Ehl-i Beyt’i katliamdan korumak
İmam Rıza, veliahtlık ile eline geçen fırsatı Ehl-i Beyt’in erdemlerinin yayılması için değerlendirdi. Özellikle fakihler, kadılar, komutanlar, vezirler ve sarayla ilişkisi olanlar arasında bu anlayışın etkili olmasını sağladı
12.02.2024 08:20:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
İmam Rıza, veliahtlık ile eline geçen fırsatı Ehl-i Beyt'in erdemlerinin yayılması için değerlendirdi. Özellikle fakihler, kadılar, komutanlar, vezirler ve sarayla ilişkisi olanlar arasında bu anlayışın etkili olmasını sağladı.
Memun, Irak ve Horasan âlimleri için tertiplediği toplantıda, "Sonra Kitab'ı kullarımız arasından seçtiklerimize verdik" ayetinin anlamını sorar. Âlimler şu cevabı verirler: "Yüce Allah bu ayette bütün ümmeti kastediyor."
Memun dedi ki: "Sen ne dersin ey Ebu'l-Hasan?"
İmam şöyle der: "Ben onlar gibi düşünmüyorum. Yüce Allah, bu ayette tertemiz Ehl-i Beyt'i kastediyor."
Sonra, İmam Ehl-i Beyt'in üstünlüğüne delalet eden on iki Kur'an ayetini örnek olarak gösterir. Memun âlimlere şöyle der: "Allah size hayır versin, Allah'ın Peygamberinin Ehl-i Beyt'i...
Bize karşılık gelen ifadelerin açıklamasını ve şerhini ancak sizin yanınızda bulduk."
Memun, İmam Rıza'dan İslam'ın özünü ve hakikatini en kısa şekilde yazmasını ister, İmam ona akidenin temel prensiplerini, bu arada imameti yazar.
Bu kitapta şöyle deniyor: "Peygamberden sonraki delil, mü'minler üzerindeki hüccet, Müslümanların işlerinin idarecisi, Kur'an'dan konuşan, Kur'an'ın hükümlerini bilen, Peygamberin kardeşi, halifesi, vasisi ve velisi, Peygamberin yanındaki yeri Mûsa'nın yanında Harun'un yeri gibi olan, mü'minlerin emiri, muttakîlerin imamı, vasilerin en üstünü, nebi ve resullerin ilminin vârisi Ali b. Ebu Tâlib'dir.
Ondan sonra da cennet gençlerinin efendileri Hasan ve Hüseyin'dir." Sonra Ehl-i Beyt imamlarının isimlerini zikreder ve şöyle devam eder: "Kim bu imamları bilmeden ölürse cahiliyye ölümü ile ölmüş olur. Onların dini; takva, iffet, doğruluk, salah, istikamet, çalışmak, iyi-kötü herkesin emanetini vermekten ibarettir..."
İmam Rıza imamet kavramını ve imamın sorumluluklarını şöyle izah eder: "İmamet, İslam'ın gelişen kökü ve yükselen dalıdır. Namazın, zekâtın, haccın, cihadın tamamlanması, ganimetlerin ve sadakaların çoğalması, hadlerin ve hükümlerin uygulanması, sınır boylarının ve civarın savunması ancak imamla mümkün olur.
İmam, Allah'ın helalini helal, haramını da haram kılar. Allah'ın koyduğu hadleri uygular. Allah'ın dinini savunur. Hikmetle, güzel öğütle Rabbinin yoluna çağırır."
Ona göre, dönemin imamının en önemli vasfı, "insanların en bilgilisi, en hikmetlisi, en muttakîsi, en halimi, en cesuru, en cömerdi ve en çok ibadet edeni olmasıdır."
İmam Rıza'nın veliahtlığı kabul etmesinin en büyük kazançlarından biri de, Ehl-i Beyt'in ve taraftarlarının kanının dökülmesinin önüne geçmiş olmasıdır. Nitekim Memun Ehl-i Beyt ayaklanmalarının önderlerinin tümüne af çıkardı.
Affedilenler arasında İmam'ın kardeşi Zeyd ve İbrahim ve Muhammed b. Câfer de vardı. Af ile birlikte bunlardan bazıları bazı bölgelere vali olarak tayin edildi." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)
Memun, Irak ve Horasan âlimleri için tertiplediği toplantıda, "Sonra Kitab'ı kullarımız arasından seçtiklerimize verdik" ayetinin anlamını sorar. Âlimler şu cevabı verirler: "Yüce Allah bu ayette bütün ümmeti kastediyor."
Memun dedi ki: "Sen ne dersin ey Ebu'l-Hasan?"
İmam şöyle der: "Ben onlar gibi düşünmüyorum. Yüce Allah, bu ayette tertemiz Ehl-i Beyt'i kastediyor."
Sonra, İmam Ehl-i Beyt'in üstünlüğüne delalet eden on iki Kur'an ayetini örnek olarak gösterir. Memun âlimlere şöyle der: "Allah size hayır versin, Allah'ın Peygamberinin Ehl-i Beyt'i...
Bize karşılık gelen ifadelerin açıklamasını ve şerhini ancak sizin yanınızda bulduk."
Memun, İmam Rıza'dan İslam'ın özünü ve hakikatini en kısa şekilde yazmasını ister, İmam ona akidenin temel prensiplerini, bu arada imameti yazar.
Bu kitapta şöyle deniyor: "Peygamberden sonraki delil, mü'minler üzerindeki hüccet, Müslümanların işlerinin idarecisi, Kur'an'dan konuşan, Kur'an'ın hükümlerini bilen, Peygamberin kardeşi, halifesi, vasisi ve velisi, Peygamberin yanındaki yeri Mûsa'nın yanında Harun'un yeri gibi olan, mü'minlerin emiri, muttakîlerin imamı, vasilerin en üstünü, nebi ve resullerin ilminin vârisi Ali b. Ebu Tâlib'dir.
Ondan sonra da cennet gençlerinin efendileri Hasan ve Hüseyin'dir." Sonra Ehl-i Beyt imamlarının isimlerini zikreder ve şöyle devam eder: "Kim bu imamları bilmeden ölürse cahiliyye ölümü ile ölmüş olur. Onların dini; takva, iffet, doğruluk, salah, istikamet, çalışmak, iyi-kötü herkesin emanetini vermekten ibarettir..."
İmam Rıza imamet kavramını ve imamın sorumluluklarını şöyle izah eder: "İmamet, İslam'ın gelişen kökü ve yükselen dalıdır. Namazın, zekâtın, haccın, cihadın tamamlanması, ganimetlerin ve sadakaların çoğalması, hadlerin ve hükümlerin uygulanması, sınır boylarının ve civarın savunması ancak imamla mümkün olur.
İmam, Allah'ın helalini helal, haramını da haram kılar. Allah'ın koyduğu hadleri uygular. Allah'ın dinini savunur. Hikmetle, güzel öğütle Rabbinin yoluna çağırır."
Ona göre, dönemin imamının en önemli vasfı, "insanların en bilgilisi, en hikmetlisi, en muttakîsi, en halimi, en cesuru, en cömerdi ve en çok ibadet edeni olmasıdır."
İmam Rıza'nın veliahtlığı kabul etmesinin en büyük kazançlarından biri de, Ehl-i Beyt'in ve taraftarlarının kanının dökülmesinin önüne geçmiş olmasıdır. Nitekim Memun Ehl-i Beyt ayaklanmalarının önderlerinin tümüne af çıkardı.
Affedilenler arasında İmam'ın kardeşi Zeyd ve İbrahim ve Muhammed b. Câfer de vardı. Af ile birlikte bunlardan bazıları bazı bölgelere vali olarak tayin edildi." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)