Feleklerin (Dünya, ay, güneş, vs.) hareketiyle, meydana gelen faydaların büyüklüğüne ve miktarına işaret buyruldu. Mesela, gece, insanların istirahatı için olduğu gibi gündüz de, mahlukatın dağılıp hareket etmeleri, geçimlerini temin etmeleri için yaratılmıştır. Eğer devamlı gece olsa idi, karanlık, onların fayda sağlayacak şeylerin peşine düşüp, bunları elde etmelerine mani olacaktı. Aynı şekilde devamlı gündüz olsa idi, bu da zararlı olurdu. Gündüzün aydınlığı fırsat bilinerek takatın (gücün) üstünde hırsla çalışır, kafi miktarda istirahat etmedikleri için insanlar helak olurlardı. Bundan dolayı, onlara, çalışmaları için takatlarını geçmeyecek şekilde, zamanın bir kısmı gündüz, istirahatleri için yeterli bir miktarı da gece kılındı. Böylece, onların halleri mutedil (normal) olarak gecenin serinliğinden, gündüzün sıcaklığından, kendileri, ekinleri, malları ve hayvanları için lüzum duyulduğu kadarını alacaklardır. Böyle yapmakla, Allah-ü Teala mahlukatına merhamet buyurmuş, lütuf ve ihsanda bulunmuştur. Yine, mahlukatı kuşatan renk tabakası, onların gözlerine münasip ve muvafık gelen renklerden yaratılmıştır. Eğer bu renk, şimdi alemi saran renkten olmasaydı, gözleri bozacaktı. Cisimleri büyük ve ağır olmasına rağmen, yer ve göklerin ve onlarda bulunan hükümlerin (kanunların) Allah-ü Teala'nın tutmasına muhtaç olduğuna, mealen; "Doğrusu, gökleri ve yeri zeval bulmaktan Allah-ü Teala koruyup, tutuyor. Andolsun ki zeval bulurlarsa, onları O'ndan başka kimse tutamaz. Gerçekten O, halimdir. Azap için acele etmez, gafurdur (çok bağışlayıcıdır)." (Fatır: 41) ayet-i kerimesiyle işaret buyruldu. Bu ayet-i kerime ile bize, yer ve göklerin yerlerinde durmalarının Allah-ü Teala'dan başkası tarafından olmadığı ve onları bir durduran olmadan da yerlerinde durmalarının mümkün olmadığı bildirildi. Ebû'l-Hasan-ı Eş'ari hazretleri vahyi kabul etmeyen ve her şeyi aciz olan akılla izah etmeye çalışan felsefecileri ikna edici delillerle susturdu. Bu hususta da, buyurdu ki: "Felsefecilerin tabiatçı inanışlarından dolayı, ağaçların ve onlardan çıkan meyvelerin ancak, yer, su, ateş ve havanın tesiri ile meydana geldiği hakkındaki iddialarının bozukluğunu bize; Allah-ü Teala; "Arzda birbirine komşu kıt'alar (kara parçaları), üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar vardır ki, hepsi bir su ile sulanıyor. Halbuki yemişlerin de bazısını bazısına üstün kılıyoruz. (Tad, renk ve kıymetleri başka başkadır.) Şüphesiz ki, bunlardan da düşünen bir topluluk için pek çok ibretler (alametler) vardır" mealindeki Rad sûresi 4. ayetinde bildirdi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.