Türkiye ilginçlikler ülkesi oldu.
Hükümet bir taraftan enflasyon düşsün diye kemer sıkma politikalarıyla talebi baskılamaya çalışırken, diğer taraftan başta Araplar olmak üzere yabancıların talebini artırmaya çalışıyor.
Fiyatları yükselten Araplar, tokadı yiyen Türk milleti.
Yabancılar vatandaşlık almak için konut alıyor, konut fiyatları uçuyor.
Başta Suriye'den gelen sığınmacılar olmak üzere yabancılar yüksek fiyatlardan daire kiralıyorlar, hem kiralar uçuyor, hem de kiralık konut arzı yetersiz kalıyor. Bizim vatandaşlarımızın kiralayabileceği konut kalmıyor.
Trabzon ziyaretimde inşaat sektöründe olan bir iş adamı ile yaptığım görüşmede, Arapların Trabzon'da 3 ay kalmak için yüksek fiyatlardan 12 aylık konut kiraladıklarını ve yıllık peşin ödeme yaptıklarını öğrendim.
Trabzon'da açlık sınırı altında maaş alan emeklinin, asgari ücretlinin, yoksulluk sınırının yarısı kadar maaşa talim eden memurun bu kiralarla başa çıkabilmesi, Araplarla bu konuda rekabet edebilmesi mümkün mü? Yabancıların homojen dağıldığı ülkemizin tüm illerinde durum maalesef bundan farklı değil.
İşte "Öz vatanında garipsin, öz vatanında parya" aynen böyle bir şey.
İstanbul Başakşehir'de bir AVM'ye girdim, baktım ki fiyatlar uçuyor. Bu fiyatlardan kim alabilir diye düşünürken başımı kaldırıp etrafıma bakındığımda o AVM'de tek Türk'ün ben olduğumu fark ettim.
TL'deki değer kaybı ve doğal olarak gelirimizin erimesi nedeniyle fiyatlar bize oldukça pahalı gelirken, yabancılar için her şey oldukça ucuz görünüyor.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın şu sözleri hatırıma geldi: "Bu ülke Bulgar'a ucuz, bu ülke Suriye'den gelen mülteciye ucuz, bu ülke turiste ucuz, bu ülke gurbetçiye ucuz. Bu ülke, sadece bu ülkede yaşayan insanlara pahalı. Çünkü bizim paramız yok. Bu ülke, bu ülkenin içindeki belli imtiyazlı sınıfa da ucuz."
Tabii ki şu gerçeğin altını bir kez daha çizelim, ülkemizdeki asıl enflasyon Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'nde ifade ettiği gibi maliyet artışlarından kaynaklanan bir enflasyon. Finansta dolara bağımlılık, yüksek faizler, hammadde ve enerjide ithalata bağımlılık, vergilerin yüksekliği, ithal mazot ve yüksek vergi sebebiyle pahalı nakliye ve daha nice maliyet unsuru fiyatların durmadan artmasına neden oluyor. Enflasyonla gerçek bir mücadele için bu maliyetlerin aşağıya çekilmesi gerekiyor. Bunun nasıl olacağını da Milli Ekonomi Modeli detaylıca formülüne varıncaya kadar bilimsel gerçeklerle anlatıyor.
Bugünkü yazımda dikkat çekmeye çalıştığım konu, yani yabancıların enflasyona katkısı ise özellikle son yıllarda gelişen bir konu. Maliyet enflasyonunun üzerine bir de yabancıların talebinden kaynaklanan bu fiyat artışları eklendi.
Esasen bu da bir nevi maliyet enflasyonu(!), AKP hükümetinin yanlış politikalarının millete ağır maliyeti…
TÜİK'in ağustos ayı enflasyon verileri ve de hükümet yetkililerinin yaptığı açıklamalar gösterdi ki, vatandaşlara acı faturalar ödettirilmeye devam edilecek.
Önceki gün TÜİK enflasyon verilerini açıkladıktan sonra ne demişti Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bir kez daha hatırlayalım:
"Enflasyonla mücadelenin biraz zaman alacağını biliyoruz. Geçiş dönemindeyiz. Enflasyonu kontrol altına almak ve daha sonra düşürmek için ne gerekiyorsa (parasal sıkılaşma, kredi politikası ve gelirler politikaları) yapacağız. Sonuçta sabretmemize değecek. Enflasyonla mücadelede kesinlikle kararlıyız."
Yani Sayın Şimşek özetle diyor ki, kemer sıkma politikalarıyla talebi baskılayacağız, sabretmeniz gerekiyor.
Peki, millet olarak "Ne zamana kadar sabredeceğiz?" diye sorduğunuzda ise bunun cevabını da peşinen söylüyor: Enflasyonla mücadele biraz zaman alacak.
Rahmetli Nasrettin Hoca fıkrası gibi… Nasreddin Hoca birinden borç istemiş, adam sormuş: "Hocam borcunu ne zaman ödeyeceksin?" Hoca, "Diken alacağım onları koyunların geçtiği yerlere dikeceğim. Yünleri dikenlere takılacak, ben yünleri toplayacağım sonra onları ip yapıp pazarda satacağım ve borcumu ödeyeceğim" demiş. Adam gülünce Hoca cevabı yapıştırmış: "Hazır parayı gördün gülüyorsun."
Milletin yaşadığı çile açık ve net, bu sıkıntıdan kurtuluş ise hükümet cenahında belirsiz, hiçbir netlik yok.
Ekonomi, belirli matematiği olan bir bilimdir. Bilimsel gerçeklerle, matematikle uyumlu olarak bazı tahminlerde bulunabilirsiniz ama hiçbir gösterge örneğin enflasyonun düşeceğini göstermediği halde "Enflasyon düşecek" demek sadece saçmalıktır.
Milli Ekonomi Modeli gibi dünyanın birçok ülkesi tarafından denenmiş ve olumlu neticeler alınmış reel bir çözüm varken, hala hiçbir reel çözümü olmayan bir ekonomi yönetimiyle, bir siyasi anlayışla devam etmek milletimizin sırtındaki yükü artırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
- Şara yönetimi, SDG’nin özerkliğini ‘resmen’ tanıdı / 19.12.2025
- Enflasyon oluşturmadan asgari ücrete gerekli zam yapılabilir / 18.12.2025
- SDG'nin entegrasyonu bize anlatıldığı gibi değil / 17.12.2025
- Teröristbaşı Öcalan’ın talepleri neden gizleniyor? / 16.12.2025
- Asgari ücrete zam, enflasyonun sebebi değil, sonucudur / 13.12.2025
- Kokuşmuşluk her yerde! / 12.12.2025
- Trump'ın 'Türk ordusu' övgüsü, Barrack'ın 'monarşi' ilgisi / 11.12.2025
- Millet fakirleştiren büyüme, büyüme değildir / 10.12.2025
- 'Dün salonlara sığmadık, yarın sandıklara sığmayacağız' / 09.12.2025

















































































