Ömer bin Abdülaziz
Vefâtından önce şöyle vasiyet etti: "Ey Meymun bin Mihrân! Velid mezara konduğunda oradaydım. Yüzünü açıp baktım, yüzü simsiyahtı. Ben de mezara konduğum zaman yüzümü açıp bakınız" . Vefât edince vasiyeti gereği yüzünü açıp baktılar, yüzü en genç günlerinden daha parlak, daha aydınlık ve güzeldi.
Ömer bin Abdülazîz beyaz, ince ve nâzik yüzlü, zaif, güzel sakallı, tatlı ve sevimli idi. Halife olmadan önce çok gürbüz iken, halifeliğinde çok zayıfladı.
Vefat edince, zamânın âlimleri taziyede bulunmak için hanımının yanına gittiler. Halîfenin vefâtıyla müslümanların büyük kayba uğradığını ve bu sebeple üzüntülerinin çok fazla olduğunu bildirdiler ve hanımına; "Ömer bin Abdülazîz Hazretleri hakkında bize mâlumât ver. Çünkü onu en fazla tanıyan sizsiniz" dediler. O mübârek hâtun şöyle anlattı: "O da sizin gibi ibâdet ederdi. Lâkin bir hususiyeti vardı. O da, Allah korkusunun çok fazla olmasıydı. Öyle ki, Allah korkusundan onun kadar titreyen birini daha görmedim. O her şeyini, insanlara hizmette harcadı. Halkın ihtiyaçlarını karşılamak, sıkıntılarını gidermek için bütün gün vazîfesi başında kalırdı. Akşam olduğu halde, bazı kimselerin işleri bitmezse, gece de devam ederdi. Eve girince, kendini namazgâhına atar, durmadan ağlardı. Gözleri şişerdi. Sonra baygın düşerdi. Her geceki hâli buydu. Bir gece, halkın ihtiyaçlarını, işlerini bitirdi. Sonra kendi şahsî malından olan kandili istedi. Sonra iki rekat namaz kıldı. Namazdan sonra elini çenesine dayayıp tefekküre daldı. Gözyaşları yanaklarından akıyordu. Sabaha kadar bu şekilde ağladı. Şafak sökünce oruca niyet etti. Kendisine; "Ey mü'minlerin emiri! Sizde bir hâl var. Sizi bu geceki gibi hiç görmemiştim" dedim. Bana; "Ben düşünüyorum ki, bu milletin beyazına siyahına halife oldum. Fakir, garip, kanâatkâr kendi halindeki biçareleri, muhtaçları, zorla tutulan esirleri memleketin dört köşesindeki nice dertli ve kederlileri düşünüyorum ve anlıyorum ki, Allah-u Teala onların hepsinin hesabını benden soracak ve Muhammed Aleyhisselam da onların lehine ve benim lehime şahitlik yapacak. Bu halde olan birinin sonunun ne olacağını düşünüyorum ve çok korkuyorum" cevabını verdi.
Vefâtından önce şöyle vasiyet etti: "Ey Meymun bin Mihrân! Velid mezara konduğunda oradaydım. Yüzünü açıp baktım, yüzü simsiyahtı. Ben de mezara konduğum zaman yüzümü açıp bakınız" . Vefât edince vasiyeti gereği yüzünü açıp baktılar, yüzü en genç günlerinden daha parlak, daha aydınlık ve güzeldi.
Ömer bin Abdülazîz beyaz, ince ve nâzik yüzlü, zaif, güzel sakallı, tatlı ve sevimli idi. Halife olmadan önce çok gürbüz iken, halifeliğinde çok zayıfladı.
Vefat edince, zamânın âlimleri taziyede bulunmak için hanımının yanına gittiler. Halîfenin vefâtıyla müslümanların büyük kayba uğradığını ve bu sebeple üzüntülerinin çok fazla olduğunu bildirdiler ve hanımına; "Ömer bin Abdülazîz Hazretleri hakkında bize mâlumât ver. Çünkü onu en fazla tanıyan sizsiniz" dediler. O mübârek hâtun şöyle anlattı: "O da sizin gibi ibâdet ederdi. Lâkin bir hususiyeti vardı. O da, Allah korkusunun çok fazla olmasıydı. Öyle ki, Allah korkusundan onun kadar titreyen birini daha görmedim. O her şeyini, insanlara hizmette harcadı. Halkın ihtiyaçlarını karşılamak, sıkıntılarını gidermek için bütün gün vazîfesi başında kalırdı. Akşam olduğu halde, bazı kimselerin işleri bitmezse, gece de devam ederdi. Eve girince, kendini namazgâhına atar, durmadan ağlardı. Gözleri şişerdi. Sonra baygın düşerdi. Her geceki hâli buydu. Bir gece, halkın ihtiyaçlarını, işlerini bitirdi. Sonra kendi şahsî malından olan kandili istedi. Sonra iki rekat namaz kıldı. Namazdan sonra elini çenesine dayayıp tefekküre daldı. Gözyaşları yanaklarından akıyordu. Sabaha kadar bu şekilde ağladı. Şafak sökünce oruca niyet etti. Kendisine; "Ey mü'minlerin emiri! Sizde bir hâl var. Sizi bu geceki gibi hiç görmemiştim" dedim. Bana; "Ben düşünüyorum ki, bu milletin beyazına siyahına halife oldum. Fakir, garip, kanâatkâr kendi halindeki biçareleri, muhtaçları, zorla tutulan esirleri memleketin dört köşesindeki nice dertli ve kederlileri düşünüyorum ve anlıyorum ki, Allah-u Teala onların hepsinin hesabını benden soracak ve Muhammed Aleyhisselam da onların lehine ve benim lehime şahitlik yapacak. Bu halde olan birinin sonunun ne olacağını düşünüyorum ve çok korkuyorum" cevabını verdi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.