Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler
Vatikan Konsili, "kilise dışında kurtuluş yoktur" genel prensibine aykırı hareket etmiş değildir. Konsil, Hıristiyanlık dışındaki diğer dinlerin, mensuplarını kurtuluşa götürülebileceği konusunda hiçbir şey dememiştir. Konsilin bütün dokümanları olağanüstü bir uyum içerisinde Hıristiyanlık dışındaki dinlerde, kültürlerde ve geleneklerde ilahî gerçeğin ancak kırıntılar halinde bulunduğunu ifade etmektedir. "Katolik kilisesi bu dinlerde (Hıristiyanlık dışındaki dinlerde) gerçek ve kutsal olan hiçbir şeyi reddetmez. Kendi öğretisinden bir çok yönden farklı olmakla beraber bütün insanlığı aydınlatan ilahî gerçeğe ait bir parça ışık yansıtan doktrin, ahlakî kural, hareket ve hayat tarzlarına büyük saygı duyar. Yine de kilise gerçek yol, ilahi hakikat ve doğru hayat olan Mesih'i ilan etmeye mecburdur".
Konsil henüz kiliseyi benimsememiş fakat iyi niyet sahibi Müslümanlarla diyaloga girme konusunda Katoliklere şu tavsiyelerde bulunmaktadır: "Katolikler, gerçek, doğru, kutsal ve sevgiye layık her şeyin ilan edilmesi ve açıklanması hususunda bütün iyi niyetli insanlarla işbirliği konusunda faal olmalıdır. Onlarla diyaloga girmeli ve onlara anlayış ve nezaketle yaklaşmalıdır. Çünkü Katolikler, İncil'in çizgisine yakın sosyal ve umumî kurumları ıslah etmenin yollarını araştırmak durumundadır".
Dikkat edilirse burada insanlarla diyaloga girmek, onlara sevgi ve hoşgörü ile yaklaşmak tek bir sebebe bağlanmıştır: "... Katolikler İncil'in çizgisine yakın kurumları ıslah etmenin yollarını araştırmak durumundadırlar..."
Yine konsile göre Hıristiyanların farklı inançlara mensup insanlarla barış içinde yaşamalarını ve İncil'de gördükleri değerler ve inançlardan yola çıkarak onlarla yaşadıkları ortak hayata ve insanların beklentilerine olumlu katkıda bulunmalarını talep etmektedir. Bu olumlu katkılar İsa Mesih'in iyi haberlerini davranış, örnek yaşantı ve tutumla yaymak suretiyle olmalı ve sadece sözle kalmamalıdır.
Konsil kararlarınca diyalogda barışın sağlanması için karşılıklı kültürel değişim, sosyal etkileşim ve çabalar vardır. Hayat diyalogu denen bu diyalog genelde karşıdakini dinleme, öğrenme, karşıdakinin hayatında ve dinî tecrübelerinde hakikat, doğru, kutsal ve sevgiye layık her şeyde Kutsal Ruh'un varlığını kabul etme anlamına gelmektedir.
Konsil aynı zamanda Katoliklerin diğer dinlere mensup insanlarla diyalogun sebepleri ve gerekliliği konusunda da eğitilmeleri gerektiğini vurgulamaktadır. Kiliselerin, misyonerlerin ve kilise liderlerinin diğer dinlerin mensupları hakkında bilgi sahibi olmaya gayret etmelerinin gerekliliği ifade edilmektedir.
Konsil dokümanlarına dikkatlice göz gezdirildiğinde görülen genel manzara şudur: Katolik kilisesi dünya ile ve Hıristiyanlık dışındaki diğer din mensupları ile diyaloga girme isteğini ifade ederken:
1. Katolik prensiplerinden taviz vermemiştir.
2. Kilise, diğer dinlerde ilahî gerçeğin ancak ve ancak kırıntılarının bulunabileceğini kabul etmek lutfunu göstermiş ve fakat bu ilahî kırıntı parçacıklarının da ancak Mesih'in varlığının kabul edilmesi yoluyla kemale ereceğini ifade etmiştir. Yani dolaylı olarak da olsa kilisenin tek kurtuluş yolu olduğu fikri bir kez daha teyit edilmiştir.
3. Kilise misyoner faaliyetlerini, Hıristiyanlığı ve İncil'i yayma gayretlerini yine ilahî bir hizmet düsturuyla ortaya koymuş ve açıkça ifade etmiştir.
4. Diyalog aynı zamanda diğer din mensuplarıyla ilişkiye girilmesi, onlara sevgiyle yaklaşılması esasına dayalı olarak, Hıristiyanlığın ve İsevî öğretiyi bu şahıslara daha kolay empoze edebilmek için bir basamak olarak da ifade edilmiştir.
DİYALOGUN AMACI
II. Vatikan Konsili'nin diyalog taktiğini yeni çağın bir metodu olarak benimsemesiyle birlikte kilise gözlerini Anadolu'ya çevirmiş ve Anadolu ile diyaloga girmenin yollarını aramıştır. Zira gerek Türkiye'nin tarihî, kültürel, siyasî potansiyeli ve stratejik konumu, gerekse Hıristiyanlarca kutsal sayılan hac bölgelerinin Anadolu topraklarında bulunuşu, ülkemizi dinlerarası diyalog faaliyetlerinin odak noktası durumuna getirmiştir. 1987 yılından bu yana Türkiye üzerindeki faaliyetler hızlanmıştır. Hıristiyanlık Dışı Dinler Sekreteryası Başkanı Kardinal Arinze 13 Mayıs 1987'de ülkemize gelmiş, diyalogun kitlesel ayağını oluşturmak üzere kendilerine yakın bulduğu azınlık temsilcileri ve bazı Müslüman din bilginleriyle görüşmelerde bulunmuştur. Bu adımın bir uzantısı olarak 1998'de Fethullah Gülen "Papalık, misyonunun bir parçası olmak üzere" Vatikan'a Papa ile görüşmeye gitmiştir.
Diyalogun akademik ayağını oluşturmak üzere Papaz Thomas Michael 1987'de Türkiye'ye gelmiş Ankara İlahiyat Fakültesi'nde bir dönem Hıristiyanlık dersleri ve seminerleri vermiş, 1988'de İzmir'de, 1989'da Konya'da ilahiyat fakültelerinde derslerine devam etmiştir.
İTİKADÎ TAHRİFATLAR
Papaz Michael Efendi Türkiye'de kaldığı süre zarfında bir akademik kadro yetiştirmiş kendisinin seslendirmesi halinde aşırı tepkiler doğurması muhtemel bazı itikadî görüşleri bu akademik kadro vasıtasıyla, onların ağzından Anadolu insanına pompalamıştır. Bu tahrif edici itikadî görüşler şunlardır:
1. Kur'an-ı Kerim'in metin yönünden ele alınıp bazı tarihsel beyanlarının açığa çıkarılması.
2. Türk milletince muharref olarak kabul edilen İncil ve Tevrat'ın hükümleri geçerli ilahî kitaplar olduğu iddiası.
3. Anadolu'daki yerleşik kanaatin aksine Yahudi ve Hıristiyanların da cennetlik olduğu iddiası.
4. Tek Allah inancının yeterli, Hz. Muhammed'i kabul ve tasdik etmenin ise bir "kemal mertebesi" olduğu iddiası.
5. İncil ve Tevrat'ın bazı bölümlerinin namazda okunabileceği iddiası.
6. İbrahimî dinlerin uzlaşmasının mümkün olduğu şeklinde Vatikan kaynaklı muharref anlayışlar bir kısım akademisyenlerimiz tarafından ısrarla milletimizin gündemine sokulmaya çalışılmıştır.
Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler
Vatikan Konsili, "kilise dışında kurtuluş yoktur" genel prensibine aykırı hareket etmiş değildir. Konsil, Hıristiyanlık dışındaki diğer dinlerin, mensuplarını kurtuluşa götürülebileceği konusunda hiçbir şey dememiştir. Konsilin bütün dokümanları olağanüstü bir uyum içerisinde Hıristiyanlık dışındaki dinlerde, kültürlerde ve geleneklerde ilahî gerçeğin ancak kırıntılar halinde bulunduğunu ifade etmektedir. "Katolik kilisesi bu dinlerde (Hıristiyanlık dışındaki dinlerde) gerçek ve kutsal olan hiçbir şeyi reddetmez. Kendi öğretisinden bir çok yönden farklı olmakla beraber bütün insanlığı aydınlatan ilahî gerçeğe ait bir parça ışık yansıtan doktrin, ahlakî kural, hareket ve hayat tarzlarına büyük saygı duyar. Yine de kilise gerçek yol, ilahi hakikat ve doğru hayat olan Mesih'i ilan etmeye mecburdur".
Konsil henüz kiliseyi benimsememiş fakat iyi niyet sahibi Müslümanlarla diyaloga girme konusunda Katoliklere şu tavsiyelerde bulunmaktadır: "Katolikler, gerçek, doğru, kutsal ve sevgiye layık her şeyin ilan edilmesi ve açıklanması hususunda bütün iyi niyetli insanlarla işbirliği konusunda faal olmalıdır. Onlarla diyaloga girmeli ve onlara anlayış ve nezaketle yaklaşmalıdır. Çünkü Katolikler, İncil'in çizgisine yakın sosyal ve umumî kurumları ıslah etmenin yollarını araştırmak durumundadır".
Dikkat edilirse burada insanlarla diyaloga girmek, onlara sevgi ve hoşgörü ile yaklaşmak tek bir sebebe bağlanmıştır: "... Katolikler İncil'in çizgisine yakın kurumları ıslah etmenin yollarını araştırmak durumundadırlar..."
Yine konsile göre Hıristiyanların farklı inançlara mensup insanlarla barış içinde yaşamalarını ve İncil'de gördükleri değerler ve inançlardan yola çıkarak onlarla yaşadıkları ortak hayata ve insanların beklentilerine olumlu katkıda bulunmalarını talep etmektedir. Bu olumlu katkılar İsa Mesih'in iyi haberlerini davranış, örnek yaşantı ve tutumla yaymak suretiyle olmalı ve sadece sözle kalmamalıdır.
Konsil kararlarınca diyalogda barışın sağlanması için karşılıklı kültürel değişim, sosyal etkileşim ve çabalar vardır. Hayat diyalogu denen bu diyalog genelde karşıdakini dinleme, öğrenme, karşıdakinin hayatında ve dinî tecrübelerinde hakikat, doğru, kutsal ve sevgiye layık her şeyde Kutsal Ruh'un varlığını kabul etme anlamına gelmektedir.
Konsil aynı zamanda Katoliklerin diğer dinlere mensup insanlarla diyalogun sebepleri ve gerekliliği konusunda da eğitilmeleri gerektiğini vurgulamaktadır. Kiliselerin, misyonerlerin ve kilise liderlerinin diğer dinlerin mensupları hakkında bilgi sahibi olmaya gayret etmelerinin gerekliliği ifade edilmektedir.
Konsil dokümanlarına dikkatlice göz gezdirildiğinde görülen genel manzara şudur: Katolik kilisesi dünya ile ve Hıristiyanlık dışındaki diğer din mensupları ile diyaloga girme isteğini ifade ederken:
1. Katolik prensiplerinden taviz vermemiştir.
2. Kilise, diğer dinlerde ilahî gerçeğin ancak ve ancak kırıntılarının bulunabileceğini kabul etmek lutfunu göstermiş ve fakat bu ilahî kırıntı parçacıklarının da ancak Mesih'in varlığının kabul edilmesi yoluyla kemale ereceğini ifade etmiştir. Yani dolaylı olarak da olsa kilisenin tek kurtuluş yolu olduğu fikri bir kez daha teyit edilmiştir.
3. Kilise misyoner faaliyetlerini, Hıristiyanlığı ve İncil'i yayma gayretlerini yine ilahî bir hizmet düsturuyla ortaya koymuş ve açıkça ifade etmiştir.
4. Diyalog aynı zamanda diğer din mensuplarıyla ilişkiye girilmesi, onlara sevgiyle yaklaşılması esasına dayalı olarak, Hıristiyanlığın ve İsevî öğretiyi bu şahıslara daha kolay empoze edebilmek için bir basamak olarak da ifade edilmiştir.
DİYALOGUN AMACI
II. Vatikan Konsili'nin diyalog taktiğini yeni çağın bir metodu olarak benimsemesiyle birlikte kilise gözlerini Anadolu'ya çevirmiş ve Anadolu ile diyaloga girmenin yollarını aramıştır. Zira gerek Türkiye'nin tarihî, kültürel, siyasî potansiyeli ve stratejik konumu, gerekse Hıristiyanlarca kutsal sayılan hac bölgelerinin Anadolu topraklarında bulunuşu, ülkemizi dinlerarası diyalog faaliyetlerinin odak noktası durumuna getirmiştir. 1987 yılından bu yana Türkiye üzerindeki faaliyetler hızlanmıştır. Hıristiyanlık Dışı Dinler Sekreteryası Başkanı Kardinal Arinze 13 Mayıs 1987'de ülkemize gelmiş, diyalogun kitlesel ayağını oluşturmak üzere kendilerine yakın bulduğu azınlık temsilcileri ve bazı Müslüman din bilginleriyle görüşmelerde bulunmuştur. Bu adımın bir uzantısı olarak 1998'de Fethullah Gülen "Papalık, misyonunun bir parçası olmak üzere" Vatikan'a Papa ile görüşmeye gitmiştir.
Diyalogun akademik ayağını oluşturmak üzere Papaz Thomas Michael 1987'de Türkiye'ye gelmiş Ankara İlahiyat Fakültesi'nde bir dönem Hıristiyanlık dersleri ve seminerleri vermiş, 1988'de İzmir'de, 1989'da Konya'da ilahiyat fakültelerinde derslerine devam etmiştir.
İTİKADÎ TAHRİFATLAR
Papaz Michael Efendi Türkiye'de kaldığı süre zarfında bir akademik kadro yetiştirmiş kendisinin seslendirmesi halinde aşırı tepkiler doğurması muhtemel bazı itikadî görüşleri bu akademik kadro vasıtasıyla, onların ağzından Anadolu insanına pompalamıştır. Bu tahrif edici itikadî görüşler şunlardır:
1. Kur'an-ı Kerim'in metin yönünden ele alınıp bazı tarihsel beyanlarının açığa çıkarılması.
2. Türk milletince muharref olarak kabul edilen İncil ve Tevrat'ın hükümleri geçerli ilahî kitaplar olduğu iddiası.
3. Anadolu'daki yerleşik kanaatin aksine Yahudi ve Hıristiyanların da cennetlik olduğu iddiası.
4. Tek Allah inancının yeterli, Hz. Muhammed'i kabul ve tasdik etmenin ise bir "kemal mertebesi" olduğu iddiası.
5. İncil ve Tevrat'ın bazı bölümlerinin namazda okunabileceği iddiası.
6. İbrahimî dinlerin uzlaşmasının mümkün olduğu şeklinde Vatikan kaynaklı muharref anlayışlar bir kısım akademisyenlerimiz tarafından ısrarla milletimizin gündemine sokulmaya çalışılmıştır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.