(dünden devam…)
"Şerh-u Nehcü'l-Belağa'da bu konuşma ile ilgili şunlar yazmaktadır:
"Bu konuşmayı Nakib Ebu Yahya Câfer b. Ebi Yahya b. Ebi Zeyd el-Basri'ye okudum ve dedim ki: 'Burada kimi ima ediyor?' 'İma etmiyor, açıkça işaret ediyor.' 'Eğer açıkça işaret etseydi sana sormazdım.' Bunun üzerine güldü ve şöyle dedi: 'Ali b. Ebi Tâlib'i ima ediyor.' Dedim ki: 'Peki, Ensar ne söylüyordu ki, böyle bir konuşma yapma gereği duydu?' Dedi ki: Ali'nin sözlerini söylüyorlardı. Bu yüzden işin aleyhlerine bozulmasından korktu ve bir daha bu sözleri tekrarlamalarını yasakladı." (İbn-i Hadid, c. 16, s. 215).
Buraya kadar anlatılanlardan çıkan netice şudur: Halife, Fedek'in Resûlullah'ın henüz sağlığında verilmiş bir bağış olduğu hakikatini apaçık görmezden gelerek bu hakikat için Fâtıma'dan şahit istemiştir. Hz. Fâtıma şahitleri getirmiş, ancak halife bu kez şahitleri muteber kabul etmemiştir. Ancak Hz. Ebu Bekir, aynı uygulamayı başkaları için yapmamış, benzeri meselelerde başkalarından şahit istemek gereğini duymamıştır Buhari'de şu rivayetleri görüyoruz: Ala-i Hazremî tarafından Medine'ye bir miktar mal getirildiğinde, Ebu Bekir halka şöyle bir duyuru yaptı: "Kimin Peygamber'den (s.a.v.) bir talebi varsa, Peygamber ona bir söz vermişse, gelip alsın."
Câbir de bu kimselerdendi. O Ebu Bekir'in yanına gidip, şöyle dedi: "Peygamber (s.a.v.) bana şu kadar dirhem yardım yapmak için söz vermişti." Ebu Bekir de ona 3500 dirhem verdi. Ebu Said diyor ki: "Ebu Bekir tarafından böyle ilan edilince, bir grup Müslüman onun yanına gidip bir miktar para aldılar. Bu kimselerin arasında Ebu Beşer Mazeni de vardı. O Ebu Bekir'e şöyle dedi: "Peygamber (s.a.v.) kendisi için bir mal getirildiğinde mal vermek için yanına gitmemi istemişti." Bunun üzerine Ebu Bekir ona 1400 dirhem verdi." (Sahih-i Buhari, c. 3, s. 180).
Ve bu parayı verirken halife, o şahıstan herhangi bir şahit getirmesini istemedi. Kaldı ki asıl şahit getirmesi gereken mülkün sahibi olan ve halen o mülkte tasarruf etmekte olan Hz. Fâtıma değil, söz konusu mülkün Fâtıma'ya ait olmadığını iddia eden Hz. Ebu Bekir'di. Çünkü Hz. Fâtıma Resûlullah vefat ettiğinde Fedek'in sahibiydi. Orada tasarruf ediyordu. Halifenin adamlarını göndererek, Hz. Fâtıma'nın vekilini buradan çıkarması bunun ispatıdır. Hz. Fâtıma bunun üzerine Fedek'in Babasından Kendisine kalan bir miras olduğunu söylemiş, ancak halife bunu da kabul etmemiş, peygamberlerin miras bırakmayacaklarını iddia etmiştir. Neticede Fedek'i Hz. Fâtıma'ya vermemiştir. Daha doğrusu vermemek için ne mümkünse yapmıştır. Bu ısrarlı tavrın altında acaba farklı bir niyet mi yatmaktadır? Tarihî hakikatlerin ışığında meseleye biraz daha inceleyelim.
(devam edecek…)
- Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ayağı / 24.10.2024
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-II / 10.12.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020