Ehl-i Beyt orta yoldadır
İmam Rıza (a.s.) buyurdu ki: “Zihninizde neyi tasavvur ederseniz Allah’ın ondan başka olduğunu bilin. Biz Muhammed (sallallahu aleyhi ve âlihi)’nin Ehl-i Beyt’i, orta yoldayız. Aşırılar bize yetişemez ve geride kalanlar da bizi geçemezler”
19.08.2024 11:39:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Ebu Hamza şöyle rivayet eder:
Ali b. Hüseyin (aleyhisselâm) bana dedi ki: "Ey Ebu Hamza! Allah, sınırlılık anlamını içeren hiçbir nitelikle vasfedilemez. Rabbimiz vasıftan büyüktür. Sınırlandırılamayan, gözler tarafından görülmeyen, fakat gözleri gören, lâtif ve her şeyden haberdar olan Allah, sınırlılık anlamını içeren bir nitelikle vasfedilebilir mi?" Muhammed b. Hüseyin şöyle rivayet etmiştir:
Biz, Ebu'l-Hasan Rıza (Ali b. Musa aleyhisselâm)'ın huzuruna girdik ve dedik ki: "Söylentilerde Muhammed (sallallahu aleyhi ve âlihi)'nin Rabbi Azze ve Celle'yi her bakımdan mükemmel, olgun otuz yaşlarında bir genç suretinde gördüğünü belirtiyor, buna ne dersin? Hişam b. Salim, Sahibut-Tak, el-Meysemî diyorlar ki: Allah, göbeğine kadar boştur, bundan aşağısı doludur."
Bu sözleri duyar duymaz derhal secdeye kapandı. Sonra dedi ki:
"Seni tenzih ederim. Seni gereği gibi tanımadılar ve hak ettiğin şekilde birlemediler. Bu yüzden Seni nitelemeye kalkıştılar. Seni tenzih ederim. Eğer Seni bilselerdi; Senin kendini vasfettiğin gibi vasfederlerdi. Seni tenzih ederim. Seni başkasına benzetmeye nasıl gönülleri elverdi? Allah'ım Seni, ancak Senin kendini vasfettiğin sıfatlarla vasfederim. Seni yarattıklarına benzetmem. Sen, her türlü iyiliğe layıksın. Beni zalimlerden kılma."
Sonra bize döndü ve şunları söyledi: "Zihninizde neyi tasavvur ederseniz Allah'ın ondan başka olduğunu bilin. Biz Muhammed (sallallahu aleyhi ve âlihi)'nin Ehl-i Beyt'i, orta yoldayız. Aşırılar bize yetişemez ve geride kalanlar da bizi geçemezler. Ey Muhammed!
Resûlullah, Rabbinin azametine baktığı zaman kendisi her bakımdan mükemmel, olgun, otuz ya?larında bir genç suretindeydi. Ey Muhammed! Benim Rabbim yaratılmışların niteliklerine sahip olmaktan yücedir, münezzehtir."
Dedim ki: "Sana kurban olayım! İki ayağı yeşillikler içinde olan kimdi?"
Buyurdu ki: "O, Muhammed (sallallahu aleyhi ve âlihi) idi. Kalbiyle Rabbine baktığı zaman Rabbi onu, hicablar nuruna benzer bir nurun içine koydu ki hicapların gerisinde olan şeyler onun için açıklığa kavuşsun. Çünkü Allah'ın nurunun bir kısmı yeşil, bir kısmı kırmızı, bir kısmı beyaz... vs.dir. Ey Muhammed! Kitab ve sünnet neye şahitlik ediyorsa biz de bunu söylüyoruz."
Ebu Hamza, Ali b. Hüseyin (aleyhisselâm)'dan şunları dinlemiş: "Göklerde ve yerde bulunan herkes Allah'ın büyüklüğünü vasfetmek üzere bir araya gelseler buna güç yetiremezler."
İbrahim b. Muhammed el-Hemedanî şöyle rivayet etmiştir:
Ali b. Muhammed aleyhisselâm'a şunları yazdım: "Bizden önceki dostların tevhid meselesinde farklı görüşler savunmuşlardır.
Bir kısmı Allah cisimdir derken; bir kısmı surettir demişlerdir. Buna ne buyurursunuz?"
Bana kendi el yazısıyla şu cevabı gönderdi: "Sınırlandırılamayan ve vasfedilemeyen Allah münezzehtir. 'O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, işitendir, bilendir.' (Şura, 11)."
Ali b. Hüseyin (aleyhisselâm) bana dedi ki: "Ey Ebu Hamza! Allah, sınırlılık anlamını içeren hiçbir nitelikle vasfedilemez. Rabbimiz vasıftan büyüktür. Sınırlandırılamayan, gözler tarafından görülmeyen, fakat gözleri gören, lâtif ve her şeyden haberdar olan Allah, sınırlılık anlamını içeren bir nitelikle vasfedilebilir mi?" Muhammed b. Hüseyin şöyle rivayet etmiştir:
Biz, Ebu'l-Hasan Rıza (Ali b. Musa aleyhisselâm)'ın huzuruna girdik ve dedik ki: "Söylentilerde Muhammed (sallallahu aleyhi ve âlihi)'nin Rabbi Azze ve Celle'yi her bakımdan mükemmel, olgun otuz yaşlarında bir genç suretinde gördüğünü belirtiyor, buna ne dersin? Hişam b. Salim, Sahibut-Tak, el-Meysemî diyorlar ki: Allah, göbeğine kadar boştur, bundan aşağısı doludur."
Bu sözleri duyar duymaz derhal secdeye kapandı. Sonra dedi ki:
"Seni tenzih ederim. Seni gereği gibi tanımadılar ve hak ettiğin şekilde birlemediler. Bu yüzden Seni nitelemeye kalkıştılar. Seni tenzih ederim. Eğer Seni bilselerdi; Senin kendini vasfettiğin gibi vasfederlerdi. Seni tenzih ederim. Seni başkasına benzetmeye nasıl gönülleri elverdi? Allah'ım Seni, ancak Senin kendini vasfettiğin sıfatlarla vasfederim. Seni yarattıklarına benzetmem. Sen, her türlü iyiliğe layıksın. Beni zalimlerden kılma."
Sonra bize döndü ve şunları söyledi: "Zihninizde neyi tasavvur ederseniz Allah'ın ondan başka olduğunu bilin. Biz Muhammed (sallallahu aleyhi ve âlihi)'nin Ehl-i Beyt'i, orta yoldayız. Aşırılar bize yetişemez ve geride kalanlar da bizi geçemezler. Ey Muhammed!
Resûlullah, Rabbinin azametine baktığı zaman kendisi her bakımdan mükemmel, olgun, otuz ya?larında bir genç suretindeydi. Ey Muhammed! Benim Rabbim yaratılmışların niteliklerine sahip olmaktan yücedir, münezzehtir."
Dedim ki: "Sana kurban olayım! İki ayağı yeşillikler içinde olan kimdi?"
Buyurdu ki: "O, Muhammed (sallallahu aleyhi ve âlihi) idi. Kalbiyle Rabbine baktığı zaman Rabbi onu, hicablar nuruna benzer bir nurun içine koydu ki hicapların gerisinde olan şeyler onun için açıklığa kavuşsun. Çünkü Allah'ın nurunun bir kısmı yeşil, bir kısmı kırmızı, bir kısmı beyaz... vs.dir. Ey Muhammed! Kitab ve sünnet neye şahitlik ediyorsa biz de bunu söylüyoruz."
Ebu Hamza, Ali b. Hüseyin (aleyhisselâm)'dan şunları dinlemiş: "Göklerde ve yerde bulunan herkes Allah'ın büyüklüğünü vasfetmek üzere bir araya gelseler buna güç yetiremezler."
İbrahim b. Muhammed el-Hemedanî şöyle rivayet etmiştir:
Ali b. Muhammed aleyhisselâm'a şunları yazdım: "Bizden önceki dostların tevhid meselesinde farklı görüşler savunmuşlardır.
Bir kısmı Allah cisimdir derken; bir kısmı surettir demişlerdir. Buna ne buyurursunuz?"
Bana kendi el yazısıyla şu cevabı gönderdi: "Sınırlandırılamayan ve vasfedilemeyen Allah münezzehtir. 'O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, işitendir, bilendir.' (Şura, 11)."