Anadilimizin anası ağlamış...
Anadilimizi dilim dilim doğramışlar.
Bu ülkenin anasını ağlatmak için kılıç-kalkan kuşanan dahili ve harici düşmanlar; ilk darbeyi anadilimize indirmişler.
Dil bayramı dolayısıyla kenarda-köşede, tek-tük toplantıların yapıldığı basına yansıyor. Durumun vahameti karşısında yapılanlar çok cılız kalıyor. İsrail'in ateş kusan tanklarına karşı Filistinli çocukların taş atması gibi bir şey... Topyekün seferberlik ilanını gerektirecek kadar ciddi ve de önemli bir mesele, dil meselesi.
Hasseten Kültür Bakanlığımız; Ermeniler tarafından yapılan ve muhtevasından haberdar olanların ifadesine göre; milletimize atılan iftiraların toplamı demek olan Ararat filmine izin çıkaracağına, dilimizden uçup gidin anadilimizin meseleleriyle uğraşsın, çareler arasın, memleketi ayağa kaldıracak toplantılar tertip etsin. Radyo Televizyon Üst Kurulu lütfen televizyonları, radyoları denetlerken, incelerken bilhassa dil konusunda denetlesin, dilimizin anasını ağlatanların yayın hakkı ellerinden alınsın.
Herhangi bir işyeri, bakkal, kasap, berber açılırken müracaat mercii olan kurum ve kuruluşlar lütfen, Türkçe olmayan isimlere ruhsat vermesin. "Kamus namustur" diyen merhum Cemil Meriç'e ne zaman kulak verilecek?
Ben Erzurum'dan bahsedeyim, siz tüm ülkeyi kıyaslayın. Dışardan gelen öğrenciler, askerler arasında Mecburiyet Caddesi diye de adlandırılan meşhur Cumhuriyet caddesine Tebrizkapı'dan girdim, Havuzbaşına doğru ilerliyorum. Elimde divit kalem dertlere derman yazmıyorum tabi, tabelalarda yer alan isimleri yazıyorum. Yazdığım yüz isimden altmış tanesi Türkçe değil. Yazının ahengini bozmamak için o saçma sapan kelimeleri buraya yazmıyorum, ama Erzurum gibi bir şehirde, anadilimizden adını alan dükkanlar, mağazalar yüzde kırka düşmüşse işin ciddiyetini varın siz hesap edin.
Dil, anadil penceresinden baktığımızda halimiz; Arif Nihat Asya'nın yıllar önce dile getirdiği endişelerinin gerçekleşmiş halidir, buyurun:
Türküm müjdeydi ülkeye...
Geldim söyleye söyleye;
Bir gün söylemedim diye
Türküm beni tanımadı!
Onlar bacım, onlar ağam;
Onlardı sevincim tasam:
Ahmed'im, Mehmed'im, Suna'm,
Güllü'm beni tanımadı
Kalkacaktı yokuş, iniş...
Taşlar, verecekti yemiş...
Bir ölçü tutturdum, geniş...
Ölçüm beni tanımadı!
Hayal değil hakikatim;
Dağ yardım, kayalar attım;
Elinde küskü, Ferhat'ım...
Küsküm beni tanımadı!
Döndüm dolaştım vatanı;
Gördüm gözettim her yanı;
Örttüm açıkta yatanı...
Örtüm beni tanımadı!
Elimde doğmuş kuzular,
Bir gün benden soğudular..
Sordum: "Ne oldunuz ne var?"
Sürüm beni tanımadı
Daha dün sözleştik şurda...
Düğün hazırladım yurda...
Eller beni tanıdı da
Sözlüm beni tanımadı!
"Yine sizinleyim" dedim;
"Nasılsam öyleyim" dedim.
Çıkıp da söyleyim dedim...
Kürsüm beni tanımadı!
Arabalarım katarla
Gitsin diyerek dağ, yayla
Toprağı ördüm yollarla...
Örgüm beni tanımadı!
Geçen yolcuya imrendim;
"Geçsem, dedim bir de kendim!"
Bu köprüyü yapan bendim
Köprüm beni tanımadı!
Bendim su eden, suyunu;
Bendim ay eden ayını;
Bendim köy eden köyünü
Köylüm beni tanımadı!
"Hırpalanmak" ne kelime:
Didik didik, lime lime
Götürülürken ölüme
Ölüm beni tanımadı!
Türküm, müjdeydi ülkeye...
Gezdim söyleye söyleye;
Bir gün söyledim diye
Türküm beni tanımadı!
Not: Ferit ve seher çiftinin yeni doğan kızlarına uzun ömür diliyor, kendilerini tebrik ediyorum.
Anadilimizi dilim dilim doğramışlar.
Bu ülkenin anasını ağlatmak için kılıç-kalkan kuşanan dahili ve harici düşmanlar; ilk darbeyi anadilimize indirmişler.
Dil bayramı dolayısıyla kenarda-köşede, tek-tük toplantıların yapıldığı basına yansıyor. Durumun vahameti karşısında yapılanlar çok cılız kalıyor. İsrail'in ateş kusan tanklarına karşı Filistinli çocukların taş atması gibi bir şey... Topyekün seferberlik ilanını gerektirecek kadar ciddi ve de önemli bir mesele, dil meselesi.
Hasseten Kültür Bakanlığımız; Ermeniler tarafından yapılan ve muhtevasından haberdar olanların ifadesine göre; milletimize atılan iftiraların toplamı demek olan Ararat filmine izin çıkaracağına, dilimizden uçup gidin anadilimizin meseleleriyle uğraşsın, çareler arasın, memleketi ayağa kaldıracak toplantılar tertip etsin. Radyo Televizyon Üst Kurulu lütfen televizyonları, radyoları denetlerken, incelerken bilhassa dil konusunda denetlesin, dilimizin anasını ağlatanların yayın hakkı ellerinden alınsın.
Herhangi bir işyeri, bakkal, kasap, berber açılırken müracaat mercii olan kurum ve kuruluşlar lütfen, Türkçe olmayan isimlere ruhsat vermesin. "Kamus namustur" diyen merhum Cemil Meriç'e ne zaman kulak verilecek?
Ben Erzurum'dan bahsedeyim, siz tüm ülkeyi kıyaslayın. Dışardan gelen öğrenciler, askerler arasında Mecburiyet Caddesi diye de adlandırılan meşhur Cumhuriyet caddesine Tebrizkapı'dan girdim, Havuzbaşına doğru ilerliyorum. Elimde divit kalem dertlere derman yazmıyorum tabi, tabelalarda yer alan isimleri yazıyorum. Yazdığım yüz isimden altmış tanesi Türkçe değil. Yazının ahengini bozmamak için o saçma sapan kelimeleri buraya yazmıyorum, ama Erzurum gibi bir şehirde, anadilimizden adını alan dükkanlar, mağazalar yüzde kırka düşmüşse işin ciddiyetini varın siz hesap edin.
Dil, anadil penceresinden baktığımızda halimiz; Arif Nihat Asya'nın yıllar önce dile getirdiği endişelerinin gerçekleşmiş halidir, buyurun:
Türküm müjdeydi ülkeye...
Geldim söyleye söyleye;
Bir gün söylemedim diye
Türküm beni tanımadı!
Onlar bacım, onlar ağam;
Onlardı sevincim tasam:
Ahmed'im, Mehmed'im, Suna'm,
Güllü'm beni tanımadı
Kalkacaktı yokuş, iniş...
Taşlar, verecekti yemiş...
Bir ölçü tutturdum, geniş...
Ölçüm beni tanımadı!
Hayal değil hakikatim;
Dağ yardım, kayalar attım;
Elinde küskü, Ferhat'ım...
Küsküm beni tanımadı!
Döndüm dolaştım vatanı;
Gördüm gözettim her yanı;
Örttüm açıkta yatanı...
Örtüm beni tanımadı!
Elimde doğmuş kuzular,
Bir gün benden soğudular..
Sordum: "Ne oldunuz ne var?"
Sürüm beni tanımadı
Daha dün sözleştik şurda...
Düğün hazırladım yurda...
Eller beni tanıdı da
Sözlüm beni tanımadı!
"Yine sizinleyim" dedim;
"Nasılsam öyleyim" dedim.
Çıkıp da söyleyim dedim...
Kürsüm beni tanımadı!
Arabalarım katarla
Gitsin diyerek dağ, yayla
Toprağı ördüm yollarla...
Örgüm beni tanımadı!
Geçen yolcuya imrendim;
"Geçsem, dedim bir de kendim!"
Bu köprüyü yapan bendim
Köprüm beni tanımadı!
Bendim su eden, suyunu;
Bendim ay eden ayını;
Bendim köy eden köyünü
Köylüm beni tanımadı!
"Hırpalanmak" ne kelime:
Didik didik, lime lime
Götürülürken ölüme
Ölüm beni tanımadı!
Türküm, müjdeydi ülkeye...
Gezdim söyleye söyleye;
Bir gün söyledim diye
Türküm beni tanımadı!
Not: Ferit ve seher çiftinin yeni doğan kızlarına uzun ömür diliyor, kendilerini tebrik ediyorum.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Ey ahali neyiniz noksan? / 10.06.2024
- 'Adana’da Ağustos’ta bulamadım yazımı' / 08.06.2024
- Zenginler arasında devletleşen servet / 07.06.2024
- Bal alalım derken sürekli vebal aldınız / 06.06.2024
- Yetime yoksula sahip çıkmayacaksan… / 05.06.2024
- Sudan’dan sığır, Kanada’dan mercimek / 03.06.2024
- Hem ekini hem de ekeni kuruttular / 01.06.2024
- Hem ekini hem de ekeni kuruttular / 31.05.2024
- Yananlar insan, peki yakanlar ve seyredenler insan mı? / 30.05.2024
- Fakirden zengine doğru akan servet transferi / 29.05.2024
- 'Adana’da Ağustos’ta bulamadım yazımı' / 08.06.2024
- Zenginler arasında devletleşen servet / 07.06.2024
- Bal alalım derken sürekli vebal aldınız / 06.06.2024
- Yetime yoksula sahip çıkmayacaksan… / 05.06.2024
- Sudan’dan sığır, Kanada’dan mercimek / 03.06.2024
- Hem ekini hem de ekeni kuruttular / 01.06.2024
- Hem ekini hem de ekeni kuruttular / 31.05.2024
- Yananlar insan, peki yakanlar ve seyredenler insan mı? / 30.05.2024
- Fakirden zengine doğru akan servet transferi / 29.05.2024