Ehl-i Beyt’e itaat farzdır
İmam Rıza (a.s.) buyurdu ki: “Allah, ‘Ey inananlar! Allah’a, Peygamber’e ve içinizden emir sahiplerine itaat ediniz’ ayetinde, Kendisiyle başlamış, sonra Peygamberini ve ardından da onun Ehl-i Beyt’ini zikretmiştir. Velayet ayetinde de durum aynıdır”
03.11.2023 11:06:00
Hakan Akkuş
Hakan Akkuş
(…dünden devam)
Memun dedi ki: "And olsun ki, bu noktanın izah ve beyanının ancak nübüvvet madeninde olabileceğini anlamış oldum."
İmam Rıza (a.s) şöyle devam etti: "Sekizinci ayet de şudur: 'Ve iyice bilin ki, ganimet olarak elde ettiğiniz şeyin beşte biri, muhakkak Allah'ın, Peygamber'in ve zilkurbânın (yakınların)dır.' (Enfal/41). Allah Teâlâ bu tarz beyanıyla yakınların (Peygamber (s.a.a)'in yakınlarının) payını, kendi payıyla Resûlullah'ın payına yanaştırmıştır. Bu da 'Âl' ile ümmet arasında bir çeşit farklılıktır. Çünkü Allah Teâlâ 'Âl'i (Ehl-i Beyt'i) bir mevkide, diğer insanları da ondan aşağıdaki bir mevkide karar kılmıştır. Kendisi için beğendiğini onlar için de beğenmiştir ve bu konuda onları seçmiştir. İlk önce kendisinden başlamış, sonra Peygamberini ve ardından da Peygamber (s.a.a)'in yakınlarını zikretmiştir. Fey, ganimet vs. şeylerden kendisi için beğendiği şeyi onlar için de beğenmiştir. Nitekim (humus ayetinde) şöyle buyurmuştur:
'Ve bilesiniz ki, ganimet olarak elde ettiğiniz şeylerin beşte biri, mutlaka Allah'ın, Peygamber'in ve zilkurbânın (yakınların)'dır.' (Enfal/41). İşte bu ayet, Allah'ın nâtık Kitabında kıyamete kadar onlar için bâki kalacak vurgulanmış bir beyan ve eserdir.
O öyle bir kitaptır ki, 'Bâtıl ona önünden de, arkasından da yaklaşamaz. (Çünkü) hüküm ve hikmet sahibi olan ve çok övülen (Allah) tarafından indirilmiştir.' (Fussilet/42).
Ama ayetin devamında zikredilen 'yetimler ve yoksullar'a gelince; (onların durumları yakınlardan farklıdır; çünkü) yetimin yetimliği ortadan kalkınca (baliğ olunca) ganimetler hükümden (humus sahipleri sırasından) çıkar ve onun için bir pay olmaz. Yoksul da öyledir; o da zengin olduğunda ganimetlerden onun için bir pay olmaz, ganimeti almak da onun için helal değildir. Ama zilkurbâ'nın (yakınların) payı; ister zengin olsun, ister fakir, kıyamete dek onlar için sabittir.
Çünkü Allah'tan ve Resulünden daha zengin olan bir kimse yoktur. Buna rağmen Kendisi ve Resulü için bir pay ayırmıştır. Kendisine ve Resulüne beğendiği şeyi zilkurbâ (yakınlar) için de beğenmiştir.
Böylece fey (savaşmadan elde edilen mal) hakkında da kendisi ve Peygamberi için isteyip razı olduğu şeyi zilkurbâ için de istemiştir. Nitekim ganimette de onlar için pay ayırmıştır. İlk olarak kendi hakkını, sonra Resulünün hakkını, ardından da zilkurbânın hakkını zikretmiştir. Onların payını Allah ve Resulünün payı ile birlikte saymıştır.
İtaat konusunda da durum aynıdır. Allah Teâlâ buyurmuştur ki: 'Ey inananlar! Allah'a, Peygamber'e ve içinizden emir sahiplerine itaat ediniz.' (Nisa/59) Allah (c.c) bu ayette de Kendisiyle başlamış, sonra Peygamberini ve ardından da onun Ehl-i Beyt'ini zikretmiştir. Velayet ayetinde de durum aynıdır: 'Sizin veliniz (yetki sahibiniz) ancak Allah'tır, onun resulüdür, namaz kılan ve rükû halinde zekât veren müminlerdir.' (Maide/55)."
Memun dedi ki: "And olsun ki, bu noktanın izah ve beyanının ancak nübüvvet madeninde olabileceğini anlamış oldum."
İmam Rıza (a.s) şöyle devam etti: "Sekizinci ayet de şudur: 'Ve iyice bilin ki, ganimet olarak elde ettiğiniz şeyin beşte biri, muhakkak Allah'ın, Peygamber'in ve zilkurbânın (yakınların)dır.' (Enfal/41). Allah Teâlâ bu tarz beyanıyla yakınların (Peygamber (s.a.a)'in yakınlarının) payını, kendi payıyla Resûlullah'ın payına yanaştırmıştır. Bu da 'Âl' ile ümmet arasında bir çeşit farklılıktır. Çünkü Allah Teâlâ 'Âl'i (Ehl-i Beyt'i) bir mevkide, diğer insanları da ondan aşağıdaki bir mevkide karar kılmıştır. Kendisi için beğendiğini onlar için de beğenmiştir ve bu konuda onları seçmiştir. İlk önce kendisinden başlamış, sonra Peygamberini ve ardından da Peygamber (s.a.a)'in yakınlarını zikretmiştir. Fey, ganimet vs. şeylerden kendisi için beğendiği şeyi onlar için de beğenmiştir. Nitekim (humus ayetinde) şöyle buyurmuştur:
'Ve bilesiniz ki, ganimet olarak elde ettiğiniz şeylerin beşte biri, mutlaka Allah'ın, Peygamber'in ve zilkurbânın (yakınların)'dır.' (Enfal/41). İşte bu ayet, Allah'ın nâtık Kitabında kıyamete kadar onlar için bâki kalacak vurgulanmış bir beyan ve eserdir.
O öyle bir kitaptır ki, 'Bâtıl ona önünden de, arkasından da yaklaşamaz. (Çünkü) hüküm ve hikmet sahibi olan ve çok övülen (Allah) tarafından indirilmiştir.' (Fussilet/42).
Ama ayetin devamında zikredilen 'yetimler ve yoksullar'a gelince; (onların durumları yakınlardan farklıdır; çünkü) yetimin yetimliği ortadan kalkınca (baliğ olunca) ganimetler hükümden (humus sahipleri sırasından) çıkar ve onun için bir pay olmaz. Yoksul da öyledir; o da zengin olduğunda ganimetlerden onun için bir pay olmaz, ganimeti almak da onun için helal değildir. Ama zilkurbâ'nın (yakınların) payı; ister zengin olsun, ister fakir, kıyamete dek onlar için sabittir.
Çünkü Allah'tan ve Resulünden daha zengin olan bir kimse yoktur. Buna rağmen Kendisi ve Resulü için bir pay ayırmıştır. Kendisine ve Resulüne beğendiği şeyi zilkurbâ (yakınlar) için de beğenmiştir.
Böylece fey (savaşmadan elde edilen mal) hakkında da kendisi ve Peygamberi için isteyip razı olduğu şeyi zilkurbâ için de istemiştir. Nitekim ganimette de onlar için pay ayırmıştır. İlk olarak kendi hakkını, sonra Resulünün hakkını, ardından da zilkurbânın hakkını zikretmiştir. Onların payını Allah ve Resulünün payı ile birlikte saymıştır.
İtaat konusunda da durum aynıdır. Allah Teâlâ buyurmuştur ki: 'Ey inananlar! Allah'a, Peygamber'e ve içinizden emir sahiplerine itaat ediniz.' (Nisa/59) Allah (c.c) bu ayette de Kendisiyle başlamış, sonra Peygamberini ve ardından da onun Ehl-i Beyt'ini zikretmiştir. Velayet ayetinde de durum aynıdır: 'Sizin veliniz (yetki sahibiniz) ancak Allah'tır, onun resulüdür, namaz kılan ve rükû halinde zekât veren müminlerdir.' (Maide/55)."
(bu bahis devam edecek…)