Soykırım iddiaları Batı ve Biz
Oğuz KÖRO?LU
YER DE?İŞİMİNE DO?RU
Bir yanda Ermeni isyanları, diğer yanda ise Batılı devletlerin tahrikleri ve müdahaleleri, 19. Yüzyıl sonlarına doğru adeta varlık yokluk mücadelesi veren Osmanlı Devleti'ni tedirgin etmeye yetmişti. Hele, savaş sırasında düşman hükümetlerce, İmparatorluk içersinde başlatılan kanlı ihtilal hareketleri, Osmanlı'yı bu soruna eğilmek zorunda bırakmıştı.
Hatırlanacağı üzere, dışardan Rusya, İngiltere, Fransa ve Amerika'nın tahrik ve teşvikleri, içerden ise Hıristiyan misyoner ve Ermeni din adamlarıın kışkırttıkları Ermenier, ilkin 1890 Erzurum İsyanı olmak üzere, Kumkapı gösterisi, Yozgat-Kayseri-Çorum ve Merzifon olayları, Zeytun ayaklanmaları, Van isyanı, Osmanlı Bankası'nın işgali, II. Abdulhamid Han'a yapılan bombalı suikast ve 1909 Adana isyanlarını çıkarmışlar; estirdikleri terör olayları sonucu yüzbinlerce Türk'ün kanına girmişlerdi.
Birinci Dünya Savaşı'nın başlaması ve Osmanlı Devleti'nin 1 Kasım 1914'te İtilaf Kuvvetlerine karşı Almanya'nın yanında savaşa katılması, Ermeniler tarafından büyük bir fırsat olarak değerlendirildi. Nitekim, Ermeni yazar L.Nalbantyan'ın dediği gibi, "Ermeni komiteleri için, hedeflerini gerçekleştirecek topyekün ayaklanmayı başlatmanın en uygun zamanı, Osmanlılar'ın savaş halinde olduğu zamandı." (1) Ermenilerin düşman devletlerle işbirilği yaptığına dair istihbarat, Bâbıâli'ye intikal ettikçe ve de akabinde Anadolu'da birbiri ardına ayaklanmalar çıktıkça, Osmanlı Hükümeti giderek telaşlanıyor ve fakat hadiselerin durulacağını varsayarak ciddi önlemler de almıyordu. Buna karşın Ermeniler, Rus orduları ile birlikte Türkler'e saldırma hazırlıklarına başlamışlar; Osmanlı'ya, Ermeniler için yapılacak ıslahatları uygulattırma karşılığında Ruslarla anlaşmışlardı. (2) Osmanlı Devleti'nin doğuda Rus kuvvetleri ile amansız bir savaşa tutuştuğu bu yıllarda; seferberlik emri gereği askere alınma çağrısına uymaksızın Rus hesabına casusluk yapan, silah altına alınanları ise silahlarıyla birlikte başlarında Ermeni mebusları olduğu halde gönülle çeteler oluşturarak Rus ordusunun saflarına geçen Ermeniler, Ruslar'a klavuzluk edip, işgallerini kolaylaştırarak açık bir şekilde ihanet etmişler; 1915 Şubat'ındaki ilk Ermeni ayaklanmasında Muş ilindeki bütün Müslümanları öldürerek işe, başlamışlardı. (3) Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kayıtlarına göre bu rakam 20.000'dir. (4) Cephede düşman işgalcileriyle birlikte bize karşı savaşan Ermeniler, cephe gerisinde de Türkler'in yaşadıkları kasaba ve köylere saldırarak çocukları, kadınalrı, savaşa gidememiş ihtiyarları acımasızca katlederek Türk Milleti'nin arkadan hançerlemişlerdir. Bu durumu Rafael de Nogales şu sözlerle itiraf etmektedir: "Çarpışmalar fiilen başlayınca, meclisteki Erzurum mebusu G. Pastırmacıyan, üçüncü ordudaki hemen tüm Ermeni askerler ile öte tarafa, Rusya'ya geçti. Kısa bir süre sonra, onlarla geri dönerek köyleri yakmaya, ellerine geçen bütün Müslümanları insafsızca kılıçtan geçirmeye başladı (5) Yine, Ruslarla hareket eden Ermeni alayları, Batılı bir yazarın ifadesiyle, "Nisan'da Van'ı işgal ederek ele geçirdiler. Aram ve Vandan'ın kumandasınada bir çete teşkil etiler ve 6 Mayıs günü Van'ı Müslümanlardan temizlenmiş olarak Ruslara teslim ettiler" (6) Ermeni semfatizanı bir başka yazar da şunları ifade etmekte: "... Bir gönüllü çeteler, Nisan sonunda Van'ı işgal ettiler ve Türk halkını katliama tabi tuttuktan sonra şehirden geri kalanı Haziran'da Ruslara teslim ettiler" (7)
Rus Ermenİ İşbİrlİğİ
Sonuç olarakErmeniler, Türk Milleti'nin vatan topraklarını emperyalist devletlerin işgallerinden kurtarmak için Çanakkale'den Irak'a, Suriye'den Hicaz'a, Filistin'den Yemen'e birçok cephede mücadele ettiği bu zor günlerinde Ruslarla işbirilği yaparak bize karşı savaşmışlar, hatta yaptıkları zulüm ve katliamlar nedeniyle, Rus'un düşmanlığını aratacak kadar acımasız olmuşlardı. (8)
ERMENİLERE KARŞI TEDBİR
Bunun üzerine Osmanlı Devleti, Ermenilerle ilgili bazı genel tedbirlere başvurma zorunluluğu ile karşı karşıya kalmış, bu tedbirler çerçevesinde Dahiliye Nezareti, 24 Nisan 1915'te ilgili vilayet ve mutasarrıflıklara birer genelge yollayarak Ermeni komite merkez ve şubelerinin kapatılmasını, evraklarına el konulmasını ve elebaşlarının tutuklanmasını kararlaştırmıştır (9). Komitelerin kapatılmasıyla ilgili tebliğiden iki gün sonra çetebaşı Ermenilerin hemen tevkifi öngürülmüş ,(10) bu karar gereğince İstanbul'da 2345 kişi tutuklanmıştır (11) Suçları sabit görülen bu tutukluların, Osmanlı arşiv belgelerinde mahfuz bulunan mazbatalarında şu gerekçeler yazılıdır: "Ermeni ihtilal fırkası efradından olduğu",(12) "Harekat-ı hainaneye ictisar eyledikleri "(13) "Müstakil ve muhtar bir Ermenistan teşkil maksadıyla tertibat ve istihzaratta bulundukları" (14) "Harekat-ı isyaniye ve ihtilaliyede bulundukları" (15) "Memalik-i Devlet-i Aliye'nin bir kıtasını idare-i hükümetten çıkarmaya tasaddi eylediği" (16) "Tertibat-ı ihtilaliye amillerinden oldukları..." (17)
Ermenilerin, savaş halindeki devletin iç güvenliğini tehdit eden faliyetlerine engel olunması için cephe gerisine veya düşmanla temas kuramayacakları bölgelere sevk edilmesi düşünülmüştü. Askerî nedenle düşünülen bu tedbirle de Ermeni komitecilerin pasivize edilmeleri hedefleniyordu. Nitekim, "ihracın yalnızca komitecilere hasrına imkan yoktu; çünkü başlarında Patrikhane olduğu halde komitecilerin otuzbeş-kırk senelik faaliyetleri neticesinde teşkilat, en ücra köylere varıncaya kadar yayılmış, her köy ve kasabada komite şubeleri tesis edilmiş, çete teşkilatı icra olunmuş idi" (18) Dolaysıyla, aşağı yukarı bir ay bekleyen Türk ordusu, 26 Mayıs 1915'te yeniden Dahiliye Nezareti'ne müracaatla, savaş bölgelerine yakın yerlerde ikamet eden Ermenilerin, Doğu Anadolu vilayetlerinden, Zeytun'dan ve yoğun bulundukları diğer yörelerden İmparatorluk sınırları içerisinde Diyarbakır vilayeti güneyine, Fırat nehri vadisine Urfa-Süleymaniye yakınlarındaki bölgelere sevk ve iskan edilmelerini ve bu yer değiştirme operasyonu sırasında; a)Ermeni nüfsuun gönderilğdi yerlerdeki Müslümanların sayısının % 10 oranını geçmemesine, b)Göç ettirelecek Ermenilerin yerleşecekleri köylerin her birinin elli evden çok olmamasına, c)Göçmen aileleri, seyahat ve nakil suretiyle de olsa yakın yerlere ev değiştirememesine dikkat edilmesini istedi .(19) Kânunun daha fazla uzatılmasında fayda görmeyen Osmanlı Dahiliye Nezareti, 27 Mayıs 1915'te konuya ilişkin geçici bir kanun çıkarmış, 30 Mayıs 1915'te Meclis-i Vükela da (Bakanlar Kurulu) Ermenilerin nakli konusunda aynı kararı almıştır. (20) Meclis-i Mebusan açılır açılmaz geçici yasa, milletvekillerinin de onayından geçirilmiştir (15 Eylül 1915). Talat Paşa'nın karar ile alakalı olarak Ermeniler hakkındaki şu sözleri dikkate şayandır
KARAR ALINMAMIŞ OLSA
"Karar alınmış olmasa idi, sayıları yüzleri geçip hatta binlerce olan isyancıların veya onlara tedhiş/korku zoru ile uymaktan başka hepsinin birden idama mahkum edilmeleri kaçınılmazdı." (21) "Bu (nakil) yapılmasa idi, vatana fiili ihanetten dolayı bütün Ermenilerin Divan-ı Harp önünde idamına karar verilirdi. Çünkü, vatanını (Osmanlı Devleti'ni) düşmanlarımızla el ele vererek istila ve işgal için ellerinden gelen kötülüğü, hem de vatandaş olmanın hüviyeti içinde irtikap ediyorlardı. Bir kısmı iradesinin dışında yapmış olsa da cürüm cürümdü" (22) Buradan anlaşılan o ki, göç ettirilme kararı esasen Ermeniler için bir lütuf ve ihsan olmuş oluyor... Osmanlılar, Ermenilerin hainane faaliyetlerine meydan verecek sebepleri ortadan kaldırarak, onların ihanetlerine mani olmaya, dolayısyla, idam cezası ile cezalandırılmalarını önlemeye çalışıyordu. Bununla birlikte, Osmanlı Hükümeti, alınan kararların gerekçelerini açıklarken, şu ifadelere de yer vermeyi ihmal etmemişti:
"Ermeniler hıyanet ettiler. Bu pek bedihidir. Hem de bu hıyaneti lisan, dil ve milliyetlerini; sayesinde muhafaza edebildikleri her zaman şefkat ve hürmet gördükleri hükümetin, hayat ve istiklali mevz u bahs olunduğu müthiş bir harp sırasında arkasından vurmak, can alacak noktalarına kastetmek suretiyle ve muntazam tertibatla yaptılar. Hükümet her zaman kendilerinin hukukuna hürmet, hususat-ı milliyelerine büyük müsaadatta bulundu. Mukabilinde hıyanet ve suikast gördü... Harb-i Umûmi'de ise, kendilerinin de; sayesinde temin-i refah ve servet ettikleri memleketin müdafaası yerine, ihanet ve hıyaneti tercih ettiler" (23) "Esasen hayat ve bekasını temin için binlerce evladını harp meydanlarında feda eden, ırk ve mezhep ayırt etmeden bütün ahalisinden vatana karşı her zamandan ziyade bir bağlılık bekleyen bir devletin; kendisini içeride işgale, arkadan vurmaya çalışanlara karşı böyle bir karar alması en doğal ve meşru aynı zamanda istimalini ihmali katiyen caiz olmayacak bir hakkı idi" (24)
Osmanlı Devleti, Ermenilerin yerlerinin değiştirilmesi kararının düzenli ve güvenli bir şekilde uygulanması için gereken önlemleri almıştır: İskan yerlerine gelen Ermeniler, durum ve yere göre, ya mevcut köyler ve kasabalarda inşa edilecek evlere, ya da Hükümetçe belirlenen yerlerde kurulacak köylere yerleştirileceklerdir. İskan yerlerine sevk edilen Ermenilerin can ve malları korunacak (bütün taşınabilir eşyalarını beraberlerinde götürebileceklerdi) beslenme ve istirahatleri sağlanacaktır. Ermenilerin beraberlerinde götüremeycekleri eşyaları, sahipleri adına açık artırma ile satılacak, bedeli hükümetçe ödenecektir. Hükümet, 30 Temmuz 1915'te yayınladığı ek bir karar ile, değerinn altında fiyatlar üzerinden yapılan satışları iptal etmiş, fiyatlrı normal seviyeye yükseltmesini mülki mercilerden talep etmiştir. 28 Ağustos'ta ise diğer hususların yanısıra göç ettirilenlerin sağlık durumlarının kontrol edilmesini, hastalara, hamile kadınlara ve bebeklere ihtimam gösterilmesini emrediyordu. Yine aynı genelge, hasta, kadın, çocuk ve yaşlılıarın demiryoluyla, geri kalanların ise atlarla ve arabalarla sevkedilmelerini; her kafileye yiyecek stoğu sağlanıp muhafız birliklerinin refakat etmesini kayda bağlıyordu. Devamla, Müslüman halkın muhtemel saldırılarına karşı emniyet tedbirlerinin alınması, bu konuda teşebbüsü veya ihtimali görülenlerin Divan-ı harbe verilmesi (25) vurgulanmıştır...
SOYKIRIM YALANLARININ İÇYÜZÜ
"Tehcir" deyimi ile adlandırılan bu yer değiştirme uygulamasına 1916 yılının Ekim ayı sonlarına kadar devam edilmiş; bu süre içinde toplam 702.900 Ermeni nüfusun göç ettirildiği, resmi belgelerle tesbit edilmiştir (26) Belgelerle sabit olan bu yer değiştirme kararının uygulandığı göç sırasında, Türkiye'ye karşı sürekli bir tehdit unsuru olarak Batılı devletlerce gündeme taşınan, hiçbir belgeye ve kanıta dayanmaksızın günümüze kadar uzanan asılsız Ermeni soykırımı iddiaları, işte bu dönemde ortaya atılmıştır. İddiaları ortaya atanlar ise, şüphesiz daha savaşın başında Ermenileri silahlandırıp Osmanlı İmparatorluğu'nu içerden çökertmeyi hedefleyen İtilaf devletleri ve de onları emrinde faaliyet gösteren Hıristiyan misyoner/Propagandistler idi.1914 yılı verilerine göre Osmanlı topraklarında 1.234.671 Ermeni nüfusu bulunmaktadır. Buna göre 700.000 civarında bir nüfusun göçe tabi tutulduğu bir yer değiştirme olayında, topyekün nüfusu 1.230.000 civarında olan Ermenilerin iddia ettikleri gibi, 2-3 milyon Ermeninin öldürülmesi mümkün değildir. (27) Buna karşın konu, tarafsız ve derinlemesine araştırılıdğında gerçekler apaçık ortaya çıkmakta, aslında öldürüldüğü iddia edilen Ermeni sayısı, yerini Türk'e bırakmaktadır. Örneğin, İngiliz Yüksek Komiseri Sir John de Robeck'in, İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon'a gönderdiği 17 Mart 1920 tarihli raporda, 1.000.000 Türk'ün, Ermenilerce katledildiği bildirilmektedir. (28) Yine doğuda Ermeni mezalimi sonucu barbarca katledilen Müslümanların sayısının 1.500.000'i geçtiğini Cemal Paşa, hatıratında belirtmiştir. (29) Bunun yanında yeni belgelerin ışığındaki istatistiki bilgiler bize Ermenilerin yapmış oldukları katliamlarda ölen Müslümanların sayısının hiç de azımsanmayacak rakamlarda olduğnu göstermektedir. Bunlardan biri de Osmanlı tarihçilerinden Prof. Dr. Justin Mc.Carth'nin, "The Anatolian Armenions, 1912-1922", Armaneians in the Ottoman Empire and Modern Turkey", 1912-1926 (İst. 1983 s. 17-25) adlı eserinde, 1.500.000'den fazla Türkün Ermeniler tarafından katledildiklerini yazmaktadır.
Dipnotlar
1. Louise Nalbandian, The Armenian Revolutionary Movement, Los Angeles, 1963 s.111.
2. Gr. Tchalkouchian, Le Livre Rouge, Paris, 1919. S. 12
3. Felix Valyi, İslamiyet Aleminde Dini ve Siyasi İnkilap, Ayın Tarihi, sayı: 32, Ank. 1926. s.1701.
4. Bkz. Genelkurmay'ın web sitesi, http://www.tsk.mil.tr/web_tr.asp
5. Rafael de Nogales, Four Years Beneath the Crescent, Newyork, 1926, s. 45
6. Felix Valyi, Revoluations in İslam, London, 1925, s. 233-234.
7. Clair Price, The Rebirth of Turkey, Newyork, 1923, s. 86-87.
8. Ahmet Refik, Kafkas Yollarında, İst. 1919, s.7.
9. Kamuran Gürün, Ermeni Dosyası, Ankara, 1985, s. 213 (3.bs)
10. Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüd Başkanlığı, Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, C.XXXI, 18 (Aralık 1982), belge no: 1829.
11. Dr. A. İhsan Gencer-Dr. S. Özel, Türk İnkılap Tarihi, İst. 1998, s. 163.
12. BBA, BEO, Karton no:20, Dosya: 7, belge no: 330159/47; zikreden M. Kemal Öke, Ermeni Sorunu, İst. 1996, s. 163.
13. A.g.y. belge no: 330071 /45
14. A.g.y. belge no: 329947 /44
15. A.g.y. belge no: 329868 /43
16. A.g.y. belge no: 329365 / 42
17. A.g.y. belge no: 329311 /42 aynı dosyada 88 parça evrak vardır.
18. Ermeni Komitelerinin Âmal ve Harekat-ı İhtilaliyesi: İlan-ı Meşrutiyet'ten Evvel ve Sonra, İstanbul, Matbaa-i Amire, 1916, s. 287.
19. Y. H. Bayur, Türk İnkılabı Tarihi, c. III/ 3. Ank. 1957, s. 51.
20. Bayur, a.g.e.,s. 40-42.
21. Cemal Kutay, Bir Devir Aydınlanıyor: Şehid Sadrazam Talat Paşa'nın Gurbet Hatıraları, İst. 1972. C. III. s. 1197.
22. A.g.e., s. 1202.
23. Ermeni Komitelerinin..., s. 6
24. Aynı eser, s. 288.
25. M. Kemal Öke, a.g.e., s. 167-168.
26. Bkz. Genelkurmay'ın web sit.
27. Aynı yer
28. Salahi R. Sonyel, "Yeni Belgelerin Işığı Altında Ermeni Tehcirleri, "Belleten, C. XXXVI, sayı. 141 (Ocak 1972) ayrıbasım. s. 33.
29. M. Kemal Öke. a.g.e, s. 169-170.
Ekonomik krizin faydaları (!)
Emin ÜSTÜN
Evet, yazının başlığından da anlaşılacağı üzere, burada ekonomik krizin pragmatiğinden (!) bahsetmeye çalışacağız. Eee hep zarardan, ziyandan, menfi olaylardan söz edecek değiliz ya, bir de bu buhrana müspet taraflarından (!) bakalım.
Ekonomik kriz sayesinde, istediğimiz zaman nereden borç para alabileceğimizi öğrendik, buna bağlı olarak nelerden ödün verebileceğimizi öğrendik. Vefanın ne demek olduğunu anladık, vefasızlığı da iyice pekiştirdik. Avrupalı tefecilerin ülkemizdeki işbirlikçilerini tanıdık. Daha doğrusu bir ülke, kendi isteğiyle nasıl bataklığa sürüklenir bunu gördük. Rober kolejindeki, Galatasaray Lisesi'ndeki ve buna benzer birçok okulun eğitim kalitesini test ettik. Şimdiye kadar hep rakamlardan şikâyet ederdik, meğer rakamların suçu yokmuş, suç rakamlarla oynayanlardaymış, bunu öğrendik. Bunca zaman boş yere rakamların, artıların, eksilerin, çarpma ve bölme işlemlerinin günahını aldık. Doların bütün dünya da düştüğü bir zamanda Türkiye'de nasıl yükseldiğini gördük. Önceden haberini alıp bir gecede trilyonları götürenlerin haberini aldık. Beni asıl düşündüren o kadar paranın nereye sığacağı. (!) Bu sayede maneviyatın, adaletin, mefkürenin, egemenliğin nasıl yok edilmeye çalışıldığını anladık. Değiştirilmesi teklif dahi edilmemesi gereken, maddelerin nasıl ablukaya alındığını öğrendik. Yapılan bütün hareketlerin kontrol edildiğini öğrendik.
Diğer taraftan şu âna kadar adını bilmediğimiz bir çok bankanın, fonun (IMF, Dünya Bankası) adını, başkanlarını yardımcılarını, merkezlerini öğrendik. Faizli borç para almak için, dışarıdan insan ithal ettiğimize şahid olduk. Bu insanın vatanını, milletini, devletini sevdiği için bu işi kabul ettiğini öğrendik (!). Ayrıca tenis sporunun yararlarını, Hilton otelinin çevresini öğrendik.
Öyle ya şeyi unuttuk, Türkiye'yi el birliğiyle düze çıkaracağını iddia eden bir de düşük voltajlı ampul ortaya çıktı. Bu adam ampulun Türkiye'yi aydınlatacağını ve kendisi de sorunları çözeceğini iddia ediyor. Eminim ki sorunları çözersin (!) hem de öyle bi çözersin ki sonunda elimizde sorun yaratacak ülke de kalmaz. Hep birlikte, Brüksel'e, Las Wegas'a, Dallas'a... taşınırız ve ömrümüzün sonuna kadar rahat yaşarız. (!) Atalarımızın, ninelerimizin, dedelerimizin kanıyla sulanan toprakları bir hiç uğruna terk mi edelim? Hayır. Biz hiçbir yere gitmiyoruz, gitmeyeceğiz. Bu ülkeyi, Hıristiyan merkezlerinden, Yahudi lobilerinden izin alıp gelenler değil, iznini bu vatanın aziz evlatlarından alıp gelenler kurtarabilir. Ve öyle olacak Allah'ın izniyle.
İşte, ekonomik kriz ve buna bağlı nedenlerden dolayı ülkemizin içinde bulunduğu durum içler acısı. Çözüm için kimlerden medet umduğumuz da ortada. Halbuki formül milli şahlanıştadır. Tarihinde birçok merhale geçiren bu millet, gerekli kişilerin müdahale etmesiyle bu kara günleri de geride bırakacaktır.
Oğuz KÖRO?LU
YER DE?İŞİMİNE DO?RU
Bir yanda Ermeni isyanları, diğer yanda ise Batılı devletlerin tahrikleri ve müdahaleleri, 19. Yüzyıl sonlarına doğru adeta varlık yokluk mücadelesi veren Osmanlı Devleti'ni tedirgin etmeye yetmişti. Hele, savaş sırasında düşman hükümetlerce, İmparatorluk içersinde başlatılan kanlı ihtilal hareketleri, Osmanlı'yı bu soruna eğilmek zorunda bırakmıştı.
Hatırlanacağı üzere, dışardan Rusya, İngiltere, Fransa ve Amerika'nın tahrik ve teşvikleri, içerden ise Hıristiyan misyoner ve Ermeni din adamlarıın kışkırttıkları Ermenier, ilkin 1890 Erzurum İsyanı olmak üzere, Kumkapı gösterisi, Yozgat-Kayseri-Çorum ve Merzifon olayları, Zeytun ayaklanmaları, Van isyanı, Osmanlı Bankası'nın işgali, II. Abdulhamid Han'a yapılan bombalı suikast ve 1909 Adana isyanlarını çıkarmışlar; estirdikleri terör olayları sonucu yüzbinlerce Türk'ün kanına girmişlerdi.
Birinci Dünya Savaşı'nın başlaması ve Osmanlı Devleti'nin 1 Kasım 1914'te İtilaf Kuvvetlerine karşı Almanya'nın yanında savaşa katılması, Ermeniler tarafından büyük bir fırsat olarak değerlendirildi. Nitekim, Ermeni yazar L.Nalbantyan'ın dediği gibi, "Ermeni komiteleri için, hedeflerini gerçekleştirecek topyekün ayaklanmayı başlatmanın en uygun zamanı, Osmanlılar'ın savaş halinde olduğu zamandı." (1) Ermenilerin düşman devletlerle işbirilği yaptığına dair istihbarat, Bâbıâli'ye intikal ettikçe ve de akabinde Anadolu'da birbiri ardına ayaklanmalar çıktıkça, Osmanlı Hükümeti giderek telaşlanıyor ve fakat hadiselerin durulacağını varsayarak ciddi önlemler de almıyordu. Buna karşın Ermeniler, Rus orduları ile birlikte Türkler'e saldırma hazırlıklarına başlamışlar; Osmanlı'ya, Ermeniler için yapılacak ıslahatları uygulattırma karşılığında Ruslarla anlaşmışlardı. (2) Osmanlı Devleti'nin doğuda Rus kuvvetleri ile amansız bir savaşa tutuştuğu bu yıllarda; seferberlik emri gereği askere alınma çağrısına uymaksızın Rus hesabına casusluk yapan, silah altına alınanları ise silahlarıyla birlikte başlarında Ermeni mebusları olduğu halde gönülle çeteler oluşturarak Rus ordusunun saflarına geçen Ermeniler, Ruslar'a klavuzluk edip, işgallerini kolaylaştırarak açık bir şekilde ihanet etmişler; 1915 Şubat'ındaki ilk Ermeni ayaklanmasında Muş ilindeki bütün Müslümanları öldürerek işe, başlamışlardı. (3) Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kayıtlarına göre bu rakam 20.000'dir. (4) Cephede düşman işgalcileriyle birlikte bize karşı savaşan Ermeniler, cephe gerisinde de Türkler'in yaşadıkları kasaba ve köylere saldırarak çocukları, kadınalrı, savaşa gidememiş ihtiyarları acımasızca katlederek Türk Milleti'nin arkadan hançerlemişlerdir. Bu durumu Rafael de Nogales şu sözlerle itiraf etmektedir: "Çarpışmalar fiilen başlayınca, meclisteki Erzurum mebusu G. Pastırmacıyan, üçüncü ordudaki hemen tüm Ermeni askerler ile öte tarafa, Rusya'ya geçti. Kısa bir süre sonra, onlarla geri dönerek köyleri yakmaya, ellerine geçen bütün Müslümanları insafsızca kılıçtan geçirmeye başladı (5) Yine, Ruslarla hareket eden Ermeni alayları, Batılı bir yazarın ifadesiyle, "Nisan'da Van'ı işgal ederek ele geçirdiler. Aram ve Vandan'ın kumandasınada bir çete teşkil etiler ve 6 Mayıs günü Van'ı Müslümanlardan temizlenmiş olarak Ruslara teslim ettiler" (6) Ermeni semfatizanı bir başka yazar da şunları ifade etmekte: "... Bir gönüllü çeteler, Nisan sonunda Van'ı işgal ettiler ve Türk halkını katliama tabi tuttuktan sonra şehirden geri kalanı Haziran'da Ruslara teslim ettiler" (7)
Rus Ermenİ İşbİrlİğİ
Sonuç olarakErmeniler, Türk Milleti'nin vatan topraklarını emperyalist devletlerin işgallerinden kurtarmak için Çanakkale'den Irak'a, Suriye'den Hicaz'a, Filistin'den Yemen'e birçok cephede mücadele ettiği bu zor günlerinde Ruslarla işbirilği yaparak bize karşı savaşmışlar, hatta yaptıkları zulüm ve katliamlar nedeniyle, Rus'un düşmanlığını aratacak kadar acımasız olmuşlardı. (8)
ERMENİLERE KARŞI TEDBİR
Bunun üzerine Osmanlı Devleti, Ermenilerle ilgili bazı genel tedbirlere başvurma zorunluluğu ile karşı karşıya kalmış, bu tedbirler çerçevesinde Dahiliye Nezareti, 24 Nisan 1915'te ilgili vilayet ve mutasarrıflıklara birer genelge yollayarak Ermeni komite merkez ve şubelerinin kapatılmasını, evraklarına el konulmasını ve elebaşlarının tutuklanmasını kararlaştırmıştır (9). Komitelerin kapatılmasıyla ilgili tebliğiden iki gün sonra çetebaşı Ermenilerin hemen tevkifi öngürülmüş ,(10) bu karar gereğince İstanbul'da 2345 kişi tutuklanmıştır (11) Suçları sabit görülen bu tutukluların, Osmanlı arşiv belgelerinde mahfuz bulunan mazbatalarında şu gerekçeler yazılıdır: "Ermeni ihtilal fırkası efradından olduğu",(12) "Harekat-ı hainaneye ictisar eyledikleri "(13) "Müstakil ve muhtar bir Ermenistan teşkil maksadıyla tertibat ve istihzaratta bulundukları" (14) "Harekat-ı isyaniye ve ihtilaliyede bulundukları" (15) "Memalik-i Devlet-i Aliye'nin bir kıtasını idare-i hükümetten çıkarmaya tasaddi eylediği" (16) "Tertibat-ı ihtilaliye amillerinden oldukları..." (17)
Ermenilerin, savaş halindeki devletin iç güvenliğini tehdit eden faliyetlerine engel olunması için cephe gerisine veya düşmanla temas kuramayacakları bölgelere sevk edilmesi düşünülmüştü. Askerî nedenle düşünülen bu tedbirle de Ermeni komitecilerin pasivize edilmeleri hedefleniyordu. Nitekim, "ihracın yalnızca komitecilere hasrına imkan yoktu; çünkü başlarında Patrikhane olduğu halde komitecilerin otuzbeş-kırk senelik faaliyetleri neticesinde teşkilat, en ücra köylere varıncaya kadar yayılmış, her köy ve kasabada komite şubeleri tesis edilmiş, çete teşkilatı icra olunmuş idi" (18) Dolaysıyla, aşağı yukarı bir ay bekleyen Türk ordusu, 26 Mayıs 1915'te yeniden Dahiliye Nezareti'ne müracaatla, savaş bölgelerine yakın yerlerde ikamet eden Ermenilerin, Doğu Anadolu vilayetlerinden, Zeytun'dan ve yoğun bulundukları diğer yörelerden İmparatorluk sınırları içerisinde Diyarbakır vilayeti güneyine, Fırat nehri vadisine Urfa-Süleymaniye yakınlarındaki bölgelere sevk ve iskan edilmelerini ve bu yer değiştirme operasyonu sırasında; a)Ermeni nüfsuun gönderilğdi yerlerdeki Müslümanların sayısının % 10 oranını geçmemesine, b)Göç ettirelecek Ermenilerin yerleşecekleri köylerin her birinin elli evden çok olmamasına, c)Göçmen aileleri, seyahat ve nakil suretiyle de olsa yakın yerlere ev değiştirememesine dikkat edilmesini istedi .(19) Kânunun daha fazla uzatılmasında fayda görmeyen Osmanlı Dahiliye Nezareti, 27 Mayıs 1915'te konuya ilişkin geçici bir kanun çıkarmış, 30 Mayıs 1915'te Meclis-i Vükela da (Bakanlar Kurulu) Ermenilerin nakli konusunda aynı kararı almıştır. (20) Meclis-i Mebusan açılır açılmaz geçici yasa, milletvekillerinin de onayından geçirilmiştir (15 Eylül 1915). Talat Paşa'nın karar ile alakalı olarak Ermeniler hakkındaki şu sözleri dikkate şayandır
KARAR ALINMAMIŞ OLSA
"Karar alınmış olmasa idi, sayıları yüzleri geçip hatta binlerce olan isyancıların veya onlara tedhiş/korku zoru ile uymaktan başka hepsinin birden idama mahkum edilmeleri kaçınılmazdı." (21) "Bu (nakil) yapılmasa idi, vatana fiili ihanetten dolayı bütün Ermenilerin Divan-ı Harp önünde idamına karar verilirdi. Çünkü, vatanını (Osmanlı Devleti'ni) düşmanlarımızla el ele vererek istila ve işgal için ellerinden gelen kötülüğü, hem de vatandaş olmanın hüviyeti içinde irtikap ediyorlardı. Bir kısmı iradesinin dışında yapmış olsa da cürüm cürümdü" (22) Buradan anlaşılan o ki, göç ettirilme kararı esasen Ermeniler için bir lütuf ve ihsan olmuş oluyor... Osmanlılar, Ermenilerin hainane faaliyetlerine meydan verecek sebepleri ortadan kaldırarak, onların ihanetlerine mani olmaya, dolayısyla, idam cezası ile cezalandırılmalarını önlemeye çalışıyordu. Bununla birlikte, Osmanlı Hükümeti, alınan kararların gerekçelerini açıklarken, şu ifadelere de yer vermeyi ihmal etmemişti:
"Ermeniler hıyanet ettiler. Bu pek bedihidir. Hem de bu hıyaneti lisan, dil ve milliyetlerini; sayesinde muhafaza edebildikleri her zaman şefkat ve hürmet gördükleri hükümetin, hayat ve istiklali mevz u bahs olunduğu müthiş bir harp sırasında arkasından vurmak, can alacak noktalarına kastetmek suretiyle ve muntazam tertibatla yaptılar. Hükümet her zaman kendilerinin hukukuna hürmet, hususat-ı milliyelerine büyük müsaadatta bulundu. Mukabilinde hıyanet ve suikast gördü... Harb-i Umûmi'de ise, kendilerinin de; sayesinde temin-i refah ve servet ettikleri memleketin müdafaası yerine, ihanet ve hıyaneti tercih ettiler" (23) "Esasen hayat ve bekasını temin için binlerce evladını harp meydanlarında feda eden, ırk ve mezhep ayırt etmeden bütün ahalisinden vatana karşı her zamandan ziyade bir bağlılık bekleyen bir devletin; kendisini içeride işgale, arkadan vurmaya çalışanlara karşı böyle bir karar alması en doğal ve meşru aynı zamanda istimalini ihmali katiyen caiz olmayacak bir hakkı idi" (24)
Osmanlı Devleti, Ermenilerin yerlerinin değiştirilmesi kararının düzenli ve güvenli bir şekilde uygulanması için gereken önlemleri almıştır: İskan yerlerine gelen Ermeniler, durum ve yere göre, ya mevcut köyler ve kasabalarda inşa edilecek evlere, ya da Hükümetçe belirlenen yerlerde kurulacak köylere yerleştirileceklerdir. İskan yerlerine sevk edilen Ermenilerin can ve malları korunacak (bütün taşınabilir eşyalarını beraberlerinde götürebileceklerdi) beslenme ve istirahatleri sağlanacaktır. Ermenilerin beraberlerinde götüremeycekleri eşyaları, sahipleri adına açık artırma ile satılacak, bedeli hükümetçe ödenecektir. Hükümet, 30 Temmuz 1915'te yayınladığı ek bir karar ile, değerinn altında fiyatlar üzerinden yapılan satışları iptal etmiş, fiyatlrı normal seviyeye yükseltmesini mülki mercilerden talep etmiştir. 28 Ağustos'ta ise diğer hususların yanısıra göç ettirilenlerin sağlık durumlarının kontrol edilmesini, hastalara, hamile kadınlara ve bebeklere ihtimam gösterilmesini emrediyordu. Yine aynı genelge, hasta, kadın, çocuk ve yaşlılıarın demiryoluyla, geri kalanların ise atlarla ve arabalarla sevkedilmelerini; her kafileye yiyecek stoğu sağlanıp muhafız birliklerinin refakat etmesini kayda bağlıyordu. Devamla, Müslüman halkın muhtemel saldırılarına karşı emniyet tedbirlerinin alınması, bu konuda teşebbüsü veya ihtimali görülenlerin Divan-ı harbe verilmesi (25) vurgulanmıştır...
SOYKIRIM YALANLARININ İÇYÜZÜ
"Tehcir" deyimi ile adlandırılan bu yer değiştirme uygulamasına 1916 yılının Ekim ayı sonlarına kadar devam edilmiş; bu süre içinde toplam 702.900 Ermeni nüfusun göç ettirildiği, resmi belgelerle tesbit edilmiştir (26) Belgelerle sabit olan bu yer değiştirme kararının uygulandığı göç sırasında, Türkiye'ye karşı sürekli bir tehdit unsuru olarak Batılı devletlerce gündeme taşınan, hiçbir belgeye ve kanıta dayanmaksızın günümüze kadar uzanan asılsız Ermeni soykırımı iddiaları, işte bu dönemde ortaya atılmıştır. İddiaları ortaya atanlar ise, şüphesiz daha savaşın başında Ermenileri silahlandırıp Osmanlı İmparatorluğu'nu içerden çökertmeyi hedefleyen İtilaf devletleri ve de onları emrinde faaliyet gösteren Hıristiyan misyoner/Propagandistler idi.1914 yılı verilerine göre Osmanlı topraklarında 1.234.671 Ermeni nüfusu bulunmaktadır. Buna göre 700.000 civarında bir nüfusun göçe tabi tutulduğu bir yer değiştirme olayında, topyekün nüfusu 1.230.000 civarında olan Ermenilerin iddia ettikleri gibi, 2-3 milyon Ermeninin öldürülmesi mümkün değildir. (27) Buna karşın konu, tarafsız ve derinlemesine araştırılıdğında gerçekler apaçık ortaya çıkmakta, aslında öldürüldüğü iddia edilen Ermeni sayısı, yerini Türk'e bırakmaktadır. Örneğin, İngiliz Yüksek Komiseri Sir John de Robeck'in, İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon'a gönderdiği 17 Mart 1920 tarihli raporda, 1.000.000 Türk'ün, Ermenilerce katledildiği bildirilmektedir. (28) Yine doğuda Ermeni mezalimi sonucu barbarca katledilen Müslümanların sayısının 1.500.000'i geçtiğini Cemal Paşa, hatıratında belirtmiştir. (29) Bunun yanında yeni belgelerin ışığındaki istatistiki bilgiler bize Ermenilerin yapmış oldukları katliamlarda ölen Müslümanların sayısının hiç de azımsanmayacak rakamlarda olduğnu göstermektedir. Bunlardan biri de Osmanlı tarihçilerinden Prof. Dr. Justin Mc.Carth'nin, "The Anatolian Armenions, 1912-1922", Armaneians in the Ottoman Empire and Modern Turkey", 1912-1926 (İst. 1983 s. 17-25) adlı eserinde, 1.500.000'den fazla Türkün Ermeniler tarafından katledildiklerini yazmaktadır.
Dipnotlar
1. Louise Nalbandian, The Armenian Revolutionary Movement, Los Angeles, 1963 s.111.
2. Gr. Tchalkouchian, Le Livre Rouge, Paris, 1919. S. 12
3. Felix Valyi, İslamiyet Aleminde Dini ve Siyasi İnkilap, Ayın Tarihi, sayı: 32, Ank. 1926. s.1701.
4. Bkz. Genelkurmay'ın web sitesi, http://www.tsk.mil.tr/web_tr.asp
5. Rafael de Nogales, Four Years Beneath the Crescent, Newyork, 1926, s. 45
6. Felix Valyi, Revoluations in İslam, London, 1925, s. 233-234.
7. Clair Price, The Rebirth of Turkey, Newyork, 1923, s. 86-87.
8. Ahmet Refik, Kafkas Yollarında, İst. 1919, s.7.
9. Kamuran Gürün, Ermeni Dosyası, Ankara, 1985, s. 213 (3.bs)
10. Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüd Başkanlığı, Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, C.XXXI, 18 (Aralık 1982), belge no: 1829.
11. Dr. A. İhsan Gencer-Dr. S. Özel, Türk İnkılap Tarihi, İst. 1998, s. 163.
12. BBA, BEO, Karton no:20, Dosya: 7, belge no: 330159/47; zikreden M. Kemal Öke, Ermeni Sorunu, İst. 1996, s. 163.
13. A.g.y. belge no: 330071 /45
14. A.g.y. belge no: 329947 /44
15. A.g.y. belge no: 329868 /43
16. A.g.y. belge no: 329365 / 42
17. A.g.y. belge no: 329311 /42 aynı dosyada 88 parça evrak vardır.
18. Ermeni Komitelerinin Âmal ve Harekat-ı İhtilaliyesi: İlan-ı Meşrutiyet'ten Evvel ve Sonra, İstanbul, Matbaa-i Amire, 1916, s. 287.
19. Y. H. Bayur, Türk İnkılabı Tarihi, c. III/ 3. Ank. 1957, s. 51.
20. Bayur, a.g.e.,s. 40-42.
21. Cemal Kutay, Bir Devir Aydınlanıyor: Şehid Sadrazam Talat Paşa'nın Gurbet Hatıraları, İst. 1972. C. III. s. 1197.
22. A.g.e., s. 1202.
23. Ermeni Komitelerinin..., s. 6
24. Aynı eser, s. 288.
25. M. Kemal Öke, a.g.e., s. 167-168.
26. Bkz. Genelkurmay'ın web sit.
27. Aynı yer
28. Salahi R. Sonyel, "Yeni Belgelerin Işığı Altında Ermeni Tehcirleri, "Belleten, C. XXXVI, sayı. 141 (Ocak 1972) ayrıbasım. s. 33.
29. M. Kemal Öke. a.g.e, s. 169-170.
Ekonomik krizin faydaları (!)
Emin ÜSTÜN
Evet, yazının başlığından da anlaşılacağı üzere, burada ekonomik krizin pragmatiğinden (!) bahsetmeye çalışacağız. Eee hep zarardan, ziyandan, menfi olaylardan söz edecek değiliz ya, bir de bu buhrana müspet taraflarından (!) bakalım.
Ekonomik kriz sayesinde, istediğimiz zaman nereden borç para alabileceğimizi öğrendik, buna bağlı olarak nelerden ödün verebileceğimizi öğrendik. Vefanın ne demek olduğunu anladık, vefasızlığı da iyice pekiştirdik. Avrupalı tefecilerin ülkemizdeki işbirlikçilerini tanıdık. Daha doğrusu bir ülke, kendi isteğiyle nasıl bataklığa sürüklenir bunu gördük. Rober kolejindeki, Galatasaray Lisesi'ndeki ve buna benzer birçok okulun eğitim kalitesini test ettik. Şimdiye kadar hep rakamlardan şikâyet ederdik, meğer rakamların suçu yokmuş, suç rakamlarla oynayanlardaymış, bunu öğrendik. Bunca zaman boş yere rakamların, artıların, eksilerin, çarpma ve bölme işlemlerinin günahını aldık. Doların bütün dünya da düştüğü bir zamanda Türkiye'de nasıl yükseldiğini gördük. Önceden haberini alıp bir gecede trilyonları götürenlerin haberini aldık. Beni asıl düşündüren o kadar paranın nereye sığacağı. (!) Bu sayede maneviyatın, adaletin, mefkürenin, egemenliğin nasıl yok edilmeye çalışıldığını anladık. Değiştirilmesi teklif dahi edilmemesi gereken, maddelerin nasıl ablukaya alındığını öğrendik. Yapılan bütün hareketlerin kontrol edildiğini öğrendik.
Diğer taraftan şu âna kadar adını bilmediğimiz bir çok bankanın, fonun (IMF, Dünya Bankası) adını, başkanlarını yardımcılarını, merkezlerini öğrendik. Faizli borç para almak için, dışarıdan insan ithal ettiğimize şahid olduk. Bu insanın vatanını, milletini, devletini sevdiği için bu işi kabul ettiğini öğrendik (!). Ayrıca tenis sporunun yararlarını, Hilton otelinin çevresini öğrendik.
Öyle ya şeyi unuttuk, Türkiye'yi el birliğiyle düze çıkaracağını iddia eden bir de düşük voltajlı ampul ortaya çıktı. Bu adam ampulun Türkiye'yi aydınlatacağını ve kendisi de sorunları çözeceğini iddia ediyor. Eminim ki sorunları çözersin (!) hem de öyle bi çözersin ki sonunda elimizde sorun yaratacak ülke de kalmaz. Hep birlikte, Brüksel'e, Las Wegas'a, Dallas'a... taşınırız ve ömrümüzün sonuna kadar rahat yaşarız. (!) Atalarımızın, ninelerimizin, dedelerimizin kanıyla sulanan toprakları bir hiç uğruna terk mi edelim? Hayır. Biz hiçbir yere gitmiyoruz, gitmeyeceğiz. Bu ülkeyi, Hıristiyan merkezlerinden, Yahudi lobilerinden izin alıp gelenler değil, iznini bu vatanın aziz evlatlarından alıp gelenler kurtarabilir. Ve öyle olacak Allah'ın izniyle.
İşte, ekonomik kriz ve buna bağlı nedenlerden dolayı ülkemizin içinde bulunduğu durum içler acısı. Çözüm için kimlerden medet umduğumuz da ortada. Halbuki formül milli şahlanıştadır. Tarihinde birçok merhale geçiren bu millet, gerekli kişilerin müdahale etmesiyle bu kara günleri de geride bırakacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.