Türkiye'nin önde gelen diplomasi yazarı Semih İdiz, baıt bir mantık yürüterek ABD'nin PKK7yi desteklediğini yazıyor.
Türkiye'nin olası bir sınır ötesi operasyon konusu ABD'yi meşgul etmeye devam ederken, Washington'un sınırın Türk tarafında meydana gelen askeri hareketliliği sıkı takip altına aldığını bizzat Savunma Bakanı Robert Gates'in geçen hafta yaptığı bir açıklamadan anlıyoruz.Genelkurmay Başkanı General Peter Pace ile Pentagon'da cuma günü Irak üzerine bir yuvarlak masa toplantısına katılan Gates'e, "TSK'nın sınıra yığdığı 200 bin asker" soruluyor.Gates de, kendisine intikal eden hiçbir bilginin bu rakamı doğrulamadığını söylüyor. Ama emin olmak için General Pace'e dönüyor. Pace de bu rakamın doğru olmadığını belirterek, "TSK sınırda zaten takviye güce gerek kalmadan bir operasyon yapacak kadar asker tutuyor" diyor.Sınırın izlendiği kesinAmerikan ordusunun Kuzey Irak'taki tepelerden, alçak uçan helikopterlerden, savaş uçaklarından ve uydulardan TSK'nın sınırdaki hareketlerini izlemeye aldığı kesin. Yakın geçmişte yaşanan "hava sahası ihlali" gibi gelişmeler de buna işaret ediyor. Amerikan ordusunun peşmergelerle bu konuda işbirliği içinde olduğu da kesin. Zaten aksini düşünmek saflık olur. Zira iki taraf da, TSK'nın yapacağı bir sınır ötesi operasyonun "Kuzey Irak'taki göreceli istikrarı tehdit edeceği" konusunda hemfikir.Bu durumda, Türk tarafından dürbünle görülen peşmergelerin edindikleri istihbaratı ABD ordusuyla paylaştıklarını tahmin etmek için dâhi olmak gerekmiyor. Tabii büyük olasılıkla bu bilgileri PKK ile de paylaşıyorlar.Bu arada Saddam döneminden bu yana Kuzey Irak'ta bulunan TSK gücünün sıkı takipte olduğunu tahmin etmek de zor değil.Hal böyleyken Amerikan tarafının, ABD'nin, PKK'ya yardım eden peşmergelere yardım ettiğine, yani dolaylı olarak PKK'ya yardım ettiğine dair söyleme şaşmaması gerekiyor. Kendisi de zaten Irak'taki direnişçilere İran'ın yardım ettiğini benzeri bir mantıkla savunuyor. Bu durumda akla şu soru geliyor: PKK'yı izleseler!ABD, TSK'yı izlemeye harcadığı çabayı PKK'yı izlemek için harcasa ve edindiği istihbaratı başarılı nokta vuruşlar için TSK'ya aktarsa, kendi çıkarlarına daha fazla hizmet etmiş olmaz mı? Zira bu durumda hem "önemsediğini" söylediği bir müttefikini "ortak tehdit" olarak lanse edilen teröre karşı desteklemiş, hem de arzulamadığı bir sınır ötesi operasyonun önüne geçmiş olurdu. Bu arada, bir terör örgütüne doğrudan veya dolaylı olarak yardım ettiğine dair suçlamalara da maruz kalmazdı. Washington'un bu anlaşılmaz tutumu doğal olarak Türkiye'de de ABD hakkında Amerikalıların hoşuna gitmeyen senaryoların üretilmesine neden oluyor. Amerikan düşmanlığının dorukta olduğu bir ülkede bunun önüne geçmenin yolu, herhalde, işe yaramayan "halka ilişkiler" çabalarından değil, somut adımlardan geçiyor. Fakat Washington nedense bunu görmemekte ısrar ediyor. Tabii bu soru Türkiye ile ilişkilere hâlâ önem veriyorsa geçerli olabilir. Vermiyorsa, o zaman bu zaten ilişkilerde çok farklı bir noktaya doğru ilerlediğimizi gösterir.
Türkiye'nin olası bir sınır ötesi operasyon konusu ABD'yi meşgul etmeye devam ederken, Washington'un sınırın Türk tarafında meydana gelen askeri hareketliliği sıkı takip altına aldığını bizzat Savunma Bakanı Robert Gates'in geçen hafta yaptığı bir açıklamadan anlıyoruz.Genelkurmay Başkanı General Peter Pace ile Pentagon'da cuma günü Irak üzerine bir yuvarlak masa toplantısına katılan Gates'e, "TSK'nın sınıra yığdığı 200 bin asker" soruluyor.Gates de, kendisine intikal eden hiçbir bilginin bu rakamı doğrulamadığını söylüyor. Ama emin olmak için General Pace'e dönüyor. Pace de bu rakamın doğru olmadığını belirterek, "TSK sınırda zaten takviye güce gerek kalmadan bir operasyon yapacak kadar asker tutuyor" diyor.Sınırın izlendiği kesinAmerikan ordusunun Kuzey Irak'taki tepelerden, alçak uçan helikopterlerden, savaş uçaklarından ve uydulardan TSK'nın sınırdaki hareketlerini izlemeye aldığı kesin. Yakın geçmişte yaşanan "hava sahası ihlali" gibi gelişmeler de buna işaret ediyor. Amerikan ordusunun peşmergelerle bu konuda işbirliği içinde olduğu da kesin. Zaten aksini düşünmek saflık olur. Zira iki taraf da, TSK'nın yapacağı bir sınır ötesi operasyonun "Kuzey Irak'taki göreceli istikrarı tehdit edeceği" konusunda hemfikir.Bu durumda, Türk tarafından dürbünle görülen peşmergelerin edindikleri istihbaratı ABD ordusuyla paylaştıklarını tahmin etmek için dâhi olmak gerekmiyor. Tabii büyük olasılıkla bu bilgileri PKK ile de paylaşıyorlar.Bu arada Saddam döneminden bu yana Kuzey Irak'ta bulunan TSK gücünün sıkı takipte olduğunu tahmin etmek de zor değil.Hal böyleyken Amerikan tarafının, ABD'nin, PKK'ya yardım eden peşmergelere yardım ettiğine, yani dolaylı olarak PKK'ya yardım ettiğine dair söyleme şaşmaması gerekiyor. Kendisi de zaten Irak'taki direnişçilere İran'ın yardım ettiğini benzeri bir mantıkla savunuyor. Bu durumda akla şu soru geliyor: PKK'yı izleseler!ABD, TSK'yı izlemeye harcadığı çabayı PKK'yı izlemek için harcasa ve edindiği istihbaratı başarılı nokta vuruşlar için TSK'ya aktarsa, kendi çıkarlarına daha fazla hizmet etmiş olmaz mı? Zira bu durumda hem "önemsediğini" söylediği bir müttefikini "ortak tehdit" olarak lanse edilen teröre karşı desteklemiş, hem de arzulamadığı bir sınır ötesi operasyonun önüne geçmiş olurdu. Bu arada, bir terör örgütüne doğrudan veya dolaylı olarak yardım ettiğine dair suçlamalara da maruz kalmazdı. Washington'un bu anlaşılmaz tutumu doğal olarak Türkiye'de de ABD hakkında Amerikalıların hoşuna gitmeyen senaryoların üretilmesine neden oluyor. Amerikan düşmanlığının dorukta olduğu bir ülkede bunun önüne geçmenin yolu, herhalde, işe yaramayan "halka ilişkiler" çabalarından değil, somut adımlardan geçiyor. Fakat Washington nedense bunu görmemekte ısrar ediyor. Tabii bu soru Türkiye ile ilişkilere hâlâ önem veriyorsa geçerli olabilir. Vermiyorsa, o zaman bu zaten ilişkilerde çok farklı bir noktaya doğru ilerlediğimizi gösterir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.