Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden RAHMETEN-LİL ALEMİN
c. Yine Resûlü Ekremin duası ve çağrısı üzerine Müslümanlar, çokluklarına güvenmenin verdiği hazzın yerine, Allah'a güvenmenin hazzını tatmış ve o hali yakalamışlardır. Allah'a güvenip dayanmak ise, zaferin temel şartıdır.
d. İlk dağınıklıktan sonra disiplin ve itaattaki zaaf kaybolmuş, yerini disiplindeki kararlılık, itaatteki teslimiyet almıştır. Böylece; iman aşkı, cihadın heyecanı ile bütünleşmiştir. Bu da, gâlibiyetin temel sebeplerindendir.
e. Yeni Müslüman olup kalplerinde henüz iman kökleşmemiş olanların savaş sahasından ürküp kaçmaları, beşerî bir zaafiyet sebebiyle anlık bir ürkme ve panik idi. Bunlar da zaaflarını anlamış, Allah için savaşa samimiyetle girme halini kazanmışlardı.
Böylece tek yumruk olan Müslümanlar, Resûlullah'ın önderliğinde büyük bir şecaatle, yeniden müşriklerin üzerine yürümüşler ve onları darmadağınık etmişlerdi. Müşriklerin pekçoğu panik içerisinde kaçışırken, bazıları da Taif kalesine sığınmışlardı. Bu kesin bir zaferdi. Allah'ın, mü'minlere va'di idi. Huneyn zaferi ile İslâm'ın hakimiyeti yaygınlaşıyor, Mekke'nin fethi kalıcılığını ebediyyen kazanıyordu. Huneyn, neticeleri itibariyle büyük bir zafer olarak tarihe geçecekti.
Özetle şunu ifade edelim ki:
Mağlubiyetle galibiyet arasındaki sınır, bıçak sırtı gibi keskin ve incedir. Niyet bozukluğu, masivaya meyletme ve nefsine alet olma, mağlubiyeti; Allah'a güven, sabır, sebat, itaat, teslimiyet ve gayret ise gâlibiyeti hazırlayan sebeplerdendir.
Savaş meydanından kaçan düşmanın Müslümanlarca takip edilmesi, psikolojik üstünlük ve inisiyatifi koruma bakımından ehemmiyet taşır. Nitekim aynı hali Bedir'de, Uhud'da ve Hendek'te görüyoruz. Müslümanın şecaatı imandan kaynaklanır ve basit kahramanlık rolleriyle mukayese edilmez. Nitekim, Müslümanların bozguna uğrayıp arkalarını çevirip kaçıştıkları bir zamanda, Resûlullah'ın bir katırın üzerine binip düşmana karşı şiddetli hücuma kalkışması, cihad yolunda şecaatın emsalsiz bir örneğidir.
Yine, bu zor anda, Peygamberimizin; "Ben Peygamberim, bunda yalan yok", diyerek ayakları üzerinde dimdik kalması; O'nun, Hak Peygamber oluşunun, dâvâsındaki samimiyet ve kararlılığının delillerindendir. Gerçek dâvâ eri, zaaf göstermez ve geri adım atmaz. Resûlullah'ta görülen de bu idi.
Huneyn bize gösteriyor ki; cihad, hayatî faaliyetlerin tamamıdır. İnsan, hak yolda oldukça; hizmette birlik ve itaat gösterdikçe aşılamayacak güçlük yoktur. Bu sebeple kişi, Hakk'a hizmette, sadece nimete yahut zafere talip olmamalı; yalnız onları talep etmemeli; zaferi ve nimeti, Hak yolunda olmak olarak telakki etmelidir. Bu ölçü insanda hakim olursa, nimet karşısında şımarmadığı gibi, musibet karşısında da ezilip ye'se düşmez. Hayatı baştan başa cihad sahası kabul eder. Hakk'a hizmeti bir hayat tarzı bilir.
Huneyn'de kadınların gösterdiği şecaat ve bağlılık, her türlü takdirin üstündedir. Huneyn'de en zor anlarda Resûlü Ekremin etrafında yalınkılıç savaşan kadınları görüyoruz. Ümmü Umare; "Müslümanlar, her tarafta bozguna uğradıkları zaman benim elimde keskin bir kılıç vardı", der. Ümmü Süleym, Abdullah b. Ebi Talha'ya hamile olduğu halde beline bir hançer bağlamıştı. Ümmü Salit ve Ümmü Haris gibi kahraman kadın savaşçılar; "Savaştan kaçmak size yaraşmaz", diyerek ensarı kınıyordu. Huneyn zaferi üzerine, Müslüman kadınlardan biri şu beyiti söylemiştir:
"Ey Allah süvarisi; sen Lât'ın süvarisini yendin!
Sebat ve zafer, Hakk'ı savunanın hakkıdır".
Hakk'a hizmet faaliyetlerinin tümü demek olan cihad yolunda kadınların payı büyük olup asla küçümsenemez; ilahî taksimat ve görev bölümü dışında da sınırlandırılamaz.
Huneyn'de, ilahî yardımların tezahürleri olarak mucizeler de yaşandı. Sevgili Peygamberimizin, yerden bir avuç toprak alıp Hevazin kabilesi üzerine atıvermesi; böylece, Hevazin müşriklerinin hepsinin gözünün toprakla dolması, büyük bir mucizedir. Yaralanan Halid b. Velid'in yarasının iyileştirilmesi de öyle... Bu tip ilahî yardımlar, peygamberlere mucize şeklinde, ehlullaha keramet halinde ve her mü'mine de çeşitli seviyelerde mutlaka gelir. Yeter ki, samimiyetle Hakk'a iltica edilebilsin.
c. Yine Resûlü Ekremin duası ve çağrısı üzerine Müslümanlar, çokluklarına güvenmenin verdiği hazzın yerine, Allah'a güvenmenin hazzını tatmış ve o hali yakalamışlardır. Allah'a güvenip dayanmak ise, zaferin temel şartıdır.
d. İlk dağınıklıktan sonra disiplin ve itaattaki zaaf kaybolmuş, yerini disiplindeki kararlılık, itaatteki teslimiyet almıştır. Böylece; iman aşkı, cihadın heyecanı ile bütünleşmiştir. Bu da, gâlibiyetin temel sebeplerindendir.
e. Yeni Müslüman olup kalplerinde henüz iman kökleşmemiş olanların savaş sahasından ürküp kaçmaları, beşerî bir zaafiyet sebebiyle anlık bir ürkme ve panik idi. Bunlar da zaaflarını anlamış, Allah için savaşa samimiyetle girme halini kazanmışlardı.
Böylece tek yumruk olan Müslümanlar, Resûlullah'ın önderliğinde büyük bir şecaatle, yeniden müşriklerin üzerine yürümüşler ve onları darmadağınık etmişlerdi. Müşriklerin pekçoğu panik içerisinde kaçışırken, bazıları da Taif kalesine sığınmışlardı. Bu kesin bir zaferdi. Allah'ın, mü'minlere va'di idi. Huneyn zaferi ile İslâm'ın hakimiyeti yaygınlaşıyor, Mekke'nin fethi kalıcılığını ebediyyen kazanıyordu. Huneyn, neticeleri itibariyle büyük bir zafer olarak tarihe geçecekti.
Özetle şunu ifade edelim ki:
Mağlubiyetle galibiyet arasındaki sınır, bıçak sırtı gibi keskin ve incedir. Niyet bozukluğu, masivaya meyletme ve nefsine alet olma, mağlubiyeti; Allah'a güven, sabır, sebat, itaat, teslimiyet ve gayret ise gâlibiyeti hazırlayan sebeplerdendir.
Savaş meydanından kaçan düşmanın Müslümanlarca takip edilmesi, psikolojik üstünlük ve inisiyatifi koruma bakımından ehemmiyet taşır. Nitekim aynı hali Bedir'de, Uhud'da ve Hendek'te görüyoruz. Müslümanın şecaatı imandan kaynaklanır ve basit kahramanlık rolleriyle mukayese edilmez. Nitekim, Müslümanların bozguna uğrayıp arkalarını çevirip kaçıştıkları bir zamanda, Resûlullah'ın bir katırın üzerine binip düşmana karşı şiddetli hücuma kalkışması, cihad yolunda şecaatın emsalsiz bir örneğidir.
Yine, bu zor anda, Peygamberimizin; "Ben Peygamberim, bunda yalan yok", diyerek ayakları üzerinde dimdik kalması; O'nun, Hak Peygamber oluşunun, dâvâsındaki samimiyet ve kararlılığının delillerindendir. Gerçek dâvâ eri, zaaf göstermez ve geri adım atmaz. Resûlullah'ta görülen de bu idi.
Huneyn bize gösteriyor ki; cihad, hayatî faaliyetlerin tamamıdır. İnsan, hak yolda oldukça; hizmette birlik ve itaat gösterdikçe aşılamayacak güçlük yoktur. Bu sebeple kişi, Hakk'a hizmette, sadece nimete yahut zafere talip olmamalı; yalnız onları talep etmemeli; zaferi ve nimeti, Hak yolunda olmak olarak telakki etmelidir. Bu ölçü insanda hakim olursa, nimet karşısında şımarmadığı gibi, musibet karşısında da ezilip ye'se düşmez. Hayatı baştan başa cihad sahası kabul eder. Hakk'a hizmeti bir hayat tarzı bilir.
Huneyn'de kadınların gösterdiği şecaat ve bağlılık, her türlü takdirin üstündedir. Huneyn'de en zor anlarda Resûlü Ekremin etrafında yalınkılıç savaşan kadınları görüyoruz. Ümmü Umare; "Müslümanlar, her tarafta bozguna uğradıkları zaman benim elimde keskin bir kılıç vardı", der. Ümmü Süleym, Abdullah b. Ebi Talha'ya hamile olduğu halde beline bir hançer bağlamıştı. Ümmü Salit ve Ümmü Haris gibi kahraman kadın savaşçılar; "Savaştan kaçmak size yaraşmaz", diyerek ensarı kınıyordu. Huneyn zaferi üzerine, Müslüman kadınlardan biri şu beyiti söylemiştir:
"Ey Allah süvarisi; sen Lât'ın süvarisini yendin!
Sebat ve zafer, Hakk'ı savunanın hakkıdır".
Hakk'a hizmet faaliyetlerinin tümü demek olan cihad yolunda kadınların payı büyük olup asla küçümsenemez; ilahî taksimat ve görev bölümü dışında da sınırlandırılamaz.
Huneyn'de, ilahî yardımların tezahürleri olarak mucizeler de yaşandı. Sevgili Peygamberimizin, yerden bir avuç toprak alıp Hevazin kabilesi üzerine atıvermesi; böylece, Hevazin müşriklerinin hepsinin gözünün toprakla dolması, büyük bir mucizedir. Yaralanan Halid b. Velid'in yarasının iyileştirilmesi de öyle... Bu tip ilahî yardımlar, peygamberlere mucize şeklinde, ehlullaha keramet halinde ve her mü'mine de çeşitli seviyelerde mutlaka gelir. Yeter ki, samimiyetle Hakk'a iltica edilebilsin.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.