Pir Muhammed Gencevi
Üyevs Ağa sözü geçen hatırlı biriydi. "Baharın ilk günlerinde zerdali yetişir mi? Aç bakayım" dedi. Genç Sofi; "Emânettir ben açamam. İsterseniz siz kendiniz açın bakın" dedi. Üveys Ağa kabı açıp bakınca zerdalileri gördü. Genç Sofiye, iki tâne zerdali ver yiyeyim" dedi. "Emânettir veremem" deyince, Üveys Ağa iki tâne zerdali için Şeyh bize ne yapar diyerek iki tâne alıp yedi. Sonra herkes atına binip yola koyuldu. Üveys Ağa atı üzerinde bir düz yolda giderken atı sürçüp attan düştü ve sağ kolu kırıldı. Pîr Muhammed Hazretlerinin dergâhına yaklaştıkları sırada yaşlı hizmetçi Beşâret Efendi onları karşılayıp herbirine hoş geldin diye müsâfeha yaptı. Üveys Ağanın sağ kolu kırılmış olduğundan sol elini tutarak müsâfeha yaptı ve Üveys Ağa özrümüz var kusura bakma dedi. İhtiyar hizmetçi; "İki zerdali için kolunuzu niçin kırdınız? deyince şaşırdılar. "Bu husûsun Şeyh Hazretleri tarafından keşfedileceğini beklerken, hizmetçisi keşfedip, durumu bildirdi" dediler. İhtiyar hizmetçi Beşâret Efendi, hiçbir şey bilmediği halde, Pîr Muhammed Hazretlerine muhabbeti ve hizmeti sebebiyle kalp gözü açılmış, velîlik derecesine yükselmişti.
Talebelerinden biri Berdağ kasabasında meyve yetiştirirdi. Meyveler olgulaşınca, hocasına götürmek istedi. Ancak hocasının yayladan dönüp dönmediğini bilmiyordu. Bunu öğrenmek için yol üzerine çıktı ve atlı bir kimsenin yayladan dönüp dönmediğini bilmiyordu. Bunu öğrenmek için yol üzerine çıktı ve atlı bir kimsenin kendisine doğru geldiğini gördü. Yanına yaklaşınca, daha o sormadan; "Şeyh Hazretlerini sorarsan o, dün yayladan döndü" dedi. Bu haberi alınca, alelacele dönüp bir heybeye kavun karpuz doldurup atına yükledi. Kendisi de ata binip yola çıktı. Giderken kendisine Şeyh Hazretlerinin yayladan döndüğünü haber veren atlıyı gördü. Elinde bir de silah görünce korktu. "Kaçsam zâten kurtulamam" dedi. Doğruca yanına yaklaşıp selâm verdi. Selâmını alıp; "Ben de Şeyh Hazretlerinin bulunduğu yere gidiyorum. Berâber gidelim" dedi. Bunun üzerine ister istemez onunla yola devâm etti. Kendisine yoldaş olan bu kimse; "Heybende herhalde meyve var gibi. Bize bir kavun versen de yesek olmaz mı?" dedi. O kimse; "Bunları Pîr Muhammed Gencevi Hazretlerine götürüyorum. Vermek için ondan izin almâmız lazımdır" dedi. "Eğer bedâva vermezsen borç olarak ver" deyince, heybesinden bir kavun çıkarıp uzattı. Bunun üzerine; "Soyuver de yiyelim" deyince; kavunu soyup dilimledi. O kimse de kavunu yedi. Berâberce yolâ devam etiler.
Üyevs Ağa sözü geçen hatırlı biriydi. "Baharın ilk günlerinde zerdali yetişir mi? Aç bakayım" dedi. Genç Sofi; "Emânettir ben açamam. İsterseniz siz kendiniz açın bakın" dedi. Üveys Ağa kabı açıp bakınca zerdalileri gördü. Genç Sofiye, iki tâne zerdali ver yiyeyim" dedi. "Emânettir veremem" deyince, Üveys Ağa iki tâne zerdali için Şeyh bize ne yapar diyerek iki tâne alıp yedi. Sonra herkes atına binip yola koyuldu. Üveys Ağa atı üzerinde bir düz yolda giderken atı sürçüp attan düştü ve sağ kolu kırıldı. Pîr Muhammed Hazretlerinin dergâhına yaklaştıkları sırada yaşlı hizmetçi Beşâret Efendi onları karşılayıp herbirine hoş geldin diye müsâfeha yaptı. Üveys Ağanın sağ kolu kırılmış olduğundan sol elini tutarak müsâfeha yaptı ve Üveys Ağa özrümüz var kusura bakma dedi. İhtiyar hizmetçi; "İki zerdali için kolunuzu niçin kırdınız? deyince şaşırdılar. "Bu husûsun Şeyh Hazretleri tarafından keşfedileceğini beklerken, hizmetçisi keşfedip, durumu bildirdi" dediler. İhtiyar hizmetçi Beşâret Efendi, hiçbir şey bilmediği halde, Pîr Muhammed Hazretlerine muhabbeti ve hizmeti sebebiyle kalp gözü açılmış, velîlik derecesine yükselmişti.
Talebelerinden biri Berdağ kasabasında meyve yetiştirirdi. Meyveler olgulaşınca, hocasına götürmek istedi. Ancak hocasının yayladan dönüp dönmediğini bilmiyordu. Bunu öğrenmek için yol üzerine çıktı ve atlı bir kimsenin yayladan dönüp dönmediğini bilmiyordu. Bunu öğrenmek için yol üzerine çıktı ve atlı bir kimsenin kendisine doğru geldiğini gördü. Yanına yaklaşınca, daha o sormadan; "Şeyh Hazretlerini sorarsan o, dün yayladan döndü" dedi. Bu haberi alınca, alelacele dönüp bir heybeye kavun karpuz doldurup atına yükledi. Kendisi de ata binip yola çıktı. Giderken kendisine Şeyh Hazretlerinin yayladan döndüğünü haber veren atlıyı gördü. Elinde bir de silah görünce korktu. "Kaçsam zâten kurtulamam" dedi. Doğruca yanına yaklaşıp selâm verdi. Selâmını alıp; "Ben de Şeyh Hazretlerinin bulunduğu yere gidiyorum. Berâber gidelim" dedi. Bunun üzerine ister istemez onunla yola devâm etti. Kendisine yoldaş olan bu kimse; "Heybende herhalde meyve var gibi. Bize bir kavun versen de yesek olmaz mı?" dedi. O kimse; "Bunları Pîr Muhammed Gencevi Hazretlerine götürüyorum. Vermek için ondan izin almâmız lazımdır" dedi. "Eğer bedâva vermezsen borç olarak ver" deyince, heybesinden bir kavun çıkarıp uzattı. Bunun üzerine; "Soyuver de yiyelim" deyince; kavunu soyup dilimledi. O kimse de kavunu yedi. Berâberce yolâ devam etiler.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.