Diyalog ikliminde ihanete şeref diyorlar

Diyalog adına yola çıkıp epey mesafe kateden bu arda yayın gurubuna yeni yeni gazeteleri ve televizyonları da katan DMG (diyalogcu medya gurubu), Türk milletinin değerlerine saldıran azınlık ve aynı zamanda azgınlık sözcülerini sövdürmeye devam ediyor.Maddi açıdan git gide azmanlaşan bir medya gurubu ve bu gurubun muhtelif köşelerine yerleştirilen vatan ve millet düşmanları?Vatanı bölmeye, milleti en can alıcı yerinden vurmaya yönelik yazılar yazıldıkça, dışarıdaki düşmanların gözüne girmeler? Çelik-çomak cinsinden ödül vaziyetleri ve çeşitli şekillerde kendini gösteren bu ödüllendirmelerin ardından zirveye çıkan yeni yeni zırvalar?Söz konusu gurubun yıldızı kaymış  gazetelerinden Star'da, daha çok STV ekranlarından, AB'nin faziletlerini anlatmasından tanıdığımız Eser Karakaş bu günlerde esip-savuruyor. Aynı cephede kalem salladıkları pamukçuzade Orhan efendi haçlı dünyası tarafından ödül aldıktan sonra, Eser'in kılıcının iki tarafı da kesiyor. Öyle ki, yetmiş milyonluk koca ülkenin Cumhurbaşkanına ve Genelkurmay Başkanına, pamukçuzadeyi tebrik etmeleri için baskı yapıyor aklınca.Şu ifadeler yenilir-yutulur cinsten değil: "Başta Sayın Cumhurbaşkanı'mızın ve Genelkurmay Başkanı'mızın, Kuvvet Komutanları'mızın ülkemize yüz sene sonra ilk kez bu büyük şerefi bahşeden Pamuk'u görmezlikten gelme eğilimleri sürer ise toplumda da geçtiğimiz haftalarda basını işgal eden bu sert konuşmaların Türkiye ve demokrasi için değil sadece taraflı bir politik amaç için yapıldığı kanısı daha da güçlenecek, merakla izliyoruz." (15.1o.2006)Eskilerin değimi ile, haşa, sümme haşa? Ülkemize yüz sene sonra büyük şeref bahşetmiş. Kim? Orhan Pamuk. Kim bu adam? İnsanlık ailesinin en şereflisi, en adili olan Müslüman Türk milletini kasap ilan eden, cellat ilan eden adam. Peki böyle bir adamla "şeref" kelimesini yan yana kullanmak dünyanın en büyük hatası değil mi? Şeref gibi bir sıfattan fersah fersah uzak olan birinin başkasına şeref bahşettiğinden bahsetmek eğer bir kasıt yoksa geri zekalılık ürünü sayılmaz mı?Eser, esip-savurmasını, devletimizin zirvesindeki isimlere yönelik tehditlerini sonraki yazılarında da sürdürüyor:"Cumhurbaşkanı'nın temel görevleri nedir? Anayasamızın 103. maddesi cumhurbaşkanlarımızın göreve başlar iken TBMM'deki andını ifade ediyor ve bu andın bir yerinde aynen şu ifade geçiyor: 'Türkiye Cumhuriyeti'nin şan ve şerefini korumak'. Türkiye Cumhuriyeti'nin şan ve şerefini korumak biraz muğlak bir ifade ama nelerin, hangi davranışların ve ödüllerin ülkemize şan ve şeref getireceği daha az muğlak ve 1901 tarihinden günümüze ilk kez Nobel'in Türkçe yazan bir edebiyatçıya verilmiş olması, ülkemize getirdiği şan ve şeref açısından en az muğlak olanı. Sezer'in bu konuda bir tereddütü var ise www.nobelprize.org sitesine girebilir, bugüne dek Nobel alan ülkelerin listesini inceleyebilir ve Türkiye'nin, yani Sezer'in Cumhurbaşkanlığı yaptığı bir ülkenin, bu listeye ilk kez Orhan Pamuk tarafından sokulmasından daha fazla bize şan ve şerefi neyin taşıyabileceğini bir kez daha düşünür.Sayın Cumhurbaşkanı mevcut tavrı ile Türkiye Cumhuriyeti'nin şan ve şerefini yüceltenlere yönelik vazifesinde büyük bir hata yapıyor galiba" (16.10.2006, Star)Tam da onu diyecektim; Cumhurbaşkanının görevleri arasında "Türkiye Cumhuriyeti'nin şan ve şerefini korumak" olduğu için, Türk milletine iftira atarak haçlı dünyasından ödül kapanları kutlamamıştır ve doğru yapmıştır. Devleti temsilen önemli makamlarda oturdukları halde bu müfteriyi kutlayanlar hayatlarının en büyük yanlışını yapmışlardır.Hem sonra, bu ülkenin Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı kimi tebrik edeceğini sizin gibi diyalog kumrularından mı öğrenecek?Diyalog kumrularının mantığına göre, daha önce Zaman gazetesinden Şahin Alpay da malum iftiracıya "saygı borçluyuz" diyerek bu kervana katılmıştı; Türk milletini katil, kasap ilan edenler saygıyı hak etmiştir, bu alçaklığından dolayı kendisine ödül verildiğini bildiği için onu tebrik etmeyen devlet yetkilileri yanlış yapmaktadır.Asıl cevaplanması gereken hayati soru şudur; içerde ve dışarıda hem ermeni tezini hem de kürt tezini savunan ve bunlar üzerinden vatana, bayrağa saldıranları cübbesinin altında himaye eden Hocaefendi kime, kimlere hizmet ediyor?Eser Karakaş ,prof. olmasına rağmen bu gerçeği öğrenememiş olabilir; ekmeğini yiyerek, dilini kullanarak şöhret basamaklarını tırmandıktan sonra dönüp o millete küfredenlerin, küfürleri sayesinde bilmem nerelerden ödül alanların şerefinden falan bahsedilemez. Şereften uzak olan birinin de kimselere şeref kazandırması mümkün değildir.Devletin şan ve şerefini korumakla yükümlü olan duyarlı devlet adamlarının, şeref gibi yüce bir sıfatla bir türlü tanışmamış olanları yok saymaları kadar doğal bir şey olamaz. Milletin fertlerinden biri olarak bana gelince; benim ecdadımı kasap ilan eden bu adamın aynı zamanda en ağır bir şekilde cezalandırılmasını istiyorum. Çünkü ben, ölümden sonraki ölümsüz hayata inananlardanım ve orada dedelerimle buluşacağıma inanıyorum. Dolayısiyle, hem ahiret hayatında dedelerimin hem de dünya hayatında torunlarımın yakamdan tutarak "bizim hakkımızı, hukukumuzu niçin aramadın?" demelerinden korktuğum için, son nefesime kadar merhum Akif'in şu mısralarının arkasındayım:Zulmü alkışlayamam zalimi asla sevememGelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövememBiri ecdadıma saldırdı mı hatta boğarımBoğamazsın ki hiç olmazsa yanımdan kovarımYumuşak başlı isem kim demiş uysal koyunumKesilir belki fakat çekmeye gelmez boynum."