Doğruları söyleyebilmek

Yurt çapında devam eden "Atatürk Vatandır" sempozyumlarının bu haftaki ayağı 1 Nisan Pazar günü Mersin'de gerçekleştirildi. Tıpkı Atatürk'ün milli mücadele yıllarında yurdu karış karış dolaştığı gibi bugün de Atatürk ve Cumhuriyet sevdalıları yurdu karış karış dolaşmaya devam ediyor.
Sempozyumda konuşan Prof. Dr. Haydar Baş, yine ülke gerçeklerinden yola çıkarak yaptığı konuşmada milletine/devletine yol ve yön gösterici tespitleriyle güne damgasını vurdu. Program ile ilgili aslında konuşacak birçok konu var ama benim üzerinde durup altını çizeceğim bir konu var ki aslında olayın bana göre özeti niteliğinde idi.
Sempozyum sonrası programa katılanlara görüşlerini almak üzere mikrofon uzatıldı. Vatandaşlar çeşitli konuları gündem edip değerlendirmelerde bulundular. Bir vatandaş yaptığı değerlendirmede şunları söyledi: "Atatürk hakkında yanlış bildiğimiz konuları öğrendik, ayrıca doğrularını da öğrendik."
Evet Haydar Hoca'yı tanıyan veya eserlerini okuyan herkes doğruları öğreniyor, yanlışlarını düzeltiyor. Karşımızda böyle bir insan var. Yanlışlarımızı düzeltip doğruları bize gösteren biri? Hem bu durum yeni de değil.
Haydar Hoca'nın yazdığı 'Din Tahripçilerine Karşı Kur'an-ı Kerim'in Cevabı' isimli eserini okuduk, yanlışlarımızı düzeltip doğruları öğrendik. 'Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler' isimli eserini okuduk yanlışlarımızı düzeltip doğruları öğrendik, yapmamız gerekenleri öğrendik. On iki İmamı yazdı, "Tevhidin merkezi Ehl-i Beyt'tir" dedi yanlışlarımızı gördük doğruları öğrendik ve Ehl-i Beyt'i tanıdık. 'Milli Ekonomi Modeli'ni ve Sosyal Devlet Milli Devlet projelerini yazdı ekonomi ile ilgili yanlışları gördük doğruları öğrendik. 'Hoş Geldin Atatürk'ü yazdı Atatürk hakkında yanlış bilinenleri gördük doğrularını öğrendik?
Yazılı ve görsel basında yaptığı çıkışlarda da aynı gerçek ortadadır. Körfez krizi sırasında herkes farklı şekillerde olayları okurken Haydar Hoca yine tespitleriyle haklı çıktı.
Dinler arası diyalog meselesinde birçok kişi çıkarları uğruna gerçekleri görmezden gelirken ve de dünyalık menfaati için ahiretine fiyat biçerken Haydar Hoca bedel ödeme pahasına yine yanlışları dile getirdi ve doğruları söyledi.
Devlet adamı olmak hakikaten farklı bir özellik. Bir adım ötesini görüp ona göre vaziyet almak devlet için çok önemli bir durum. Bizim kültürümüzde "devlet ebed müddet" dediğimiz bir kavram vardır. Yani kurduğumuz bütün devletlerin ebediyen/sonsuza kadar yaşamasını isteriz. Bizde devlet kurma geleneği ve teşkilatçılık çok eskilere dayanmaktadır. Bu kavram da geçmişimizden süzülüp gelen bir kavramdır.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın noter tasdikli "Vatandaşlık Maaşı" projesi devletine bağlıdır diye vatandaşa verileceği için devlet ebed müddet kavramının içini doldurmuyor mu? Ya da yine noter tasdikli "Ev Hanımı Maaşı" projesi, "Çocuk Maaşı" projesi, "Faizsiz Evlilik Kredisi" projesi gibi daha birçok proje devletimizin selameti ve sürekliliği için düşünülmüş projeler değil midir?
Şimdi yine soralım: Eserleriyle, yazılarıyla, konuşmalarıyla yanlışlarımızı bize gösterip doğruları öğreten kim?
Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet Milli Devlet projelerinden ötürü dört milyar insanın arkasından gittiği kişi kim?
Devleti ebedi müddet anlayışının temsilcisi ve uygulayıcısı kim? 
Elbette cevap Prof. Dr. Haydar Baş'tır. 
O halde millet olarak hatalarımızdan ders alıp müreffeh yarınlar için, çocuklarımızın geleceği için Haydar Hoca'ya lütfen kulak verelim.