Muhammed Çelebi SultanSonra bir müddet daha berâber oturduk. Bir de baktım ki birisi bize doğru geliyordu. Bu gelenin Hazret-i Hızır olduğunu anladım. Hemen çıkıp karşıladım ve onun da ayaklarına kapanıp himmet istedim. Bana bakıp buyurdu ki: "Bizi istersen tuttuğun elden gâfil olma! Beni Şeyh Muhammed Çelebi'de bulasın" deyip gözden kayboldu.
Yine Barlalı Hacı Dede anlatmıştır: "Merkebimin uçuruma düştüğü o sarp yola büyük bir kaya yuvarlanıp yolu kapatmıştı. Geçmek mümkün değildi. Kaya çok büyüktü. Muhammed Çelebi Sultan Barla'ya bir düğüne dâvetli olarak gelmişti. Huzûruna varıp yolu kapatan o kayadan bahsedip; "Sultanım, cemâate emir buyursanız da o taşı hep birlikte yoldan kaldırsak" dedim. Bana; "Sen gidedur" dedi. Ben de yanıma halktan bâzılarını aldım. Kayanın yanına vardık. Kayanın yoldan atılabilmesi için etrâfını kazmaya başladım. Bu sırada Şeyh Hazretleri yalnız başına oraya geliverdi. Kocaman kayaya dayanıp dağdan tarafa bıraktı. Bana; "Gördün mü?" dedikten sonra, gözden kayboldu. Ben çok şaşkın bir halde oradan ayrılıp Barla'ya döndüm. Baktım Şeyh Hazretleri kalabalık bir cemâatle sohbet ediyordu. Halka; "Şeyh Hazretleri buradan hiç dışarı çıktı mı?" dedim. Sen görüşüp gittikten sonra yerinden hiç kalkmadı" dediler. O hayatta oldukça bu sırrı kimseye açmadım."
Emir Ali Çelebi, Radmos köyünden bir dervişten naklen şöyle anlatmıştır: "Bir gece hocam Muhammed Çelebi Sultan hacca gitmek üzere yola çıktı. Yanında Hızır Aleyhisselâm da vardı. Hazret-i Hızır'ın önünde bir lamba asılıydı. Bana; "Bir balta al" dediler, aldım. Beni de yanlarına aldı ve virâne bir yere gittik. Virânede bir yeri kazmamı emrettiklerinde, kazdım. Bir altın hazînesi çıktı. Bana da verseler diye düşünürken hocam bana bir akik taşı verdi ve; "Derviş! Bunu İstanbul'da sat! Başka yerde satma" dedi. Sonra benden ayrılıp, hacca gittiler.
Yine Barlalı Hacı Dede anlatmıştır: "Merkebimin uçuruma düştüğü o sarp yola büyük bir kaya yuvarlanıp yolu kapatmıştı. Geçmek mümkün değildi. Kaya çok büyüktü. Muhammed Çelebi Sultan Barla'ya bir düğüne dâvetli olarak gelmişti. Huzûruna varıp yolu kapatan o kayadan bahsedip; "Sultanım, cemâate emir buyursanız da o taşı hep birlikte yoldan kaldırsak" dedim. Bana; "Sen gidedur" dedi. Ben de yanıma halktan bâzılarını aldım. Kayanın yanına vardık. Kayanın yoldan atılabilmesi için etrâfını kazmaya başladım. Bu sırada Şeyh Hazretleri yalnız başına oraya geliverdi. Kocaman kayaya dayanıp dağdan tarafa bıraktı. Bana; "Gördün mü?" dedikten sonra, gözden kayboldu. Ben çok şaşkın bir halde oradan ayrılıp Barla'ya döndüm. Baktım Şeyh Hazretleri kalabalık bir cemâatle sohbet ediyordu. Halka; "Şeyh Hazretleri buradan hiç dışarı çıktı mı?" dedim. Sen görüşüp gittikten sonra yerinden hiç kalkmadı" dediler. O hayatta oldukça bu sırrı kimseye açmadım."
Emir Ali Çelebi, Radmos köyünden bir dervişten naklen şöyle anlatmıştır: "Bir gece hocam Muhammed Çelebi Sultan hacca gitmek üzere yola çıktı. Yanında Hızır Aleyhisselâm da vardı. Hazret-i Hızır'ın önünde bir lamba asılıydı. Bana; "Bir balta al" dediler, aldım. Beni de yanlarına aldı ve virâne bir yere gittik. Virânede bir yeri kazmamı emrettiklerinde, kazdım. Bir altın hazînesi çıktı. Bana da verseler diye düşünürken hocam bana bir akik taşı verdi ve; "Derviş! Bunu İstanbul'da sat! Başka yerde satma" dedi. Sonra benden ayrılıp, hacca gittiler.