Hepimiz insanız. Dolayısı ile duygularımız ve olaylar karşısında etkilenmelerimiz, hislerimizi belli etmek gibi özelliklerimiz var.
Aklımızın galebe çaldığı, sonucunu düşünmediğimiz pek çok düşünce ve davranış geliştiriyoruz.
Eskiler, "Duygular harekete geçti mi, akıl hükmünü kaybeder…" derlerdi. Çok doğru imiş…
Geçtiğimiz günlerde hayatının baharında intihar eden bir gencin cenazesine katıldık. Nedeni ne olursa olsun, hayatımıza son vermek hiç birimizin yetkisinde değil. Cami avlusunu dolduran okul arkadaşlarının yüzlerinde sebebini anlamakta zorlandıkları bir ifade ve yürekleri parçalayan hıçkırıklar vardı.
İnsanoğlu her dönemde duyguları ile var oluyor ancak aklı ile yaşıyor. Bir lidere inanmanın da, onu sevmenin de, ondan nefret etmenin de en önemli etkeni akıl değil, duygular oluyor. Bu nedenle karşınızdakilerin sadece aklına değil, duygularına da seslenmeniz gerekli.
Liderlerin doğru şeyler söyleyip söylemediğini; kandırılıp kandırılmadığınızı anlamanın tek yolu hislerinizle tahlil etmeniz ve sonuçlarını akıl süzgecinden geçirmeniz, önceki davranışlarını anımsamanıza bağlı.
Günlük hayatımızda da söz konusu sevdiklerimiz oldu mu akıl ile değil, duygularımız ile korumacı bir içgüdü ile hareket ediyoruz.
Bir insanı ilk kez gördüğünüzde duyduğunuz hisler ise tamamen farklı olabiliyor. Genellikle de yanılmıyorsunuz. Siz bu duruma pek aldırmasanız da hisleriniz aklınızı uyarmaya çalışır.
Günümüzde insanlar hakkında yanılmak aynen böyle bir şey. Yıllarca arkadaş veya dost olarak kabul ettiklerinizin yanlışlarını sizi incittikleri zaman fark ediyorsunuz. Bu da siz de pişmanlık ve üzüntü yaratıyor.
***
Özellikle siyaset ve cemiyet işlerinde başarı karşılıklı güvene ve dayanışmaya bağlıdır. Bugün yaşadığımız güvensizlik ortamı, lider kadrolarının eskimesi, yenilerin sık, sık fikir değiştirmesi, ya da durumlara göre değişen farklı kararlar almaları moda olduğu için sıkıntı yaratmaktadır.
Bugün insanlığın geldiği çizgi ne yazık ki kendinden başkasını düşünme, topluma yararlı olma, vatana daha iyi hizmet, ülkenin kuruluşundaki idealler ve varlık nedeni gibi kavramları unutturmuştur.
Oysa insanlığın sevgi üzerine kurulacak, birbirleri ile yardımlaşan, geleceğin daha güzel ve güvenilir olması için çalışmasına, bu gibi yapılar ile donatılmasına gerek vardır. Evrensel düşünce sistemi birlik ve beraberliği, insani değerleri korumayı hedefler iken, bireysel düşünce çıkar sistemince beslenen yeni değer yargıları oluşturmuştur.
Ailelerde bile annenin fedakârlığı, babanın ailenin var olması için verdiği mesai yeni nesil tarafından sorgulanır hale gelmiş; bunun bir görev olduğu, ancak ana babanın olduğu kadar çocukların ailelerine karşı görevlerinin ne olduğu unutulmaya başlamıştır. Bu durum çocuk ve gençlerde bariz bir şekilde görülmektedir.
Oysa Türk aile yapısı ataerkil olmanın dışında, kendisinden sonra dünyaya gelenlerin yaşatılması için gelecek hazırlamayı görev olarak kabul etmiştir. Genç aile bireyleri, bireysel özgürlük gibi bir safsata ile genç yaşta, kendileri için yapılan fedakârlıklar unutularak anne ve babalarını ihmal etmektedirler. Aile büyüklerinin kaybedilmesi ise, yeri doldurulmayacak boşluklar oluşturmakta, ömür boyu sürecek kırgınlıklar ve ruhsal sıkıntılara sebep olmaktadır. Bunun sonucu da intihar vakaları artmaktadır.
***
Maalesef kötü örneklerle dolu pek çok olayı bu satırlarda dile getirmenin bir manası yok. Ancak gerek ebeveynlerin ve gerekse ailenin genç bireylerinin uyarılması, akıllarını kullanmaları, duygularını denetim altına almayı öğrenmeleri gerekiyor.
Bizim gibi kapalı yaşamaya ve ataerkil topluluklar oluşturmaya alışmış ülkelerin bu konularda daha çok sorunları olmaktadır. Aile büyükleri gerekli saygıyı görmeyi beklerken, gençler özgürlüklerin sınırlarını zorlamaya ve isteklerinin olması için ısrar etmeye devam etmektedirler.
O neden ile önümüzdeki günlerde dünya; sadece ekonomik değil, sosyal patlama ve değişimlere de şahitlik etmek zorunda kalacaktır.
Bütün bu sorunların aşılmasında ailelere büyük bir görev düşüyor. O da bugüne kadar çocuk ve gençlere sahip çıkmayı, sevgi çemberini korumayı gerektirmektedir.
Bunun için de güzel örneklere ihtiyacımız bulunuyor.
Yoksa bir anlık sinirle söylediğimiz sözler duyguları aklın önüne çekmekte, kendini çaresizliğin pençesinde hissederek bir süre önce yaşadığımız örnekte olduğu gibi genç yaşta intihar olaylarını kurtuluş olarak görmelerine neden olmaktadır.
Yaradan, kimseye bu acıları bir daha yaşatmasın…
- İstikrarlı büyüme / 21.12.2025
- Geçmişin gözyaşları / 20.12.2025
- PAPA l. EFTİM ERENEROL / 01.12.2025
- Para mı sağlık mı? / 05.11.2025
- Melamet hırkası… / 16.10.2025
- Geleceği savunmak… / 12.10.2025
- Çaresizlik… / 06.10.2025
- Düzen ve düzensizlik… / 27.09.2025
- Şehitliklerimiz… / 19.09.2025



































































































