Ehl-i Beyt’i sevmenin önemi
İmam Muhammed Bakır’ın (a.s.) Ehl-i Beyt ve sevenleri hakkındaki görüşleri
01.10.2023 19:12:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
İmam Muhammed Bakır'ın (a.s.) Ehl-i Beyt ve sevenleri hakkındaki görüşleri
Ehl-i Beyt, kelime mânâsı olarak Resûlullah'ın (s.a.v.) ev halkını ifade etse de, ayetler ve Hz. Peygamberin (s.a.v.) hadisleri ile sabittir ki, Hz. Peygamber (s.a.v.), Hz. Ali (a.s.), Hz. Fâtıma (a.s.), Hz. Hasan (a.s.) ve Hz. Hüseyin (a.s.) Ehl-i Beyt'tir.
Ehl-i Beyt'i sevmek Meveddet ayetinde buyurulduğu gibi; (De ki: Ben bu (peygamberliğimi tebliğime) karşılık sizden yakınlarıma sevgiden başka hiçbir ücret istemiyorum) aslında farzdır. İmam Şafi de bu hususu, "Ehl-i Beyt'i sevmek farzdır" diyerek ifade etmektedir.
İmam Ali'den (a.s.) itibaren gelen imamlar, bu gerçeğin altını hadisleri ile çizmiş ve Ehl-i Beyt'i sevmek ve onlara tâbi olmak ile ilgili pek çok ikazlarda bulunmuşlardır.
İmam Bâkır (a.s.) Ehl-i Beyt hakkında şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ki, biz Ehl-i Beyt'in sözleri kalpleri ihyâ eder."
İmam Muhammed Bâkır (a.s.) Ehl-i Beyt'i sevmek hususunda şöyle buyurmuştur:
"İnsanları Allah'a (c.c.) yakınlaştıran en üstün şey Allah'a itaat, Resule itaat ve emir sahiplerine itaattir."
Daha sonra İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyurdu: "Bizim sevgimiz iman ve bize buğzetmek ise küfürdür."
Muhammed b. Müslim, Ebu Câfer'in (Muhammed Bâkır) şöyle dediğini rivayet eder:
"Farklı yollara sürüklenmeyin. Vallahi yalnız Allah'a itaat edenler bizim sevenlerimizdir."
Ve İmam Bâkır (a.s.), Ehl-i Beyt ile beraber olma hususunda önemli bir ölçü koymaktadır. Ehl-i Beyt'i sevmek, aslında Allah'ın emridir ve onlara itaat Allah'ın emrine uymaktır:
"Her kim, Allah'ın emrine itaat ederse, bizim velimiz ve dostu-muzdur. Her kim de Allah'ın emirlerine isyan ederse, bizim (Ehl-i Beyt'in) düşmanımızdır."
Ehl-i Beyt'i sevmenin önemi
İmam Bâkır'ın (a.s.) hadislerine baktığımızda Ehl-i Beyt önder, doğru yola ileten ve itaati farz olanlardır.
İmam Bâkır (a.s.) buyurdu ki: "Biz, Allah'ın emrinin yetkilileri, Allah'ın ilminin hazineleri, Allah'ın vahyinin vârisleri, Allah'ın Kitabının taşıyıcılarıyız. Bize itaat etmek farz, bizi sevmek iman, bize buğzetmek küfürdür. Bizi sevenler cennette, bize buğzedenler ise cehennemdedir."
İmam Ebu Câfer (a.s.) buyurdu ki: "Düşmanlarımıza karşı bize diliyle yardım eden kimseyi, yüce Allah, huzurunda durdurup hesaba çektiği gün, kendi hücceti ile konuşturur."
Ehl-i Beyt'i seven bir gence yardım etmesi ile ilgili şöyle bir rivayet vardır: Ebu Uteybe şöyle diyor:
"İmam Bâkır'ın (a.s.) huzurunda idim. Bu esnada bir genç gelerek şöyle dedi:
'Ben Şam ehlindenim. Sizi seviyor ve düşmanlarınızdan da teberrî ediyorum. Ama babam Ben-i Ümeyye'yi severdi. Babam çok zengindi ve benden başka evladı da yoktu.
Ehl-i Beyt'i sevdiğimden dolayı malının bana ulaşmasını istemiyordu. Bu yüzden bütün parasını bir yere sakladı ve ölümünden sonra ne kadar aradıysam da bulamadım.'
İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyurdular: 'Babanı görerek paraların yerini kendisine sormak ister misin?'
Genç adam, 'Evet, Allah'a and olsun ki, ben çok muhtaç ve fakirim' dedi.
İmam bir mektup yazarak onu mühürleyip, şöyle buyurdu: 'Bu gece bu mektupla birlikte, Bâki Mezarlığı'na git, mezarlığın ortalarına ulaştığında, 'Yâ Dürcan!' diye çağır. Bir adam senin yanına gelecektir. Mektubu ona ver ve de ki: 'Ben İmam Muhammed Bâkır (a.s.) tarafından gelmişim.' O senin babanı getirecektir. O zaman istediğin şeyi babandan sorabilirsin.'
O genç mektubu alarak geceleyin Bâki Mezarlığı'na doğru gitti.
Ben o gencin durumunu öğrenmek için sabahleyin erkenden İmam Bâkır'ın (a.s.) huzuruna vardım. o gencin İmam'ın (a.s.) kapısının önünde durup içeri girmek için izin beklediğini gördüm. İçeriye girilmesine izin verilince ben de onunla beraber içeri girdim.
Genç adam, İmam'ın (a.s.) yanında şöyle dedi: 'Allah-u Teâlâ, ilmini kimin yanında bırakacağını çok iyi biliyor. Ben dün gece buradan ayrıldığımda, buyurduğunuz şeyleri yaptım. 'Dürcan! Dür- can!' diye çağırdım. Bir kişi gelerek, 'Burada dur, babanı getireyim' dedi. Derken siyah çehreli birisini getirerek, 'Bu senin baban' dediler.
'Bu benim babam mı?' diye sorduğumda, 'Evet, o senin babandır, cehennemim yakıcı alevi, dumanı ve elemli azabı onun simaını değiştirerek bu hale getirmiştir' dedi.
Ona, 'Sen benim babam mısın?' diye sorduğumda, o, 'Evet' diye cevap verdi. Ben, 'O zaman neden siman böyle değişmiştir?' dedim.
Cevabında şöyle dedi: 'Ey oğlum! Ben Ben-i Ümeyye'yi sevi-yordum ve onları Peygamberin (s.a.v.) Ehl-i Beyt'inden daha üstün biliyordum.
İşte bundan dolayı Allah-u Teâlâ beni böyle bir azaba tâbi tuttu. Sen Ehl-i Beyt'i sevip onlara uyduğundan dolayı sana kızıyordum ve malımı sana haram etmiştim. Bu yüzden servetimi senden sakladım. Ama şimdi bu inancımdan dolayı pişmanım.
Ey oğlum! Bahçeme git; zeytin ağacının altını kaz; gömdüğüm yüz bin dirhemi oradan çıkar. O paranın elli bin dirhemini de kendin için harca' dedi."
Muyesir, babası aracılığı ile rivayet eder: "Ebu Câfer (Muhammed Bâkır) buyurdu ki:
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Beş kişiye Ben ve duası kabul edilen peygamberler lanet ettik. Allah'ın Kitabına eklemede bulunan, sünnetimi terk eden, Allah'ın kaderini yalanlayan, Ehl¬i Beyt'imle ilgili olarak Allah'ın haram kıldığı davranışları helal sayan, ganimeti tek başına alıp kendisi için helal sayan kimse."
İmam Bâkır (a.s.) buyurdu ki: "Bizi sevmeye gelince, altın nasıl içinde yabancı madde kalmayıncaya kadar ateşte eritilirse, bize yönelik sevgi de bu şekilde arındırılır.
Bizi sevip sevmediğini öğrenmek isteyen kimse, kalbini sınasın. Eğer düşmanlarımızın sevgisi de yer almışsa kalbinde, ne o bizdendir, ne de biz ondanız." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Bakır eserinden)
Ehl-i Beyt, kelime mânâsı olarak Resûlullah'ın (s.a.v.) ev halkını ifade etse de, ayetler ve Hz. Peygamberin (s.a.v.) hadisleri ile sabittir ki, Hz. Peygamber (s.a.v.), Hz. Ali (a.s.), Hz. Fâtıma (a.s.), Hz. Hasan (a.s.) ve Hz. Hüseyin (a.s.) Ehl-i Beyt'tir.
Ehl-i Beyt'i sevmek Meveddet ayetinde buyurulduğu gibi; (De ki: Ben bu (peygamberliğimi tebliğime) karşılık sizden yakınlarıma sevgiden başka hiçbir ücret istemiyorum) aslında farzdır. İmam Şafi de bu hususu, "Ehl-i Beyt'i sevmek farzdır" diyerek ifade etmektedir.
İmam Ali'den (a.s.) itibaren gelen imamlar, bu gerçeğin altını hadisleri ile çizmiş ve Ehl-i Beyt'i sevmek ve onlara tâbi olmak ile ilgili pek çok ikazlarda bulunmuşlardır.
İmam Bâkır (a.s.) Ehl-i Beyt hakkında şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ki, biz Ehl-i Beyt'in sözleri kalpleri ihyâ eder."
İmam Muhammed Bâkır (a.s.) Ehl-i Beyt'i sevmek hususunda şöyle buyurmuştur:
"İnsanları Allah'a (c.c.) yakınlaştıran en üstün şey Allah'a itaat, Resule itaat ve emir sahiplerine itaattir."
Daha sonra İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyurdu: "Bizim sevgimiz iman ve bize buğzetmek ise küfürdür."
Muhammed b. Müslim, Ebu Câfer'in (Muhammed Bâkır) şöyle dediğini rivayet eder:
"Farklı yollara sürüklenmeyin. Vallahi yalnız Allah'a itaat edenler bizim sevenlerimizdir."
Ve İmam Bâkır (a.s.), Ehl-i Beyt ile beraber olma hususunda önemli bir ölçü koymaktadır. Ehl-i Beyt'i sevmek, aslında Allah'ın emridir ve onlara itaat Allah'ın emrine uymaktır:
"Her kim, Allah'ın emrine itaat ederse, bizim velimiz ve dostu-muzdur. Her kim de Allah'ın emirlerine isyan ederse, bizim (Ehl-i Beyt'in) düşmanımızdır."
Ehl-i Beyt'i sevmenin önemi
İmam Bâkır'ın (a.s.) hadislerine baktığımızda Ehl-i Beyt önder, doğru yola ileten ve itaati farz olanlardır.
İmam Bâkır (a.s.) buyurdu ki: "Biz, Allah'ın emrinin yetkilileri, Allah'ın ilminin hazineleri, Allah'ın vahyinin vârisleri, Allah'ın Kitabının taşıyıcılarıyız. Bize itaat etmek farz, bizi sevmek iman, bize buğzetmek küfürdür. Bizi sevenler cennette, bize buğzedenler ise cehennemdedir."
İmam Ebu Câfer (a.s.) buyurdu ki: "Düşmanlarımıza karşı bize diliyle yardım eden kimseyi, yüce Allah, huzurunda durdurup hesaba çektiği gün, kendi hücceti ile konuşturur."
Ehl-i Beyt'i seven bir gence yardım etmesi ile ilgili şöyle bir rivayet vardır: Ebu Uteybe şöyle diyor:
"İmam Bâkır'ın (a.s.) huzurunda idim. Bu esnada bir genç gelerek şöyle dedi:
'Ben Şam ehlindenim. Sizi seviyor ve düşmanlarınızdan da teberrî ediyorum. Ama babam Ben-i Ümeyye'yi severdi. Babam çok zengindi ve benden başka evladı da yoktu.
Ehl-i Beyt'i sevdiğimden dolayı malının bana ulaşmasını istemiyordu. Bu yüzden bütün parasını bir yere sakladı ve ölümünden sonra ne kadar aradıysam da bulamadım.'
İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyurdular: 'Babanı görerek paraların yerini kendisine sormak ister misin?'
Genç adam, 'Evet, Allah'a and olsun ki, ben çok muhtaç ve fakirim' dedi.
İmam bir mektup yazarak onu mühürleyip, şöyle buyurdu: 'Bu gece bu mektupla birlikte, Bâki Mezarlığı'na git, mezarlığın ortalarına ulaştığında, 'Yâ Dürcan!' diye çağır. Bir adam senin yanına gelecektir. Mektubu ona ver ve de ki: 'Ben İmam Muhammed Bâkır (a.s.) tarafından gelmişim.' O senin babanı getirecektir. O zaman istediğin şeyi babandan sorabilirsin.'
O genç mektubu alarak geceleyin Bâki Mezarlığı'na doğru gitti.
Ben o gencin durumunu öğrenmek için sabahleyin erkenden İmam Bâkır'ın (a.s.) huzuruna vardım. o gencin İmam'ın (a.s.) kapısının önünde durup içeri girmek için izin beklediğini gördüm. İçeriye girilmesine izin verilince ben de onunla beraber içeri girdim.
Genç adam, İmam'ın (a.s.) yanında şöyle dedi: 'Allah-u Teâlâ, ilmini kimin yanında bırakacağını çok iyi biliyor. Ben dün gece buradan ayrıldığımda, buyurduğunuz şeyleri yaptım. 'Dürcan! Dür- can!' diye çağırdım. Bir kişi gelerek, 'Burada dur, babanı getireyim' dedi. Derken siyah çehreli birisini getirerek, 'Bu senin baban' dediler.
'Bu benim babam mı?' diye sorduğumda, 'Evet, o senin babandır, cehennemim yakıcı alevi, dumanı ve elemli azabı onun simaını değiştirerek bu hale getirmiştir' dedi.
Ona, 'Sen benim babam mısın?' diye sorduğumda, o, 'Evet' diye cevap verdi. Ben, 'O zaman neden siman böyle değişmiştir?' dedim.
Cevabında şöyle dedi: 'Ey oğlum! Ben Ben-i Ümeyye'yi sevi-yordum ve onları Peygamberin (s.a.v.) Ehl-i Beyt'inden daha üstün biliyordum.
İşte bundan dolayı Allah-u Teâlâ beni böyle bir azaba tâbi tuttu. Sen Ehl-i Beyt'i sevip onlara uyduğundan dolayı sana kızıyordum ve malımı sana haram etmiştim. Bu yüzden servetimi senden sakladım. Ama şimdi bu inancımdan dolayı pişmanım.
Ey oğlum! Bahçeme git; zeytin ağacının altını kaz; gömdüğüm yüz bin dirhemi oradan çıkar. O paranın elli bin dirhemini de kendin için harca' dedi."
Muyesir, babası aracılığı ile rivayet eder: "Ebu Câfer (Muhammed Bâkır) buyurdu ki:
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Beş kişiye Ben ve duası kabul edilen peygamberler lanet ettik. Allah'ın Kitabına eklemede bulunan, sünnetimi terk eden, Allah'ın kaderini yalanlayan, Ehl¬i Beyt'imle ilgili olarak Allah'ın haram kıldığı davranışları helal sayan, ganimeti tek başına alıp kendisi için helal sayan kimse."
İmam Bâkır (a.s.) buyurdu ki: "Bizi sevmeye gelince, altın nasıl içinde yabancı madde kalmayıncaya kadar ateşte eritilirse, bize yönelik sevgi de bu şekilde arındırılır.
Bizi sevip sevmediğini öğrenmek isteyen kimse, kalbini sınasın. Eğer düşmanlarımızın sevgisi de yer almışsa kalbinde, ne o bizdendir, ne de biz ondanız." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Bakır eserinden)