Gaybet-i Suğra döneminde Mehdi’nin (a.s) temsilcileri
Gaybet-i Suğra (Muhammed el-Mehdî'nin kısa süreliğine gözden kaybolması) döneminde, Muhammed el-Mehdî'nin isim ve özellikleriyle tanıtılan nâiblere “Nuvvâb-ı Hassa” (özel nâibler) ve “Nuvvâb-ı Erbaa” (dört nâib) denilmektedir
21.07.2024 08:23:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Gaybet-i Suğra (Muhammed el-Mehdî'nin kısa süreliğine gözden kaybolması) döneminde, Muhammed el-Mehdî'nin isim ve özellikleriyle tanıtılan nâiblere "Nuvvâb-ı Hassa" (özel nâibler) ve "Nuvvâb-ı Erbaa" (dört nâib) denilmektedir.
Hasan el-Askerî, kendine vekiller tayin ederek; "Osman b. Said Amrî ve oğlu Muhammed güvenilir insanlardır. Size ne getirirlerse benden getirmişlerdir. Şahid olun, Osman b. Said Amrî benim nâibimdir. Onun oğlu Muhammed de benim oğlum ve sizin Mehdî'nizin nâibidir" diyerek seçtiği vekillere güvenilmesini, onların söz sahibi olduklarını bildirmiştir.
İmamî kaynaklara göre, Hasan el-Askerî'nin zamanında ashabından bazıları, O'nun oğlu Muhammed el-Mehdî'yi görmüşlerdir.
Hasan el-Askerî'nin ölümünden sonra da onlar, Muhammed el-Mehdî'nin nâibliğini yapmış, Ehl-i Beyt dostlarının İmam'la irtibatını sağlamışlardır. Onlar dinin hükümlerini İmamlarından öğrenip Ehl-i Beyt sevenlerine bildirmişlerdir.
Nâibler soruları yazılı bir şekilde Muhammed el-Mehdî'ye götürmüş, O'nun cevaplarını da Ehl-i Beyt sevenlerine ulaştırmışlardır. Ehl-i Beyt dostlarının humus ve zekâtlarını Muhammed el-Mehdî'den aldıkları vekâletle toplayarak O'na teslim ediyor ya da yine O'ndan aldıkları izinle harcamışlardır.
Muhammed el-Mehdî'nin nâibi olarak dört kişinin vekâleti tüm Ehl-i Beyt sevenleri arasında meşhurdur. Bunlar; Osman b. Said Amrî, Muhammed b. Osman b. Said Amrî, Ebu'l-Kâsım Hüseyin b. Rûh Nevbahtî ve Ali b. Muhammed es-Samarrî olup bunlardan her birinin muhtelif şehirlerde temsilcileri vardır.
Bu temsilciler tâbi oldukları nâib vasıtasıyla halkın meselelerini Muhammed el-Mehdî'ye ulaştırmışlardır. Bu vekiller arasında Ebu Hüseyin Muhammed b. Ca'fer b. Esad, Ahmed b. İshak Eş'arî, İbrahim b. Muhammed Hamedanî ve Ahmed b. Hamza b. Yase gibi temsilciler vardır.
ÖZEL TEMSİLCİLERİN BELLİ BAŞLI GÖREVLERİ
İmam'ın Gaybet'i boyunca sefirlerin Ehl-i Beyt dostları üzerindeki ve Ehl-i Beyt düşüncedeki rolü artarak devam etmiştir.
Dört sefirin hayatı incelendiğinde sefirlerin ana görevi; selefleri olan imam veya önceki sefirlerin görev ve sorumluluklarını üstlenmek olduğu görülecektir. Sefirler temel olarak Hasan el-Askerî'den sonra dağılan Ehl-i Beyt dostlarını bir araya toplamak görevini de doğal olarak yüklenmişlerdir.
Kaynakların tetkikinden görüleceği üzere özel nâibler; Muhammed el-Mehdî'nin adını söylemeyerek yerini gizleyip O'nun hakkındaki şüphe ve tereddütleri gidermek, İmam ile Ehl-i Beyt takipçileri arasında irtibatı sağlamak, Ehl-i Beyt dostlarının dinî ve dünyevî meselelerini İmam'a ulaştırmak, İmam'dan gelen tevki'leri Ehl-i Beyt dostlarına iletmek, yalancı nâiblerle mücadele etmek, dönemlerindeki İmam'a ait humus ve zekâtı toplamak ve dağıtmak, civar merkezlere temsilciler atayarak şube faaliyetlerini yönetmek, Ehl-i Beyt dostlarını yönetimin siyasî baskısından korumak olarak ortak faaliyetler icra etmişlerdir.
Gaybet-i Suğra dönemi boyunca ikiden fazla nesil, sefirlerin gözetiminde İmamî hadisçilerin öğretileri ve İmamî âlimlerin dikkatli rehberlikleri altında yetişmişlerdir.
Hasan el-Askerî'nin ölümüyle on beşi aşkın fırkaya ayrılmış olmalarına rağmen, İkinci Sefir, Muhammed b. Osman b. Said el- Umerî'nin yeraltı faaliyetleri ve propagandası sayesinde belli oranda birlik sağlanarak başarıya ulaşılmıştır.
İkinci Sefir'in takipçileri, Mehdî'nin tekrar geri gelme vakti net olarak ortaya konmamış olmasına rağmen, Gaybet'in gerekliliği üzerinde ısrarla durmuşlardır. Üçüncü ve Dördüncü Sefir döneminde, sefirlere daha bağlı, onların emirlerini On ikinci İmam'ın emri gibi telakki eden yeni bir nesil görmekteyiz.
On ikinci İmam'ın Gaybet'i esnasında, İmam tarafından görevlendirilen ve Ehl-i Beyt dostları arasında İmam'ın mümessili sayılan kimseler İmam adına cemaati sevk ve idare etmişlerdir." (Prof. Dr. Haydar Baş Hasan el-Askeri ve İmam Mehdi eserinden)
Hasan el-Askerî, kendine vekiller tayin ederek; "Osman b. Said Amrî ve oğlu Muhammed güvenilir insanlardır. Size ne getirirlerse benden getirmişlerdir. Şahid olun, Osman b. Said Amrî benim nâibimdir. Onun oğlu Muhammed de benim oğlum ve sizin Mehdî'nizin nâibidir" diyerek seçtiği vekillere güvenilmesini, onların söz sahibi olduklarını bildirmiştir.
İmamî kaynaklara göre, Hasan el-Askerî'nin zamanında ashabından bazıları, O'nun oğlu Muhammed el-Mehdî'yi görmüşlerdir.
Hasan el-Askerî'nin ölümünden sonra da onlar, Muhammed el-Mehdî'nin nâibliğini yapmış, Ehl-i Beyt dostlarının İmam'la irtibatını sağlamışlardır. Onlar dinin hükümlerini İmamlarından öğrenip Ehl-i Beyt sevenlerine bildirmişlerdir.
Nâibler soruları yazılı bir şekilde Muhammed el-Mehdî'ye götürmüş, O'nun cevaplarını da Ehl-i Beyt sevenlerine ulaştırmışlardır. Ehl-i Beyt dostlarının humus ve zekâtlarını Muhammed el-Mehdî'den aldıkları vekâletle toplayarak O'na teslim ediyor ya da yine O'ndan aldıkları izinle harcamışlardır.
Muhammed el-Mehdî'nin nâibi olarak dört kişinin vekâleti tüm Ehl-i Beyt sevenleri arasında meşhurdur. Bunlar; Osman b. Said Amrî, Muhammed b. Osman b. Said Amrî, Ebu'l-Kâsım Hüseyin b. Rûh Nevbahtî ve Ali b. Muhammed es-Samarrî olup bunlardan her birinin muhtelif şehirlerde temsilcileri vardır.
Bu temsilciler tâbi oldukları nâib vasıtasıyla halkın meselelerini Muhammed el-Mehdî'ye ulaştırmışlardır. Bu vekiller arasında Ebu Hüseyin Muhammed b. Ca'fer b. Esad, Ahmed b. İshak Eş'arî, İbrahim b. Muhammed Hamedanî ve Ahmed b. Hamza b. Yase gibi temsilciler vardır.
ÖZEL TEMSİLCİLERİN BELLİ BAŞLI GÖREVLERİ
İmam'ın Gaybet'i boyunca sefirlerin Ehl-i Beyt dostları üzerindeki ve Ehl-i Beyt düşüncedeki rolü artarak devam etmiştir.
Dört sefirin hayatı incelendiğinde sefirlerin ana görevi; selefleri olan imam veya önceki sefirlerin görev ve sorumluluklarını üstlenmek olduğu görülecektir. Sefirler temel olarak Hasan el-Askerî'den sonra dağılan Ehl-i Beyt dostlarını bir araya toplamak görevini de doğal olarak yüklenmişlerdir.
Kaynakların tetkikinden görüleceği üzere özel nâibler; Muhammed el-Mehdî'nin adını söylemeyerek yerini gizleyip O'nun hakkındaki şüphe ve tereddütleri gidermek, İmam ile Ehl-i Beyt takipçileri arasında irtibatı sağlamak, Ehl-i Beyt dostlarının dinî ve dünyevî meselelerini İmam'a ulaştırmak, İmam'dan gelen tevki'leri Ehl-i Beyt dostlarına iletmek, yalancı nâiblerle mücadele etmek, dönemlerindeki İmam'a ait humus ve zekâtı toplamak ve dağıtmak, civar merkezlere temsilciler atayarak şube faaliyetlerini yönetmek, Ehl-i Beyt dostlarını yönetimin siyasî baskısından korumak olarak ortak faaliyetler icra etmişlerdir.
Gaybet-i Suğra dönemi boyunca ikiden fazla nesil, sefirlerin gözetiminde İmamî hadisçilerin öğretileri ve İmamî âlimlerin dikkatli rehberlikleri altında yetişmişlerdir.
Hasan el-Askerî'nin ölümüyle on beşi aşkın fırkaya ayrılmış olmalarına rağmen, İkinci Sefir, Muhammed b. Osman b. Said el- Umerî'nin yeraltı faaliyetleri ve propagandası sayesinde belli oranda birlik sağlanarak başarıya ulaşılmıştır.
İkinci Sefir'in takipçileri, Mehdî'nin tekrar geri gelme vakti net olarak ortaya konmamış olmasına rağmen, Gaybet'in gerekliliği üzerinde ısrarla durmuşlardır. Üçüncü ve Dördüncü Sefir döneminde, sefirlere daha bağlı, onların emirlerini On ikinci İmam'ın emri gibi telakki eden yeni bir nesil görmekteyiz.
On ikinci İmam'ın Gaybet'i esnasında, İmam tarafından görevlendirilen ve Ehl-i Beyt dostları arasında İmam'ın mümessili sayılan kimseler İmam adına cemaati sevk ve idare etmişlerdir." (Prof. Dr. Haydar Baş Hasan el-Askeri ve İmam Mehdi eserinden)