(...dünden devam ediyoruz)
50'lere dönersek! Emperyalistler hem devleti, hem de Türk Milletini kendi saflarına alabilmek için siyasi, sosyal, itikadı, kültürel gibi her alanda yaptıkları planları ortaya koymaya başladılar.
Artık siyasette yeşil İslamcılar vardı. İtikatta yeşil İslamcılar söz sahibi olmuştu. Para zaten çoktan ABD yeşiline dönmüştü.
CHP içinden yetişen Adnan Menderes, ülkenin başına geldi. 10 yıla yakın iktidarında ABD ne istediyse yaptı. Ülke borca battı. En son 300 milyon dolar borç istedi ABD vermedi. Akabindeki arayışları Menderes'in sonunu getirdi.
O yıllarda iktidarın başı Menderes olunca Said Nursi'de, inancın başı oldu. Devletin imkanları Said Nursi'nin emrine amade edildi. O kırmızı kitapları devlet eliyle basılıp Anadolu'ya dağıtılmaya başlandı.
Said Nursi'de, Anadolu'yu geziyor, hem iktidara taraftar topluyor, hem de kendi inancını aşılamaya çalışıyordu.
Neydi onun inancı? 'Küfrü mutlaka (komünizme) karşı Ehl-i Kitap ile bir olmak şarttır, onlarda cennete gideceklerdir'. Yani bugünkü dinler arası diyalogun o günkü adı.
Özetle bu 10 yıl içinde ABD, ülkemiz siyasetçilerini bizzat kontrol ederken insanımızı ise seçtikleri cemaat ve tarikat liderleri eliyle kontrol ediyordular.
Bugün Said Nursi ile Fethullah Gülen birbirinden ayrı gösterilmek istense de aynı yolun yolcularıdır.
Hatta Said Nursi'nin bu geçmişi 2. Abdülhamit'e kadar iner. Kürt Teali Cemiyeti, diğer cemiyetler ve milli mücadele karşıtlığı ortadadır. Pervin Buldan, HDP'yi Kürt Teali Cemiyeti'nin misyonuyla eşleştirmesi de tesadüf değildir.
Papa'ya ilk mektubu yazan, Vatikan'ın takdirini alan, Ehl-i Kitabında kelimeyi şahadet getirmeden cennete gideceklerini ortaya atan Said Nursi'dir.
Tabi dünya değiştiği için planlar, hedefler aynı kalsa da oyuncularda değişiyordu. Özellikle 60'lardan sonra ortaya çıkan anti-emperyalist anlayış, dünya çapında ilgi görüyordu.
Hemen her ülkede, emperyalizm ve ABD karşıtı anlayışlar güçleniyor, sokaklar ABD karşıtı söylemlerle inliyor ve kurtuluş sosyalizm olarak görülüyordu.
Ülkemizde de benzer durum hakimdi. Amerikan karşıtlığı özellikle 68 Kuşağı söylemleri, ortaya koydukları gerçekler ve bağımsız Türkiye, çağrılarıyla hem zirve yapmış, hem de haklı bulunmaya, kabullenilmeye başlanmıştı.
1960'ta Said Nursi ölmüştü. Ama misyonu devam ediyordu. O misyona bir lider bulunması lazımdı ki, komünizme karşı set, olsun daha önemlisi ise 'emperyalizm karşıtlığı imandandır' mantığı, hiç mi hiç gündeme gelmesin.
Yani Müslümanları kontrol etmek için yeni bir isim aradılar, buldular. Adı Fethullah Gülen'di.
Fethullah Gülen'i kim buldu?
Bu sorunun ilk cevabı, o günkü devlet kadrolarında oturanlardır. Kimin adına buldular, sorusunun cevabı ise nettir: ABD.
Fethullah Gülen'in, devletin eliyle ve devlet kontrolünde sahaya sürülmesinde dört isim öne çıkar; Enver Altaylı, Ruzi Nazar, Fuat Doğu ve Kasım Gülek.
Enver Altaylı ismini dün ve bugün devlet kadrolarında oturan herkes bilir. Hangi siyasetçilerle açık dost olduğu da ortadadır. Alparslan Türkeş'e, Turgut Özal'a ve Süleyman Demirel'e danışmanlık yapan bir isimdir.
Bugün eski MİT mensubu, diyorlar. MİT, hangi ülkenin kuruluşu? Türkiye Cumhuriyeti. Bu kişi 2017'de tutuklandı. Neden? CIA ve FETÖ bağlantıları yüzünden.
Peki, bu kişiyi hem devlet, hem devleti yönetenler, hem de muhalefet edenler 2017'ye kadar kime çalıştığını bilmiyor muydu?
Ruzi Nazar ise bizzat Enver Altaylı tarafından kaleme alınan, 'CIA'nın Türk Casusu" adlı kitabın kahramanıdır!
Kızıl Orduya girmiş, Ortadoğu'da, Orta Asya'da bir çok görev yapmış hatta ABD'nin 1979 yılı Tahran Elçiliği baskını da katılmış bir isim. Diğer taraftan Enver Altaylı'nın, MİT'e girişini sağlayan kişi.
Bizim için öne çıkan yönü ise Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla birlikte Orta Asya Cumhuriyetlerini Türkçülük ideolojisi ve Türkiye etkisi doğrultusunda yapılandırmaya çalışan kadronun Enver Altaylı ile birlikte önde gelen isimlerinden biri.
Tabi kimin adına Türkçülük, sorusunun cevabı şahıslarından bellidir.
Dün insanlar, bizlere, 'Gülen dünya çapında okullar açıyor, Orta Asya'da Türk kimliğini ayağı kaldırıyor' mantığıyla olmadık saldırı ve hakaretler yaparlardı.
Bu okulların asıl kurucusu veya altyapısını hazırlayanlar kimler? Enver Altaylı, Ruzi Nazar. Kimin adına? CIA.
Bu okullardaki eğitim dili neydi? Arapça mı? Hayır. Türkçe mi? Hayır. İngilizce.
Rusya bu oyunu, Baş Hocamızdan öğrendi, bütün okulları kapattı. Bu okullarda öğretmen kimliğiyle yüzlerce CIA ajanı deşifre oldu, tutuklandı. Bu okullar kimin okullarıymış? ABD-CIA.
Fuat Doğu ise 1962-1964 ve 1966- 1971 arasında iki kez MİT müsteşarlığı yapan kişidir. Kim olduğunu bugün Cumhurbaşkanlığı İletişim Daire Başkanı olan Fahrettin Altun 2016 yılında Sabah gazetesindeki yazısında şöyle anlatıyordu;
"MİT eski müsteşarı M. Fuat Doğu'nun "Ben MİT müsteşarlığı yapmadım, CIA'nın şube müdürlüğünü yaptım. Bir CIA yetkilisi gelse, beni Sinop'a götür dese onu oraya götürmekle memurum".
Tablonun vahametine bakar mısınız? Kim, kime hizmet ediyor, hepsi ortada, hepsi, görüyor ama hiç kimse adım atamıyor. Yarın devam edecek...
- Türkiye’yi batırdı ama Suriye’yi ayağı kaldıracak! / 25.12.2024
- Bu sorumluluğu tarih değil ABD yükledi / 23.12.2024
- İslam’da fakirlik sınırı / 22.12.2024
- ABD, Şam’a indi / 21.12.2024
- Doğu'nun kızı Butto, Alman kızı Merkel ve Erdoğan / 20.12.2024
- İsrail endişeli, Yunanistan ise panikteymiş / 19.12.2024
- AKP döneminde 28 Şubat manzaraları / 18.12.2024
- Türkiye’yi soracak olursanız! / 16.12.2024
- İsrail için milli stratejiler - 2 / 15.12.2024