Ebubekir’in halife seçilmesinin yankıları
Ebu Bekir'in Medine'de halife seçilmesi, Mekke'de ilk anda duyulmadı
01.02.2023 21:03:00





Ebu Bekir'in Medine'de halife seçilmesi, Mekke'de ilk anda duyulmadı.
Bunda Mekke'nin komutanı Attab ibn-i Useyd ibn'il As'ın Beni Ümeyye reisi olan Ebu Süfyan'ın tavrını öğrenmek istemesi gösterilmektedir.
Ebu Süfyan ise başta Ebu Bekir'in halifeliğine karşı çıkmış hatta Hz. Ali (a.s.) ve Abbas'a, "Ben Medine'yi süvari ve piyadelerle dolduracağım. Siz kalkıp kıyam edin ve idareyi ele geçirin" demiştir.
Ancak Hz. Ebu Bekir, Ebu Süfyan'ı yanına almak masadıyla, yanında getirdiği malları ona bağışlamış ve Ebu Süfyan'ın oğlu Yezid'i, Şam Valisi olarak atamıştır.
O zamana kadar Ebu Bekir'i halife olarak istemeyen Ebu Süfyan bu valilik işinden sonra, "Ebu Bekir akraba bağlılığını sürdürdü" diyerek tavrını değiştirmiştir.
Aynı zamanda önemli bazı mevkilere Emeviler'den bazı kimseleri atayarak, iktidarda onlara pay vermiştir.
Ehl-i Sünnet âlimlerinin beyanına göre; Kendisi de bir Muhacir olan Ebu Bekir, Hazrecliler'in kendisine biatı için de bazı yardımlarda bulunması gereğini anlamıştı.
Ebu Bekir, kadınlardan da çeşitli hediyelerle biat almaya çalıştı. Zeyd ibn-i Sabit, Beni Adiyy kabilesinden olan bir hanıma Ebu Bekir'den bir bağış getirdiğini söyledi.
Kadın bunun ne olduğunu sordu. Zeyd şöyle cevap verdi: "Bu halifenin kadınlar arasında taksim ettiği bir bağıştır."
Bu kadın kendisine verilen bu bağışın bir tür rüşvet olduğunu fark edince Zeyd'e şöyle dedi: "Dinimi satın almak için mi bana rüşvet veriyorsunuz? Allah'a and olsun ki, ben, onlardan bir şey kabul etmiyorum."
Ehl-i Beyt eserleri ise konuyla alakalı şunları yazmaktadır:
"Ebu Bekir Emeviler'i ve Ensar kadınlarını maddi menfaatler ile kendine karşı pasif bir hale getirdi. Ama Haşimiler, Hz. Ali'ye (a.s.) karşı bu yolun işe yaramayacağını biliyordu."
Bu noktada Resulüllah'ın vefatından az önce cereyan eden şu hadiseyi de aktarmakta fayda vardır:
İmam Musa bin Câfer, babasından şöyle rivayet ediyor:
"Hz. Peygamber (s.a.v.) vefat edeceği sabahın hemen öncesindeki gece Ali'yi (a.s.), Hasan (a.s.) ve Hüseyin'i (a.s.) çağırdı. Onlar gelince de kapıyı üzerlerine kapadı ve 'Ey Fâtımâ!' dedi. Fâtımâ'yı (a.s.) Kendisine yaklaştırdı. Gece boyunca gizli gizli bir şeyler konuştu. Konuşmaları uzun sürünce Ali (a.s.), Hasan (a.s.) ve Hüseyin'i (a.s.) alarak kapıda durdular.
İnsanlar kapının önünde durmuşlardı. Peygamberin (s.a.v.) eşleri de Ali (a.s.) ve oğullarına bakıyorlardı.
Aişe dedi ki, 'Bu saatte Resulüllah (s.a.v.) ne tür bir iş için Seni dışarı çıkarıp, kızıyla baş başa kaldı?'
Hz. Ali (a.s.) ona dedi ki, 'O'nunla niçin baş başa kaldığını ve O'na neleri aktardığını biliyorsun. Bu senin, babanın ve iki arkadaşının da içinde bulunduğu bir meseledir. ' Aişe ne diyeceğini bilemez oldu, tek kelime etmedi."
Tarihçiler Hz. Ebu Bekir'in ölüm döşeğinde iken şunları söylediğini kaydediyor:
Abdurrahman ibn-i Avf şöyle aktarıyor: "Ebu Bekir'in ölüm hastalığında onu ziyarete gittim. Evine girdim ve ona selam verdim, 'Sende herhangi bir sıkıntı görmüyorum. Dünya için hüzünlenme. Allah'a yemin olsun ki, senin ancak sâlih bir kişi olduğunu biliriz' dedim.
Bunun üzerine o, 'Ben ancak kendi hayatım boyunca yaptığım üç şeye hüzünlenirim. Bunları yapmamayı çok isterdim. Keşke Fâtımâ'nın evini açmayıp bıraksaydım. Ve üzerime harp kapılarını örtseydim.
Keşke Saideoğulları'nın sakifesinde halife seçimi için toplanıldığı gün ben bu işi Ömer veya Ebu Ubeyde'nin boynuna atsaydım. O mü'minlerin emiri olsa ben de yardımcısı olsaydım.
Keşke Halid bin Velid'i dinden dönüp de harbe kalkan grup üzerine yolladığım vakit ben de otursam, Müslümanlar galip gelirse gelirler, galip gelemezlerse onlara destek ve yardımcı olsaydım' dedi."
Hz. Ebu Bekir'in bu ifadelerini pek çok âlim ve fâkih eserlerinde nakletmiştir.
Muhammed ibn Yezid İbn Abdü'l-Ekber El-Bağdadi, El-Kamil adlı eserinde Abdurrahman bin Avf'dan rivayetle şöyle demektedir:
Kendisi Ebu Bekir'in vefat ettiği ölüm hastalığında Ebu Bekir'i ziyaret etmiştir. Abdurrahman der ki: "Vefat ettiği hastalığında ziyaret için Ebu Bekir'in huzuruna girip selam verdim ve 'Nasıl sabahladın?' diye sordum.
Ebu Bekir yerinden doğruldu ve şöyle dedi: Ben dünyada yaptığım üç şeye keşke yapmasaydım, yapmadığım üç şeyi de keşke yapsaydım, üç şeye de ne ola bunları Peygambere (s.a.v.) soraydım diye üzülüyorum.
Keşke yapmayaydım dediğim üç şey: Keşke Fâtımâ'nın evini açmayıp bıraksaydım ve üzerime harp kapılarını örtseydim.
Saideoğulları sakifesinde (gölgeliğinde) halife seçimi için toplanıldığı gün ben bu işi şu iki adamdan birinin Ömer veya Ebu Ubeyde'nin boynuna atsaydım. O mü'minlerin emiri olsa ben de yardımcısı olsaydım.
Keşke Halid bin Velid'i, Ehl-i Ridde (dinden dönüp harbe kalkan grup) üzerine orduyla yolladığım vakit ben de Zü'l-Kassa mevkiinde otursam, Müslümanlar galip gelirse gelirler, gelmezlerse ben onlara destek ve yardımcı olaydım... Keşke yapaydım dediğim üç şey de şunlardır." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)
Bunda Mekke'nin komutanı Attab ibn-i Useyd ibn'il As'ın Beni Ümeyye reisi olan Ebu Süfyan'ın tavrını öğrenmek istemesi gösterilmektedir.
Ebu Süfyan ise başta Ebu Bekir'in halifeliğine karşı çıkmış hatta Hz. Ali (a.s.) ve Abbas'a, "Ben Medine'yi süvari ve piyadelerle dolduracağım. Siz kalkıp kıyam edin ve idareyi ele geçirin" demiştir.
Ancak Hz. Ebu Bekir, Ebu Süfyan'ı yanına almak masadıyla, yanında getirdiği malları ona bağışlamış ve Ebu Süfyan'ın oğlu Yezid'i, Şam Valisi olarak atamıştır.
O zamana kadar Ebu Bekir'i halife olarak istemeyen Ebu Süfyan bu valilik işinden sonra, "Ebu Bekir akraba bağlılığını sürdürdü" diyerek tavrını değiştirmiştir.
Aynı zamanda önemli bazı mevkilere Emeviler'den bazı kimseleri atayarak, iktidarda onlara pay vermiştir.
Ehl-i Sünnet âlimlerinin beyanına göre; Kendisi de bir Muhacir olan Ebu Bekir, Hazrecliler'in kendisine biatı için de bazı yardımlarda bulunması gereğini anlamıştı.
Ebu Bekir, kadınlardan da çeşitli hediyelerle biat almaya çalıştı. Zeyd ibn-i Sabit, Beni Adiyy kabilesinden olan bir hanıma Ebu Bekir'den bir bağış getirdiğini söyledi.
Kadın bunun ne olduğunu sordu. Zeyd şöyle cevap verdi: "Bu halifenin kadınlar arasında taksim ettiği bir bağıştır."
Bu kadın kendisine verilen bu bağışın bir tür rüşvet olduğunu fark edince Zeyd'e şöyle dedi: "Dinimi satın almak için mi bana rüşvet veriyorsunuz? Allah'a and olsun ki, ben, onlardan bir şey kabul etmiyorum."
Ehl-i Beyt eserleri ise konuyla alakalı şunları yazmaktadır:
"Ebu Bekir Emeviler'i ve Ensar kadınlarını maddi menfaatler ile kendine karşı pasif bir hale getirdi. Ama Haşimiler, Hz. Ali'ye (a.s.) karşı bu yolun işe yaramayacağını biliyordu."
Bu noktada Resulüllah'ın vefatından az önce cereyan eden şu hadiseyi de aktarmakta fayda vardır:
İmam Musa bin Câfer, babasından şöyle rivayet ediyor:
"Hz. Peygamber (s.a.v.) vefat edeceği sabahın hemen öncesindeki gece Ali'yi (a.s.), Hasan (a.s.) ve Hüseyin'i (a.s.) çağırdı. Onlar gelince de kapıyı üzerlerine kapadı ve 'Ey Fâtımâ!' dedi. Fâtımâ'yı (a.s.) Kendisine yaklaştırdı. Gece boyunca gizli gizli bir şeyler konuştu. Konuşmaları uzun sürünce Ali (a.s.), Hasan (a.s.) ve Hüseyin'i (a.s.) alarak kapıda durdular.
İnsanlar kapının önünde durmuşlardı. Peygamberin (s.a.v.) eşleri de Ali (a.s.) ve oğullarına bakıyorlardı.
Aişe dedi ki, 'Bu saatte Resulüllah (s.a.v.) ne tür bir iş için Seni dışarı çıkarıp, kızıyla baş başa kaldı?'
Hz. Ali (a.s.) ona dedi ki, 'O'nunla niçin baş başa kaldığını ve O'na neleri aktardığını biliyorsun. Bu senin, babanın ve iki arkadaşının da içinde bulunduğu bir meseledir. ' Aişe ne diyeceğini bilemez oldu, tek kelime etmedi."
Tarihçiler Hz. Ebu Bekir'in ölüm döşeğinde iken şunları söylediğini kaydediyor:
Abdurrahman ibn-i Avf şöyle aktarıyor: "Ebu Bekir'in ölüm hastalığında onu ziyarete gittim. Evine girdim ve ona selam verdim, 'Sende herhangi bir sıkıntı görmüyorum. Dünya için hüzünlenme. Allah'a yemin olsun ki, senin ancak sâlih bir kişi olduğunu biliriz' dedim.
Bunun üzerine o, 'Ben ancak kendi hayatım boyunca yaptığım üç şeye hüzünlenirim. Bunları yapmamayı çok isterdim. Keşke Fâtımâ'nın evini açmayıp bıraksaydım. Ve üzerime harp kapılarını örtseydim.
Keşke Saideoğulları'nın sakifesinde halife seçimi için toplanıldığı gün ben bu işi Ömer veya Ebu Ubeyde'nin boynuna atsaydım. O mü'minlerin emiri olsa ben de yardımcısı olsaydım.
Keşke Halid bin Velid'i dinden dönüp de harbe kalkan grup üzerine yolladığım vakit ben de otursam, Müslümanlar galip gelirse gelirler, galip gelemezlerse onlara destek ve yardımcı olsaydım' dedi."
Hz. Ebu Bekir'in bu ifadelerini pek çok âlim ve fâkih eserlerinde nakletmiştir.
Muhammed ibn Yezid İbn Abdü'l-Ekber El-Bağdadi, El-Kamil adlı eserinde Abdurrahman bin Avf'dan rivayetle şöyle demektedir:
Kendisi Ebu Bekir'in vefat ettiği ölüm hastalığında Ebu Bekir'i ziyaret etmiştir. Abdurrahman der ki: "Vefat ettiği hastalığında ziyaret için Ebu Bekir'in huzuruna girip selam verdim ve 'Nasıl sabahladın?' diye sordum.
Ebu Bekir yerinden doğruldu ve şöyle dedi: Ben dünyada yaptığım üç şeye keşke yapmasaydım, yapmadığım üç şeyi de keşke yapsaydım, üç şeye de ne ola bunları Peygambere (s.a.v.) soraydım diye üzülüyorum.
Keşke yapmayaydım dediğim üç şey: Keşke Fâtımâ'nın evini açmayıp bıraksaydım ve üzerime harp kapılarını örtseydim.
Saideoğulları sakifesinde (gölgeliğinde) halife seçimi için toplanıldığı gün ben bu işi şu iki adamdan birinin Ömer veya Ebu Ubeyde'nin boynuna atsaydım. O mü'minlerin emiri olsa ben de yardımcısı olsaydım.
Keşke Halid bin Velid'i, Ehl-i Ridde (dinden dönüp harbe kalkan grup) üzerine orduyla yolladığım vakit ben de Zü'l-Kassa mevkiinde otursam, Müslümanlar galip gelirse gelirler, gelmezlerse ben onlara destek ve yardımcı olaydım... Keşke yapaydım dediğim üç şey de şunlardır." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.