Düşünmek, tefekkür ve anmak -1-
Bir insan ne kadar düşünürse düşünsün, Allah’ı zikretmezse, onun o düşüncesine tefekkür değil, vehim denilir. Zikrederek düşünmenin adına da tefekkür denilir. Bu mânâda zikreden insanın düşüncesi, tefekkürü zikirdir
10.11.2024 08:37:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
![Düşünmek, tefekkür ve anmak -1-](resimler/haberler/34/dusunmek-tefekkur-ve-anmak-1-H1547377-11.webp)
![](temalar/resimler/bos.gif)
![Düşünmek, tefekkür ve anmak -1-](resimler/haberler/34/dusunmek-tefekkur-ve-anmak-1-H1547377-12.webp)
![](temalar/resimler/bos.gif)
![](temalar/resimler/bos.gif)
Bir insan ne kadar düşünürse düşünsün, Allah'ı zikretmezse, onun o düşüncesine tefekkür değil, vehim denilir. Zikrederek düşünmenin adına da tefekkür denilir. Bu mânâda zikreden insanın düşüncesi, tefekkürü zikirdir.
Zikir kelimesinin "tefekkür etmek" anlamında kullanıldığı âyetlerden bazıları şunlardır:
"İnsan düşünmez mi ki, daha önce o hiçbir şey olmadığı halde biz kendisini yaratmışızdır?"
"Tehdit ederek, inananları Allah yolundan alıkoyarak ve o yolu eğip bükmek isteyerek öyle her yolun başında oturmayın. Düşünün ki siz, az idiniz de O, sizi çoğalttı. Bakın ki, bozguncuların sonu nasıl olmuştur!"
"Düşünün ki, (Allah) Âd kavminden sonra yerlerine sizi getirdi. Ve yeryüzünde sizi yerleştirdi: Onun düzlüklerinde saraylar yapıyorsunuz, dağlarında evler yontuyorsunuz. Artık Allah'ın nimetlerini hatırlayın da yeryüzünde fesatçılar olarak karışıklık çıkarmayın."
"Biz onları özellikle âhiret yurdunu düşünen ihlâslı kimseler kıldık."
HATIRLAMAK
Zikir sözcüğü, bilginin hazıra getirilmek istenmesi, akla çağırılması, hatırlanması anlamında da kullanılır.
Bu mânâda gelen bazı âyet-i kerimeler vardır:
"(Genç adam:), 'Gördün mü, kayaya sığındığımız sırada balığı unuttum. Onu hatırlamamı bana Şeytan'dan başkası unutturmadı. O, şaşılacak bir şekilde denizde yolunu tutup gitmişti' dedi."
"Size söylediklerimi yakında hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah'a havale ediyorum. Şüphesiz Allah, kullarını çok iyi görendir."
"Âyetlerimiz hakkında ileri geri konuşmaya dalanları gördüğünde, onlar başka bir söze geçinceye kadar onlardan uzak dur. Eğer Şeytan Sana unutturursa, hatırladıktan sonra artık o zâlimler topluluğu ile oturma."
"Hep birlikte Allah'ın ipine (İslam'a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O'nun nimeti sâyesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız."
"Hatırlayın ki, bir zaman siz yeryüzünde âciz tanınan az (bir toplum) idiniz; insanların sizi kapıp götürmesinden korkuyordunuz da şükredesiniz diye Allah size yer yurt verdi; yardımıyla sizi destekledi ve size temizinden rızıklar verdi."
"Allah o zaman şöyle diyecek: Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve annene (verdiğim) nimetimi hatırla!"
"Düşünün ki, (Allah) Âd kavminden sonra yerlerine sizi getirdi. Ve yeryüzünde sizi yerleştirdi. Onun düzlüklerinde saraylar yapıyorsunuz, dağlarında evler yontuyorsunuz. Artık Allah'ın nimetlerini hatırlayın da yeryüzünde fesatçılar olarak karışıklık çıkarmayın."
"Bir zamanlar dağı İsrailoğullarının üzerine gölge gibi kaldırdık da üstlerine düşecek sandılar. 'Size verdiğimi (Kitâb'ı) kuvvetle tutun ve içinde olanı hatırlayın ki korunasınız' dedik."
"Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetlerimi hatırlayın, Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, Ben de size vaad ettiklerimi vereyim. Yalnızca Benden korkun."
"Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve sizi (bir zamanlar) cümle âleme üstün kıldığımı hatırlayın."
"Sizden sağlam bir söz almış, Tûr dağının altında, size verdiğimizi kuvvetle tutun, onda bulunanları daima hatırlayın, umulur ki, korunursunuz (demiştik de)"
"Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve sizi (bir zamanlar) cümle âleme üstün kılmış olduğumu hatırlayın."
"Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini, (size verdiği hidâyeti), size öğüt vermek üzere indirdiği Kitâb'ı ve hikmeti hatırlayın. Allah'tan korkun. Bilesiniz ki Allah, her şeyi bilir."
"Allah'ın size olan nimetini, 'Duyduk ve kabul ettik' dediğiniz zaman sizi bununla bağladığı (O'na verdiğiniz) sözü hatırlayın ve Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, kalblerin içindekini bilmektedir."
"Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın; hani bir topluluk size el uzatmaya yeltenmişti de Allah, onların ellerini sizden çekmişti. Allah'tan korkun ve mü'minler yalnızca Allah'a güvensinler."
"Bir zamanlar Mûsâ, kavmine şöyle demişti: Ey kavmim! Allah'ın size (lutfettiği) nimetini hatırlayın; zira O, içinizden peygamberler çıkardı ve sizi hükümdarlar kıldı. Âlemlerde hiçbir kimseye vermediğini size verdi."
"Hani Mûsâ kavmine demişti ki: Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Çünkü O, sizi işkencenin en kötüsüne sürmekte ve oğullarınızı kesip, kadınlarınızı (kızlarınızı) bırakmakta olan Firavun ailesinden kurtardı. İşte bu size anlatılanlarda, Rabb'inizden büyük bir imtihan vardır."
"Onlara Nuh'un haberini oku. Hani o kavmine demişti ki: Ey kavmim! Eğer benim (aranızda) durmam ve Allah'ın âyetlerini hatırlatmam size ağır geldi ise, ben yalnız Allah'a dayanıp güvenirim."
"O gün Cehennem getirilir, insan yaptıklarını birer birer hatırlar. Fakat bu hatırlamanın ne faydası var!"
"Gündüzün iki ucunda, gecenin de ilk saatlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri (günahları) giderir. Bu, öğüt almak isteyenlere bir hatırlatmadır."
"Evlerinizde okunan Allah'ın âyetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz Allah, her şeyin iç yüzünü bilendir ve her şeyden haberi olandır."
ANMAK
Zikir kelimesinin Türkçe'de anmak olarak tercüme edilen âyetlerin genelinde istılahî mânâda zikir kastedilir. Bu âyetlerden bazıları şunlardır:
"Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derler:) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi Cehennem azabından koru!"
"Ve onu işime ortak kıl.
"Böylece seni bol bol tesbih edelim.
"Ve çok çok analım Seni." ?" (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)
Zikir kelimesinin "tefekkür etmek" anlamında kullanıldığı âyetlerden bazıları şunlardır:
"İnsan düşünmez mi ki, daha önce o hiçbir şey olmadığı halde biz kendisini yaratmışızdır?"
"Tehdit ederek, inananları Allah yolundan alıkoyarak ve o yolu eğip bükmek isteyerek öyle her yolun başında oturmayın. Düşünün ki siz, az idiniz de O, sizi çoğalttı. Bakın ki, bozguncuların sonu nasıl olmuştur!"
"Düşünün ki, (Allah) Âd kavminden sonra yerlerine sizi getirdi. Ve yeryüzünde sizi yerleştirdi: Onun düzlüklerinde saraylar yapıyorsunuz, dağlarında evler yontuyorsunuz. Artık Allah'ın nimetlerini hatırlayın da yeryüzünde fesatçılar olarak karışıklık çıkarmayın."
"Biz onları özellikle âhiret yurdunu düşünen ihlâslı kimseler kıldık."
HATIRLAMAK
Zikir sözcüğü, bilginin hazıra getirilmek istenmesi, akla çağırılması, hatırlanması anlamında da kullanılır.
Bu mânâda gelen bazı âyet-i kerimeler vardır:
"(Genç adam:), 'Gördün mü, kayaya sığındığımız sırada balığı unuttum. Onu hatırlamamı bana Şeytan'dan başkası unutturmadı. O, şaşılacak bir şekilde denizde yolunu tutup gitmişti' dedi."
"Size söylediklerimi yakında hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah'a havale ediyorum. Şüphesiz Allah, kullarını çok iyi görendir."
"Âyetlerimiz hakkında ileri geri konuşmaya dalanları gördüğünde, onlar başka bir söze geçinceye kadar onlardan uzak dur. Eğer Şeytan Sana unutturursa, hatırladıktan sonra artık o zâlimler topluluğu ile oturma."
"Hep birlikte Allah'ın ipine (İslam'a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O'nun nimeti sâyesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız."
"Hatırlayın ki, bir zaman siz yeryüzünde âciz tanınan az (bir toplum) idiniz; insanların sizi kapıp götürmesinden korkuyordunuz da şükredesiniz diye Allah size yer yurt verdi; yardımıyla sizi destekledi ve size temizinden rızıklar verdi."
"Allah o zaman şöyle diyecek: Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve annene (verdiğim) nimetimi hatırla!"
"Düşünün ki, (Allah) Âd kavminden sonra yerlerine sizi getirdi. Ve yeryüzünde sizi yerleştirdi. Onun düzlüklerinde saraylar yapıyorsunuz, dağlarında evler yontuyorsunuz. Artık Allah'ın nimetlerini hatırlayın da yeryüzünde fesatçılar olarak karışıklık çıkarmayın."
"Bir zamanlar dağı İsrailoğullarının üzerine gölge gibi kaldırdık da üstlerine düşecek sandılar. 'Size verdiğimi (Kitâb'ı) kuvvetle tutun ve içinde olanı hatırlayın ki korunasınız' dedik."
"Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetlerimi hatırlayın, Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, Ben de size vaad ettiklerimi vereyim. Yalnızca Benden korkun."
"Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve sizi (bir zamanlar) cümle âleme üstün kıldığımı hatırlayın."
"Sizden sağlam bir söz almış, Tûr dağının altında, size verdiğimizi kuvvetle tutun, onda bulunanları daima hatırlayın, umulur ki, korunursunuz (demiştik de)"
"Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve sizi (bir zamanlar) cümle âleme üstün kılmış olduğumu hatırlayın."
"Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini, (size verdiği hidâyeti), size öğüt vermek üzere indirdiği Kitâb'ı ve hikmeti hatırlayın. Allah'tan korkun. Bilesiniz ki Allah, her şeyi bilir."
"Allah'ın size olan nimetini, 'Duyduk ve kabul ettik' dediğiniz zaman sizi bununla bağladığı (O'na verdiğiniz) sözü hatırlayın ve Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, kalblerin içindekini bilmektedir."
"Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın; hani bir topluluk size el uzatmaya yeltenmişti de Allah, onların ellerini sizden çekmişti. Allah'tan korkun ve mü'minler yalnızca Allah'a güvensinler."
"Bir zamanlar Mûsâ, kavmine şöyle demişti: Ey kavmim! Allah'ın size (lutfettiği) nimetini hatırlayın; zira O, içinizden peygamberler çıkardı ve sizi hükümdarlar kıldı. Âlemlerde hiçbir kimseye vermediğini size verdi."
"Hani Mûsâ kavmine demişti ki: Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Çünkü O, sizi işkencenin en kötüsüne sürmekte ve oğullarınızı kesip, kadınlarınızı (kızlarınızı) bırakmakta olan Firavun ailesinden kurtardı. İşte bu size anlatılanlarda, Rabb'inizden büyük bir imtihan vardır."
"Onlara Nuh'un haberini oku. Hani o kavmine demişti ki: Ey kavmim! Eğer benim (aranızda) durmam ve Allah'ın âyetlerini hatırlatmam size ağır geldi ise, ben yalnız Allah'a dayanıp güvenirim."
"O gün Cehennem getirilir, insan yaptıklarını birer birer hatırlar. Fakat bu hatırlamanın ne faydası var!"
"Gündüzün iki ucunda, gecenin de ilk saatlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri (günahları) giderir. Bu, öğüt almak isteyenlere bir hatırlatmadır."
"Evlerinizde okunan Allah'ın âyetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz Allah, her şeyin iç yüzünü bilendir ve her şeyden haberi olandır."
ANMAK
Zikir kelimesinin Türkçe'de anmak olarak tercüme edilen âyetlerin genelinde istılahî mânâda zikir kastedilir. Bu âyetlerden bazıları şunlardır:
"Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derler:) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi Cehennem azabından koru!"
"Ve onu işime ortak kıl.
"Böylece seni bol bol tesbih edelim.
"Ve çok çok analım Seni." ?" (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.