Çokça zikir Peygamber Efendimizin ve Ehl-i Beyt’in hâlidir
Birçok âyet-i kerimede her halde ve her vakitte Allah’ı zikir emredilmektedir
18.11.2024 18:11:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Birçok âyet-i kerimede her halde ve her vakitte Allah'ı zikir emredilmektedir:
"Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam Rabb'ini an. Gâfillerden olma."
"Sabah akşam Rabb'inin ismini yâd et."
"Gecenin bir kısmında O'na secde et; gecenin uzun bir bölümünde de O'nu tesbih et."
"Namazı bitirince de ayakta, otururken ve yanınız üzerinde yatarken (dâima) Allah'ı anın. Huzura kavuşunca da namazı dosdoğru kılın; çünkü namaz mü'minler üzerine vakitleri belli bir farzdır."
İnsan ömrü boyunca ya oturuyordur, ya yatıyordur, ya da ayaktadır. İnsanın bir başka hâlde olması mümkün değildir. Yani Cenâbı Hakk her zaman ve her hâlde zikretmemizi istiyor.
İbn-i Abbâs yukarıdaki âyet-i kerimenin tefsirinde şöyle diyor: "Gece ve gündüz, kara ve denizde, yolculukta ve evinizde, zenginlik ve fakirlikte hastalık ve sağlıkta, gizli ve açık olarak Allah'ı anın."
Allah'ı çokça zikretmek, peygamberlerin ve Peygamber Efendimizin ve Ehl-i Beyt'in hâlidir.
Yüce Allah'ı çokça ve cemaat hâlinde zikretmenin faziletinden olsa gerektir ki, Hz. Mûsâ, Allah'ı, Hz. Hârun'la beraber çok zikretmek için Allah'a dua etmişti. Bu hâli istemişti:
"Ve onu işime ortak kıl. Böylece seni bol bol tesbih edelim. Ve çok çok analım Seni."
Benzer duayı, Peygamber Efendimiz de yapmıştı: "Allah'ım, beni şükrünü bolca edâ eden, Seni en çok zikreden, öğüdüne en çok uyan ve vasiyyetini en güzel tutan kişi kıl!"
Yine çokça zikretmek, Hz. Zekeriyya'ya Cenâb-ı Hakk'ın emridir; "Zekeriyya, 'Rabb'im! (Oğlum olacağına dâir) bana bir alâmet göster' dedi. Allah buyurdu ki: Senin için alâmet, insanlara, üç gün, işaretten başka söz söylememendir. Ayrıca Rabb'ini çok an, sabah akşam tesbih et."
Peygamber Efendimizin hâli de "dâim zikir" hâliydi: Hz. Aişe (r.a.) şöyle demiştir: "Allah'ın Resûlü her hâlinde iken Allah'ı anardı."
Ebu Hasan el-Anbarî, şöyle rivâyet eder: Ebu Abdullah (İmam Ca'fer es-Sâdık aleyhisselâm) şöyle buyurdu:
"Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi) her gün üç yüz altmış kere bedendeki damarların sayısı kadar Allah'a hamd eder, şöyle derdi:
Elhamdülillahi Rabbi'lalemine kesiran ala külli hal/Her hâlden dolayı Allah'a çok hamd ü senâlar olsun."
Haris b. Mugire ise şunu rivâyet eder: "Ebu Abdullah (İmam Ca'fer es-Sâdık aleyhisselâm) şöyle buyurdu:
'Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi) her gün yetmiş kere Allah Azze ve Celle'ye istiğfar ederdi. Yetmiş kere de tevbe ederdi.'
Dedim ki: 'Estağfirullah ve etubu ileyh/Allah'tan bağışlanma diliyorum, O'na tevbe ediyorum" mu diyordu?'
'Şöyle derdi: Yetmiş kere estağfirullah, estağfirullah, yetmiş kere de etubu ilallah, etubu ilallah, derdi' buyurdu."
İbn Ömer'den, "Hz. Peygamber'in (sallallahu aleyhi ve âlihi) bir meclisten kalkmadan önce yüz kere şunu söylediği sayılırdı:
"Rabb'im Beni bağışla, tevbemi kabul et! Çünkü çokça tevbe kabul eden ve Rahîm olan Sensin, Sen."
Bu hadislere dikkat edilirse; şu hikmet görülür: Peygamber Efendimiz, "ismet" sıfatına sahip olduğu hâlde, her günde bir kere Allah'a tevbe etmekle yetinmiyor, bunu yüz kere tekrar ediyor.
Nitekim Resûlullah'ın (s.a.a) bu örnek hâline dâir Cenâb-ı Hakk; "And olsun ki, Resûlullah, sizin için, Allah'a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir" buyuruyor.
Bu âyette, dikkat edilirse, Resûlullah için 'Sizin için, Allah'a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir" buyuruluyor. (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)
"Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam Rabb'ini an. Gâfillerden olma."
"Sabah akşam Rabb'inin ismini yâd et."
"Gecenin bir kısmında O'na secde et; gecenin uzun bir bölümünde de O'nu tesbih et."
"Namazı bitirince de ayakta, otururken ve yanınız üzerinde yatarken (dâima) Allah'ı anın. Huzura kavuşunca da namazı dosdoğru kılın; çünkü namaz mü'minler üzerine vakitleri belli bir farzdır."
İnsan ömrü boyunca ya oturuyordur, ya yatıyordur, ya da ayaktadır. İnsanın bir başka hâlde olması mümkün değildir. Yani Cenâbı Hakk her zaman ve her hâlde zikretmemizi istiyor.
İbn-i Abbâs yukarıdaki âyet-i kerimenin tefsirinde şöyle diyor: "Gece ve gündüz, kara ve denizde, yolculukta ve evinizde, zenginlik ve fakirlikte hastalık ve sağlıkta, gizli ve açık olarak Allah'ı anın."
Allah'ı çokça zikretmek, peygamberlerin ve Peygamber Efendimizin ve Ehl-i Beyt'in hâlidir.
Yüce Allah'ı çokça ve cemaat hâlinde zikretmenin faziletinden olsa gerektir ki, Hz. Mûsâ, Allah'ı, Hz. Hârun'la beraber çok zikretmek için Allah'a dua etmişti. Bu hâli istemişti:
"Ve onu işime ortak kıl. Böylece seni bol bol tesbih edelim. Ve çok çok analım Seni."
Benzer duayı, Peygamber Efendimiz de yapmıştı: "Allah'ım, beni şükrünü bolca edâ eden, Seni en çok zikreden, öğüdüne en çok uyan ve vasiyyetini en güzel tutan kişi kıl!"
Yine çokça zikretmek, Hz. Zekeriyya'ya Cenâb-ı Hakk'ın emridir; "Zekeriyya, 'Rabb'im! (Oğlum olacağına dâir) bana bir alâmet göster' dedi. Allah buyurdu ki: Senin için alâmet, insanlara, üç gün, işaretten başka söz söylememendir. Ayrıca Rabb'ini çok an, sabah akşam tesbih et."
Peygamber Efendimizin hâli de "dâim zikir" hâliydi: Hz. Aişe (r.a.) şöyle demiştir: "Allah'ın Resûlü her hâlinde iken Allah'ı anardı."
Ebu Hasan el-Anbarî, şöyle rivâyet eder: Ebu Abdullah (İmam Ca'fer es-Sâdık aleyhisselâm) şöyle buyurdu:
"Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi) her gün üç yüz altmış kere bedendeki damarların sayısı kadar Allah'a hamd eder, şöyle derdi:
Elhamdülillahi Rabbi'lalemine kesiran ala külli hal/Her hâlden dolayı Allah'a çok hamd ü senâlar olsun."
Haris b. Mugire ise şunu rivâyet eder: "Ebu Abdullah (İmam Ca'fer es-Sâdık aleyhisselâm) şöyle buyurdu:
'Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi) her gün yetmiş kere Allah Azze ve Celle'ye istiğfar ederdi. Yetmiş kere de tevbe ederdi.'
Dedim ki: 'Estağfirullah ve etubu ileyh/Allah'tan bağışlanma diliyorum, O'na tevbe ediyorum" mu diyordu?'
'Şöyle derdi: Yetmiş kere estağfirullah, estağfirullah, yetmiş kere de etubu ilallah, etubu ilallah, derdi' buyurdu."
İbn Ömer'den, "Hz. Peygamber'in (sallallahu aleyhi ve âlihi) bir meclisten kalkmadan önce yüz kere şunu söylediği sayılırdı:
"Rabb'im Beni bağışla, tevbemi kabul et! Çünkü çokça tevbe kabul eden ve Rahîm olan Sensin, Sen."
Bu hadislere dikkat edilirse; şu hikmet görülür: Peygamber Efendimiz, "ismet" sıfatına sahip olduğu hâlde, her günde bir kere Allah'a tevbe etmekle yetinmiyor, bunu yüz kere tekrar ediyor.
Nitekim Resûlullah'ın (s.a.a) bu örnek hâline dâir Cenâb-ı Hakk; "And olsun ki, Resûlullah, sizin için, Allah'a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir" buyuruyor.
Bu âyette, dikkat edilirse, Resûlullah için 'Sizin için, Allah'a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir" buyuruluyor. (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)