Ehl-i Beyt’in kimler olduğu ile ilgili hadisler
Hâkim, Mecmâü’l-Beyan’ında şu hadisi nakleder: Peygamber (s.a.v.) şöyle buyuruyor
04.07.2023 19:09:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Hâkim, Mecmâü'l-Beyan'ında şu hadisi nakleder: Peygamber (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
"Allah (c.c.), peygamberleri muhtelif şecerelerden yaratmıştır (her birini bir şecereden) ama Beni ve Ali'yi bir şecere ve ağaçtan yaratmıştır.
Ben, o ağacın kökleri mesabesindeyim. Ali ise o ağacın gövdesi. Fâtıma ise o ağacın meyve vermesine bir vesiledir.
Hasan ve Hüseyin de bu ağacın meyveleridir. Bize tâbi olanlar da bu ağacın yapraklarıdır.
Bu ağacın dallarından birine tutunan kurtuluşa erer. Onu terk eden ve ondan uzaklaşan kimse de helak olur.
Birisi tam üç bin yıl Allah'a ibadet dahi etse riyazet ve ibadet sebebiyle su kırbası gibi kupkuru da olsa bizim aileyi sevmediği müddetçe Allah onu yüzü üstü ateşe atacaktır."
Resûlullah (s.a.v.) daha sonra meveddet ayetini tilavet buyurdu.
Sünni İbn-i Ebi Şeybe, Abdurrahman b. Avf'dan müstened olarak şöyle nakletmiştir:
"Peygamber (s.a.v.) Mekke'nin fethinden sonra Taif şehrini fethetmek için on sekiz veya on dokuz gün bu şehri kuşattı ama Taif fethedilemedi. Bu sırada bir gün veya bir gece yürürken durup:
Ey insanlar! (Benim ölümüm yaklaşıyor), itretime iyilik etmenizi tavsiye ediyorum, Kevser havuzunda Bana kavuşacaksınız, nefsimi dinde tutan (Allah'a) and olsun."
"Önce en yakın akrabanı uyar."
Tefsir kitaplarında bu ayetin nüzul sebebi olarak şu açıklamalar vardır:
"Resulullah (s.a.v.) Abdulmuttaliboğullarını davet ederek onlara yemek yedirdi ve sonra onlara yönelerek buyurdu ki:
'Ey Abdulmuttalib oğulları! Vallahi Araplar arasında Benim, size getirdiğim şeyden daha hayırlısını getiren bir genç tanımıyorum; Ben, sizin için dünya ve ahiretin hayrını getirdim.
Allah-u Teala, sizi kendisine davet etmemi emretti Bana; o halde bu konuda hanginiz Benim kardeşim, vasim ve halifem olması için Bana yardımda bulunacak?'
Oradaki hiç kimse bu daveti kabul etmedi. O sırada Ali (a.s.), 'Ben' dedi. 'Ya Resulullah! Bu hususta Senin yardımcın olacağım.'
Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) Ali (a.s.)'ın boynundan tutarak buyurdu ki: Bu Benim kardeşim, vasim ve sizin aranızda halifemdir; O'nu dinleyin ve O'na itaat edin."
Sünni eserlerden El-Ma'rifet-ü ve't-Tarih kitabında (c. 1, s. 536) şu hadis vardır:
Peygamber (s.a.v.) Allah'ın Kitabı'nı tanıttıktan ve ona sarılmanın farz olduğunu bildirdikten sonra şöyle buyurdu:
"Ehl-i Beyt'im hakkında size Allah'ı hatırlatıyorum" dedi ve bunu üç defa tekrar etti.
Sünni tarih kitaplarından El-Marifet-ü ve't-Tarih'den, Ebuzer Gifarî rivayet ediyor:
"Size sadece Resûlullah'tan (s.a.v.) duyduğumu anlatacağım. Peygamberden (s.a.v.) buyurdu ki:
Ey insanlar, aranızda iki değerli emanet bırakıyorum; Allah'ın Kitabı ve itretim, Ehl-i Beyt'im. Bunların biri öbüründen daha üstündür, o da Allah'ın Kitabı'dır. Bunlar havuzun başında Bana gelip çatıncaya kadar birbirlerinden ayrılmazlar. Bunlar Nuh'un gemisine benzer, binmeyen ise boğulur."
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor: "Yıldızlar, yeryüzündekilere boğulmaktan güvencedir. Ehl-i Beyt'im de ümmetime ihtilafa düşmekten güvencedir; dolayısıyla, Arap kabilesinden birisi, Ehl-i Beyt'ime muhalefet edecek olursa ihtilafa düşer ve iblisin partisi olur."
Sünni Buhari'de şu rivayet vardır: "Resûlullah (s.a.v.) bir gün Hz. Ali (a.s.), Hz. Fâtıma (a.s.), Hz. Hasan (a.s.), Hz. Hüseyin (a.s.) ile oturduğu bir sırada buyurmuştur ki: "Allah'ım bunlar Benim Ehl-i Beyt'imdir. Allah'ım! Onlarla düşman olana düşman ol, onlarla dost olana dost ol!"
Sünni Tirmizi'nin Sünen'inde, Hz. Ali (a.s.) Resûlullah'tan şöyle buyurmuştur:
Bir gün Hz. Peygamber (s.a.v.) ciğerimin köşeleri Hasan ile Hüseyin'in ellerinden tutarak şöyle buyurdu: "Beni, bu ikisini, bunların babalarını ve analarını seven, kıyamette Bana ait derecenin yakınında bizimle beraber yerleştirilecektir." (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Fatıma eserinden)
"Allah (c.c.), peygamberleri muhtelif şecerelerden yaratmıştır (her birini bir şecereden) ama Beni ve Ali'yi bir şecere ve ağaçtan yaratmıştır.
Ben, o ağacın kökleri mesabesindeyim. Ali ise o ağacın gövdesi. Fâtıma ise o ağacın meyve vermesine bir vesiledir.
Hasan ve Hüseyin de bu ağacın meyveleridir. Bize tâbi olanlar da bu ağacın yapraklarıdır.
Bu ağacın dallarından birine tutunan kurtuluşa erer. Onu terk eden ve ondan uzaklaşan kimse de helak olur.
Birisi tam üç bin yıl Allah'a ibadet dahi etse riyazet ve ibadet sebebiyle su kırbası gibi kupkuru da olsa bizim aileyi sevmediği müddetçe Allah onu yüzü üstü ateşe atacaktır."
Resûlullah (s.a.v.) daha sonra meveddet ayetini tilavet buyurdu.
Sünni İbn-i Ebi Şeybe, Abdurrahman b. Avf'dan müstened olarak şöyle nakletmiştir:
"Peygamber (s.a.v.) Mekke'nin fethinden sonra Taif şehrini fethetmek için on sekiz veya on dokuz gün bu şehri kuşattı ama Taif fethedilemedi. Bu sırada bir gün veya bir gece yürürken durup:
Ey insanlar! (Benim ölümüm yaklaşıyor), itretime iyilik etmenizi tavsiye ediyorum, Kevser havuzunda Bana kavuşacaksınız, nefsimi dinde tutan (Allah'a) and olsun."
"Önce en yakın akrabanı uyar."
Tefsir kitaplarında bu ayetin nüzul sebebi olarak şu açıklamalar vardır:
"Resulullah (s.a.v.) Abdulmuttaliboğullarını davet ederek onlara yemek yedirdi ve sonra onlara yönelerek buyurdu ki:
'Ey Abdulmuttalib oğulları! Vallahi Araplar arasında Benim, size getirdiğim şeyden daha hayırlısını getiren bir genç tanımıyorum; Ben, sizin için dünya ve ahiretin hayrını getirdim.
Allah-u Teala, sizi kendisine davet etmemi emretti Bana; o halde bu konuda hanginiz Benim kardeşim, vasim ve halifem olması için Bana yardımda bulunacak?'
Oradaki hiç kimse bu daveti kabul etmedi. O sırada Ali (a.s.), 'Ben' dedi. 'Ya Resulullah! Bu hususta Senin yardımcın olacağım.'
Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) Ali (a.s.)'ın boynundan tutarak buyurdu ki: Bu Benim kardeşim, vasim ve sizin aranızda halifemdir; O'nu dinleyin ve O'na itaat edin."
Sünni eserlerden El-Ma'rifet-ü ve't-Tarih kitabında (c. 1, s. 536) şu hadis vardır:
Peygamber (s.a.v.) Allah'ın Kitabı'nı tanıttıktan ve ona sarılmanın farz olduğunu bildirdikten sonra şöyle buyurdu:
"Ehl-i Beyt'im hakkında size Allah'ı hatırlatıyorum" dedi ve bunu üç defa tekrar etti.
Sünni tarih kitaplarından El-Marifet-ü ve't-Tarih'den, Ebuzer Gifarî rivayet ediyor:
"Size sadece Resûlullah'tan (s.a.v.) duyduğumu anlatacağım. Peygamberden (s.a.v.) buyurdu ki:
Ey insanlar, aranızda iki değerli emanet bırakıyorum; Allah'ın Kitabı ve itretim, Ehl-i Beyt'im. Bunların biri öbüründen daha üstündür, o da Allah'ın Kitabı'dır. Bunlar havuzun başında Bana gelip çatıncaya kadar birbirlerinden ayrılmazlar. Bunlar Nuh'un gemisine benzer, binmeyen ise boğulur."
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor: "Yıldızlar, yeryüzündekilere boğulmaktan güvencedir. Ehl-i Beyt'im de ümmetime ihtilafa düşmekten güvencedir; dolayısıyla, Arap kabilesinden birisi, Ehl-i Beyt'ime muhalefet edecek olursa ihtilafa düşer ve iblisin partisi olur."
Sünni Buhari'de şu rivayet vardır: "Resûlullah (s.a.v.) bir gün Hz. Ali (a.s.), Hz. Fâtıma (a.s.), Hz. Hasan (a.s.), Hz. Hüseyin (a.s.) ile oturduğu bir sırada buyurmuştur ki: "Allah'ım bunlar Benim Ehl-i Beyt'imdir. Allah'ım! Onlarla düşman olana düşman ol, onlarla dost olana dost ol!"
Sünni Tirmizi'nin Sünen'inde, Hz. Ali (a.s.) Resûlullah'tan şöyle buyurmuştur:
Bir gün Hz. Peygamber (s.a.v.) ciğerimin köşeleri Hasan ile Hüseyin'in ellerinden tutarak şöyle buyurdu: "Beni, bu ikisini, bunların babalarını ve analarını seven, kıyamette Bana ait derecenin yakınında bizimle beraber yerleştirilecektir." (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Fatıma eserinden)