Gaziantep Üniversitesi (GAZÜ) Türk Musıkisi Devlet Konservatuarı (TMDK) Türk Halk Oyunları Bölüm Başkanı Yılmaz Kılınç, ilerleyen teknolojiden Türk halk oyunlarının nasibini aldığını ve yok olma sürecinden kurtulamadığını söyledi. Kılınç, yaptığı açıklamada, folklorü, 'İnsanların duygularının, düşüncelerinin, iç dünyasının, sevinçlerinin, hüzünlerinin vücut diliyle oyuna yansıması' olarak tanımlayarak, "Halkoyunlarının kökeninde inanç sistemi vardır. Halkoyunları ritm ve ezgi eşliğinde yapılan bir sanattır. Anadolu Türk kültürü de köken olarak, tarihi bir sürecin yoğunluğunu taşır. Orta Asya'dan gelişle Anadolu kültürü ile bir sentez oluşturulmuş ve bu bir yaşam biçimi olmuştur" dedi.
Teknolojinin darbesi
Türk halk oyunlarının doğal ortamlarda uzun yıllar boyunca korunduğunu ve 1930'lu yıllarda Atatürk ile birlikte derleme çalışmalarına başlandığını kaydeden Kılınç, "Derleme çalışmaları ile birlikte kurulan konservatuarlarla da bilimsel teknik kazandı. Ancak ilerleyen teknolojiden nasibini alan Türk halk oyunları yok olma sürecinden kurtulamıyor. Günlerce süren düğünler, yerini bir kaç saatlik orkestraya bıraktı. Köylerde bile orkestra eşliğinde yabancı ezgilerle halaylar çekilir oldu. Hatta salon dansları bile köylere kadar girdi. Folklor yarışmalarında ve gösterilerde geleneksel halaylar bilinçsizce yok ediliyor" diye konuştu.
Gelecek nesillere aktarılmalı
Yılmaz Kılınç, Türk kültürünü, yaşam tarzını, örf ve adetlerini anlatan halk oyunlarının gelecek nesillere aktarılabilmesi için ilköğretimde ders olarak okutulması gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti: "Yüzlerce yıldır atalarımızın yaşadıklarını anlatan Türk halk oyunları mutlaka gelecek nesillere aktarılmalı. Bunun yolu da bilimsel bir eğitimden geçmektedir. Yok olma sürecine giren Türk halkoyunları ilköğretimde ders olarak okutularak, genç nesile öğretilmeli ve gelecek nesillere aktarılması sağlanmalı. Türk halkoyunları örf, adet, kültür ve geleneği öğretir. Kulak eğitimi, müzik dinleme alışkanlığı, ritmik algıları öğretir. Geleneksel giysileri, milli birlik ve beraberliği, ortak gururu anlatır. İnsanı sosyalleştirir, adeta adam eder. Kültür emperyalizmine karşı koruyuculuk üstlenir. Bilimsel olarak yapıldığında evrensel boyut kazanır."
Teknolojinin darbesi
Türk halk oyunlarının doğal ortamlarda uzun yıllar boyunca korunduğunu ve 1930'lu yıllarda Atatürk ile birlikte derleme çalışmalarına başlandığını kaydeden Kılınç, "Derleme çalışmaları ile birlikte kurulan konservatuarlarla da bilimsel teknik kazandı. Ancak ilerleyen teknolojiden nasibini alan Türk halk oyunları yok olma sürecinden kurtulamıyor. Günlerce süren düğünler, yerini bir kaç saatlik orkestraya bıraktı. Köylerde bile orkestra eşliğinde yabancı ezgilerle halaylar çekilir oldu. Hatta salon dansları bile köylere kadar girdi. Folklor yarışmalarında ve gösterilerde geleneksel halaylar bilinçsizce yok ediliyor" diye konuştu.
Gelecek nesillere aktarılmalı
Yılmaz Kılınç, Türk kültürünü, yaşam tarzını, örf ve adetlerini anlatan halk oyunlarının gelecek nesillere aktarılabilmesi için ilköğretimde ders olarak okutulması gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti: "Yüzlerce yıldır atalarımızın yaşadıklarını anlatan Türk halk oyunları mutlaka gelecek nesillere aktarılmalı. Bunun yolu da bilimsel bir eğitimden geçmektedir. Yok olma sürecine giren Türk halkoyunları ilköğretimde ders olarak okutularak, genç nesile öğretilmeli ve gelecek nesillere aktarılması sağlanmalı. Türk halkoyunları örf, adet, kültür ve geleneği öğretir. Kulak eğitimi, müzik dinleme alışkanlığı, ritmik algıları öğretir. Geleneksel giysileri, milli birlik ve beraberliği, ortak gururu anlatır. İnsanı sosyalleştirir, adeta adam eder. Kültür emperyalizmine karşı koruyuculuk üstlenir. Bilimsel olarak yapıldığında evrensel boyut kazanır."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.