İbrahim bin Edhem Hz.
Bundan sonra İbrahin Edhem hazretlerinin derdi çoğaldı. Kalbindeki Allah aşkı fazlalaştı.
Başından geçen bir başka hadise şöyledir:
Bir gün atının hazırlanmasını istedi ve av köpeğini de yanına alıp ava çıktı. Karşısına bir hayvan çıktı. Onu yakalamak için atını sürdü, gaiben; "Ya İbrahim sen bunun için yaratılmadın ve bununla emrolunmadın!" diyen bir ses işitti. Durdu, sağına soluna baktı hiç bir kimseyi göremedi. "Allah lanet etsin! Bu İblis'tir!" dedi. Atını tekrar sürdü. Biraz öncekinden daha kuvvetli ve daha açık; "Ey İbrahim! Sen bunun için yaratılmadın ve bununla emir olunmadın!" dendi. Durup sağına soluna baktı hiç bir kimseyi görmedi: "Allah-ü Teala lanet etsin! Bu İblis'tir!" dedi. Atını tekrar sürdü ve aynı sözleri atının eyeri tarafından işitti ve durdu: "Alemlerin Rabbinden bana bir ikaz geldi. Allah-ü Tealaya yemin ederim ki bu günden sonra Allah'a isyan etmeyeceğim. Rabbim, salih insan olmamı istiyor!" dedi. Bu hadise üzerine pek fazla ağladı ve elbiseleri gözyaşlarıyla ıslandı. Sonra geri döndü. Bir çobana rastladı. Dikkat edince bunun, babasının çobanlarından birisi olduğunu anladı. Onunu abasını ve başlığını alıp kendi elbiselerini ona verdi. Her şeyi bırakıp Allah-ü Tealanın yoluna girdi.
Merv şehrine doğru giderken yolda kör bir adamcağız bir köprüden geçiyordu. Gözleri görmediği için neredeyse nehre tam düşerken, İbrahim bin Edhem bunu gördü. Adamcağıza çok acıdı ve (Allahümmahfezhu=Ey Allah'ım, onu muhafaza et, koru!) diye dua etti. Bunu söyleyince köprüden düşmekte olan kör, köprü ile nehir arasında boşlukta, düşmedi. Etrafta bulunanlar, körü tutup yukarı çektiler ve İbrahim bin Edhem'in büyüklüğünü tasdik ettiler.
Bundan sonra Nişabur'a gitti. Hep nefsi ile meşgul olmak, her an Allah-ü Tealaya ibadet ve taatte bulunmak için, kendisine dünya meşgalelerinden uzak, sakin bir yer aradı. Burada bulunan bir mağarada dokuz sene ibadet etti. Bu mağarada bulunduğu bir gece yıkanması icab etti. Zemheri günleriydi ve çok şiddetli soğuk vardı. Buzu kırmak suretiyle gusül adbesti aldı ve seher vaktine kadar ibadet etti. Soğuktan donmak üzere olduğunu hissetti. Isınmak için biraz ateş olsa veya üşümemek için sırtımda bir kürk olsa diye hatırından geçti. Birden sırtında bir kürk bulunduğunu ve bedeninin ısınmakta olduğunu hissetti. Böylece birazcık istirahat edip uyumak imkanı hasıl oldu. Az zaman sonra uyandı. Bu kürkün çok heybetli bir havyanın derisinden yapılmış olduğunu anladı. Allah-ü Telaya hamd etti.
İbrahim bin Edhem hazretleri bu mağarada kalırken, insanlar onun halini anlamaya başladılar. Bu durumda, derhal mağarayı terk etti ve Mekke-i Mükerremeye doğru yola çıktı. Sahrada giderken bir zat ile karşılaştı. O zat kendisine İsm-i A'zam'ı (Allahü Tealanın en büyük ismini) öğretti.
Hızır aleyhisselam ile görüştü. O, kendisine; "Sana İsm-i A'zam'ı öğreten kimse, İlyas aleyhisselam idi" dedi ve çok sohbet ettiler.
Bundan sonra İbrahin Edhem hazretlerinin derdi çoğaldı. Kalbindeki Allah aşkı fazlalaştı.
Başından geçen bir başka hadise şöyledir:
Bir gün atının hazırlanmasını istedi ve av köpeğini de yanına alıp ava çıktı. Karşısına bir hayvan çıktı. Onu yakalamak için atını sürdü, gaiben; "Ya İbrahim sen bunun için yaratılmadın ve bununla emrolunmadın!" diyen bir ses işitti. Durdu, sağına soluna baktı hiç bir kimseyi göremedi. "Allah lanet etsin! Bu İblis'tir!" dedi. Atını tekrar sürdü. Biraz öncekinden daha kuvvetli ve daha açık; "Ey İbrahim! Sen bunun için yaratılmadın ve bununla emir olunmadın!" dendi. Durup sağına soluna baktı hiç bir kimseyi görmedi: "Allah-ü Teala lanet etsin! Bu İblis'tir!" dedi. Atını tekrar sürdü ve aynı sözleri atının eyeri tarafından işitti ve durdu: "Alemlerin Rabbinden bana bir ikaz geldi. Allah-ü Tealaya yemin ederim ki bu günden sonra Allah'a isyan etmeyeceğim. Rabbim, salih insan olmamı istiyor!" dedi. Bu hadise üzerine pek fazla ağladı ve elbiseleri gözyaşlarıyla ıslandı. Sonra geri döndü. Bir çobana rastladı. Dikkat edince bunun, babasının çobanlarından birisi olduğunu anladı. Onunu abasını ve başlığını alıp kendi elbiselerini ona verdi. Her şeyi bırakıp Allah-ü Tealanın yoluna girdi.
Merv şehrine doğru giderken yolda kör bir adamcağız bir köprüden geçiyordu. Gözleri görmediği için neredeyse nehre tam düşerken, İbrahim bin Edhem bunu gördü. Adamcağıza çok acıdı ve (Allahümmahfezhu=Ey Allah'ım, onu muhafaza et, koru!) diye dua etti. Bunu söyleyince köprüden düşmekte olan kör, köprü ile nehir arasında boşlukta, düşmedi. Etrafta bulunanlar, körü tutup yukarı çektiler ve İbrahim bin Edhem'in büyüklüğünü tasdik ettiler.
Bundan sonra Nişabur'a gitti. Hep nefsi ile meşgul olmak, her an Allah-ü Tealaya ibadet ve taatte bulunmak için, kendisine dünya meşgalelerinden uzak, sakin bir yer aradı. Burada bulunan bir mağarada dokuz sene ibadet etti. Bu mağarada bulunduğu bir gece yıkanması icab etti. Zemheri günleriydi ve çok şiddetli soğuk vardı. Buzu kırmak suretiyle gusül adbesti aldı ve seher vaktine kadar ibadet etti. Soğuktan donmak üzere olduğunu hissetti. Isınmak için biraz ateş olsa veya üşümemek için sırtımda bir kürk olsa diye hatırından geçti. Birden sırtında bir kürk bulunduğunu ve bedeninin ısınmakta olduğunu hissetti. Böylece birazcık istirahat edip uyumak imkanı hasıl oldu. Az zaman sonra uyandı. Bu kürkün çok heybetli bir havyanın derisinden yapılmış olduğunu anladı. Allah-ü Telaya hamd etti.
İbrahim bin Edhem hazretleri bu mağarada kalırken, insanlar onun halini anlamaya başladılar. Bu durumda, derhal mağarayı terk etti ve Mekke-i Mükerremeye doğru yola çıktı. Sahrada giderken bir zat ile karşılaştı. O zat kendisine İsm-i A'zam'ı (Allahü Tealanın en büyük ismini) öğretti.
Hızır aleyhisselam ile görüştü. O, kendisine; "Sana İsm-i A'zam'ı öğreten kimse, İlyas aleyhisselam idi" dedi ve çok sohbet ettiler.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.