Ehl-i Beyt tüm uygunsuzluklardan beridir
Allah (c.c.), Hz. Peygamberin eşlerinin Ehl-i Beyt’in kınanmasına, lekelenmesine veyahut münafıkların bunlara dil uzatmalarına vesile olmalarını istemiyor. Yani bu beş mukaddes zatın takva, iffet ve şerafet dergâhı her türlü kötülük pislik ve uygunsuzluklardan berî ve münezzeh olmalıdır
14.08.2023 10:25:00
Hakan Akkuş
Hakan Akkuş
(…dünden devam ediyoruz)
Hem Kur'an ve sünnette ve hem de fasih konuşan Arapların kelamında bu husus oldukça fazla görülmektedir. Bahis mevzumuz olan Tathir ayeti de işte bu kısımdandır. Yani Tathir ayeti de Resûlullah'ın eşleri hakkında nazil olan ayetler arasında "muterize" olarak yer almıştır.
Burada dikkat edilmesi gereken bir nükte de şudur: Tathir ayetinin mezkûr ayetler arasında "muterize" olarak yer almasının nüktesi ise beş mukaddes zatın makamına gösterilen inayet ve teveccühtür. Yani Allah Teâlâ Peygamberinin diliyle birtakım emir ve nehiylerde bulunuyor ve Resûlullah'ın eşlerine öğüt ve nasihatlerde bulunuyor. Çünkü Allah, Hz. Peygamber'in eşlerinin Ehl-i Beyt'in kınanmasına, lekelenmesine veyahut münafıkların bunlara dil uzatmalarına vesile olmalarını istemiyor. Yani bu beş mukaddes zatın takva, iffet ve şerafet dergâhı her türlü kötülük pislik ve uygunsuzluklardan berî ve münezzeh olmalıdır.
Gerçekten de bu mesele Kur'an'ın mucizesinden ve apaçık belagat örneklerinden biridir. Eğer bu muterize cümle ayetlerin arasına getirilmeseydi Kur'an'ın mucizesinden ve apaçık belagat örneklerinden biridir. Eğer bu muterize cümle ayetlerin arasına getirilmeseydi Kur'an'ın bu yönü kâmil olmayacaktı.
Tüm Müslümanlar Kur'an'ın bugünkü şekliyle (tertibiyle) nazil olmadığı hususunda ittifak ve icma etmişlerdir. O halde ayetlerin tertib ve siyakı, sahih deliller ile boy ölçüşemez. Zira biz bu ayetlerin bugünkü terbiyeyle nazil olduğu hususunda emin değiliz. Dolayısıyla da ayetin siyak ve tertibini Tathir ayetinin de önce ve sonraki ayetler gibi Hz. Peygamber'in eşleri hakkında nazil olduğunun şahidi olarak kabul edemeyiz.
Ayetin siyakından bu mananın istifade edilebileceğini farz etmesek bile nakledilen kesin ve sahih rivayetler sebebiyle ayetin zuhurundan el çekmeli ve zahirinin hilafına yorumlanmalıdır. Bunun Kur'an'ın icaz ve belagatıyla da hiçbir çelişkisi yoktur. Zira biz kesin delillere sahip olduğumuz zaman zahiri manasından el çekmek zorundayız.
Mesela "Rahman Arş'a istiva etti" ayetinin zahirine bakılacak olursa Allah'ın tahta oturduğunu dememiz gerekir. Ama öte yandan Allah'ın cisim olmadığını ve dolayısıyla da insanlar gibi oturma keyfiyetinin olmadığını söyleyen kesin delillerimiz olduğu için ayetin zahirinden el çekiyor ve delillere göre mana ediyoruz. Dolayısıyla burada "istiva" kelimesinin "istila" manasına geldiğini söylüyoruz.
(Kur'an ve Hadisler Işığında Hz. Fâtıma (a.s.), Abdulhüseyin Şerefuddin).
Hem Kur'an ve sünnette ve hem de fasih konuşan Arapların kelamında bu husus oldukça fazla görülmektedir. Bahis mevzumuz olan Tathir ayeti de işte bu kısımdandır. Yani Tathir ayeti de Resûlullah'ın eşleri hakkında nazil olan ayetler arasında "muterize" olarak yer almıştır.
Burada dikkat edilmesi gereken bir nükte de şudur: Tathir ayetinin mezkûr ayetler arasında "muterize" olarak yer almasının nüktesi ise beş mukaddes zatın makamına gösterilen inayet ve teveccühtür. Yani Allah Teâlâ Peygamberinin diliyle birtakım emir ve nehiylerde bulunuyor ve Resûlullah'ın eşlerine öğüt ve nasihatlerde bulunuyor. Çünkü Allah, Hz. Peygamber'in eşlerinin Ehl-i Beyt'in kınanmasına, lekelenmesine veyahut münafıkların bunlara dil uzatmalarına vesile olmalarını istemiyor. Yani bu beş mukaddes zatın takva, iffet ve şerafet dergâhı her türlü kötülük pislik ve uygunsuzluklardan berî ve münezzeh olmalıdır.
Gerçekten de bu mesele Kur'an'ın mucizesinden ve apaçık belagat örneklerinden biridir. Eğer bu muterize cümle ayetlerin arasına getirilmeseydi Kur'an'ın mucizesinden ve apaçık belagat örneklerinden biridir. Eğer bu muterize cümle ayetlerin arasına getirilmeseydi Kur'an'ın bu yönü kâmil olmayacaktı.
Tüm Müslümanlar Kur'an'ın bugünkü şekliyle (tertibiyle) nazil olmadığı hususunda ittifak ve icma etmişlerdir. O halde ayetlerin tertib ve siyakı, sahih deliller ile boy ölçüşemez. Zira biz bu ayetlerin bugünkü terbiyeyle nazil olduğu hususunda emin değiliz. Dolayısıyla da ayetin siyak ve tertibini Tathir ayetinin de önce ve sonraki ayetler gibi Hz. Peygamber'in eşleri hakkında nazil olduğunun şahidi olarak kabul edemeyiz.
Ayetin siyakından bu mananın istifade edilebileceğini farz etmesek bile nakledilen kesin ve sahih rivayetler sebebiyle ayetin zuhurundan el çekmeli ve zahirinin hilafına yorumlanmalıdır. Bunun Kur'an'ın icaz ve belagatıyla da hiçbir çelişkisi yoktur. Zira biz kesin delillere sahip olduğumuz zaman zahiri manasından el çekmek zorundayız.
Mesela "Rahman Arş'a istiva etti" ayetinin zahirine bakılacak olursa Allah'ın tahta oturduğunu dememiz gerekir. Ama öte yandan Allah'ın cisim olmadığını ve dolayısıyla da insanlar gibi oturma keyfiyetinin olmadığını söyleyen kesin delillerimiz olduğu için ayetin zahirinden el çekiyor ve delillere göre mana ediyoruz. Dolayısıyla burada "istiva" kelimesinin "istila" manasına geldiğini söylüyoruz.
(Kur'an ve Hadisler Işığında Hz. Fâtıma (a.s.), Abdulhüseyin Şerefuddin).