Sultan Dîvânî bir müddet Şam'da kaldı. Bu sırada Şam'da bir kadı vardı. Tasavvuf ehlinin aleyhine çalışırdı. Onlara eziyet ve sıkıntı verirdi. Hatta Muhyiddin-i Arabi Hazretleri'nin eserlerini satın alıp yakması, tasavvuf ehlini çok üzdü. Onun bu hareketlerinin gayretullaha dokunup cezasını bulmasını bekliyorlardı. Sultan Dîvânî, Şam'ı teşrif edince, kadının bu durumu arzedildi. "Onun hakkında hüküm verildi" buyurdu. Afyon'a dönerken yolda, Mısır üzerine sefere çıkmış olan Yavuz Sultan Selim Han ile karşılaşan Sultan Dîvânî, sultana bazı nasihatlerde bulundu. Muhyiddin-i Arabi'nin kabrinin ortaya çıkarılmasını, temizlenip, tamir ettirilmesi hususunda Yavuz Sultan Selim'e teşvik ve kadının terbiye edilmesi hususunda nasihatte bulundu. Sultan Dîvânî, Afyon'a döndükten sonra, bir gün aniden; "Kadı kendi ateşi ile yandı. Onun işi halledildi. Muhyiddin-i Arabi'nin türbesi temizlenip, tamir edildi. Mısır, Yavuz Sultan Selim'e teslim oldu" buyurdu.
Babası Abapûş-i Veli ile Sultan II. Bayezi-di Veli arasında nasıl yakınlık ve samimiyet var idiyse, Sultan Divani ile Yavuz Sultan Selim arasında da o derece yakınlık vardı. Yavuz ekseriyetle mühim ve müşkil zor meselelerde Sultan Divani ile iştişare için mektuplaşırdı. Aldığı cevaba göre hareket etmesiyle o sıkıntısı gider, işleri hayırla neticelenirdi.
Sultan Divani ömrünün sonuna doğru ansızın vefat edeceğine dair bazı alametler gördü. Bir Cuma günü sohbetten sonra ansızın baş ağrıları başladı. Ağrıları günden güne arttı. Ziyaretine gelen sevenleri ilaç almasını söylediklerinde, "Bu baş ağrısı ölüm habercisidir. Ölümden başkası ile geçmez" buyurdu. Hastalığının ikinci Cuma'sında ateşlendi. Rahatsızlığı sebebiyle, sevenlerinin üzülmesini görüp; "Yarın Cumartesi'dir, o gün biz rahata kavuşuruz. Yarın dert ve ilaç gailesinden kurtulacağız" buyurdu. Cumartesi günü ruhunu teslim etti. Çok kalabalık cemaatle kılınan namazdan sonra Abapûş-i Veli'nin yanına defnedildi.
Sadrazam Kara Mustafa Paşa, Sultan Divani'nin kerametlerini ve yüksek hallerini duyup, onun dergahına hizmet etmek istedi. Türbesi ve dergahının baştan başan tamir ve yenilenmesi için çok miktarda para ve usta gönderdi. Tamir sırasında ani bir yangın çıktı. Bunun üzerine gerekli hazırlıklar tamamlanıp tekrar tamir işine başlandı. Bu sırada dergahın hizmetçilerinden Gülüm Dede, Sultan Divani'yi rüyasında gördü. Ona: "Ayak ucumda gömülü olan hazineyi aç, türbenin tamiri için lazım gelen masraflara oradan sarfet. Hiçbir kimseden maddi yardım kabul etme" diye tenbihte bulundu. Gülüm Dede söylenilen yeri kazınca bir küp altın çıktı. Sadrazamın memurları bu duruma çok hayret ettiler. Durumu sadrazama bildirecekleri sırada paşanın ölüm haberi geldi ve dolayısıyla tamir için gerekli yardımın yapılamıyacağı bildirildi. Çıkan altınlar ile Gülüm Dede tamir ettirdi ve kalanını da fakirlere ve Sultani Dede'nin çocuklarına verdi.
Babası Abapûş-i Veli ile Sultan II. Bayezi-di Veli arasında nasıl yakınlık ve samimiyet var idiyse, Sultan Divani ile Yavuz Sultan Selim arasında da o derece yakınlık vardı. Yavuz ekseriyetle mühim ve müşkil zor meselelerde Sultan Divani ile iştişare için mektuplaşırdı. Aldığı cevaba göre hareket etmesiyle o sıkıntısı gider, işleri hayırla neticelenirdi.
Sultan Divani ömrünün sonuna doğru ansızın vefat edeceğine dair bazı alametler gördü. Bir Cuma günü sohbetten sonra ansızın baş ağrıları başladı. Ağrıları günden güne arttı. Ziyaretine gelen sevenleri ilaç almasını söylediklerinde, "Bu baş ağrısı ölüm habercisidir. Ölümden başkası ile geçmez" buyurdu. Hastalığının ikinci Cuma'sında ateşlendi. Rahatsızlığı sebebiyle, sevenlerinin üzülmesini görüp; "Yarın Cumartesi'dir, o gün biz rahata kavuşuruz. Yarın dert ve ilaç gailesinden kurtulacağız" buyurdu. Cumartesi günü ruhunu teslim etti. Çok kalabalık cemaatle kılınan namazdan sonra Abapûş-i Veli'nin yanına defnedildi.
Sadrazam Kara Mustafa Paşa, Sultan Divani'nin kerametlerini ve yüksek hallerini duyup, onun dergahına hizmet etmek istedi. Türbesi ve dergahının baştan başan tamir ve yenilenmesi için çok miktarda para ve usta gönderdi. Tamir sırasında ani bir yangın çıktı. Bunun üzerine gerekli hazırlıklar tamamlanıp tekrar tamir işine başlandı. Bu sırada dergahın hizmetçilerinden Gülüm Dede, Sultan Divani'yi rüyasında gördü. Ona: "Ayak ucumda gömülü olan hazineyi aç, türbenin tamiri için lazım gelen masraflara oradan sarfet. Hiçbir kimseden maddi yardım kabul etme" diye tenbihte bulundu. Gülüm Dede söylenilen yeri kazınca bir küp altın çıktı. Sadrazamın memurları bu duruma çok hayret ettiler. Durumu sadrazama bildirecekleri sırada paşanın ölüm haberi geldi ve dolayısıyla tamir için gerekli yardımın yapılamıyacağı bildirildi. Çıkan altınlar ile Gülüm Dede tamir ettirdi ve kalanını da fakirlere ve Sultani Dede'nin çocuklarına verdi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.