BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Baş, Erbakan Hocanın vefatıyla Türkiye'de ve İslam aleminde çok ciddi bir boşluk ortaya çıktığını belirterek, "Yeri dolar mı, dolmaz mı? Bu Allah'ın takdiri... Hocamızın hayatına bakıldığında, en önemli karakterinin milli ve manevi hasletleri bünyesinde barındırmasıdır" dedi
YENİ MESAJ - İSTANBUL
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, Saadet Partisi Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın dar-ı bekaya rıhlet etmesinin ardından değerlendirmelerde bulundu. Öncelikle merhum Erbakan'ın ailesine, partili arkadaşlarına, Türk dünyasına ve özellikle İslam dünyasına başsağlığı dileyen BTP Lideri, Erbakan Hoca'nın hakikaten İslam ve Türk dünyası için, kendi partisi için yeri doldurulması mümkün olmayan büyük bir kayıp olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Haydar Baş, şunları söyledi: "Sayın Hocamızın hayatına baktığımız zaman, onun en önemli karakteri milli ve manevi hasletleri bünyesinde barındırmasıdır. Birincisi bir manevi lider, ikincisi ise milli lider olmasıdır. Bazı dönemlerde sanki bu iki haslet birarada olamazmış gibi toplumumuzda bir algılama vardı. Benim gördüğüm kadarıyla bunu kendi şahsında diskalifiye etmiştir. Bir insanın hem manevi, hem de bir milli lider olbileceğini fazlasıyla ispat etmiş bir insandı. İkinci olarak Erbakan Hocamızın hayatına baktığımızda; ciddi bir stratejisi, ilaveten planı, programı ve tezi olan bir devlet adamı kimliği görüyorsunuz. Öyle sıradan bir devlet adamı değil. Birileri almış birini, bir yere koymuş; o da verilen o talimatları yerine getiren bir devlet adamı kimliğine sahip değildi."
Tezi olan milli bir liderdiErbakan Hocanın yaşadığı ülkesi, devleti, milleti ve vatanı hakkında kendi programı, projesi ve tezi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Baş, şöyle devam etti: "Hocayı değerlendirirken bu tespit öne çıkmazsa, ben şahsen Erbakan Hocanın anlaşıldığını kabul etmem. Başkasının angaje etmesiyle yönlenen, denilenleri yerine getiren bir lider değildi. Sivil veya asker karşısında kim olursa olsun, bildiği doğrularla amel eden, bu doğrulardan asla taviz vermeyen bir liderdi. Onun için Erbakan Hocanın -Allah rahmet eylesin- siyasi hayatındaki kesintiler olmuştur. Bazı kurumlar bunu algılayamamıştır. Manevi kimliğinin ardındaki milli iradeyi göremediler. Bazı siyasi şahsiyetlerle karşılaştıklarında, 'onu anlamaşısız' sözünü defaatle kendilerine söyledikleri kanaatindeyim. Siyasi sahnesine çıktığı zaman, enteresan bir sloganı vardı: Önce ahlak ve maneviyat, sonra ağır sanayi. O günleri hiç unutmayız. Üniversitede okuduğumuz yıllardı. Herkesin dilinde 'önce ahlak ve maneviyat, daha sonra ülkenin kalkınması ve sanayi' geliyordu. O da sıradan bir sanayi değil, ağır sanayi. Gelişen dünya şartlarına göre, bu sanayi terimi yerine teknolojinin en ince kademelerinin yer aldığı bir sanayileşme anlayışı kendi parti programlarında deklare edilmişti. Erbakan Hoca böyle bir liderdi. Onun döneminde yaşanılan badireler bugün yaşanmış olsaydı, bugünün liderlerinin olaylara nasıl tepki vereceğini tahmin edemiyorum. Çünkü zamanında onun yolundan gidenler, ondan ayrıldıktan sonra çok garip bir yola girdiler. 'Erbakan Hoca ile bunların arasında bir irtibat vardır' demek, asla ve kat'a mümkün değildir."
Zor kavramları cesaretle seslendirdi"Benim tanıdığım ve bildiğim Erbakan'ın bugünkü bazı siyasilerle alakası yoktur" ifadesini kullanan BTP Lideri, sözlerini şöyle tamamladı: "Bugünkü derken, ondan ayrılanları kastediyorum. Türk milletinin büyük bir aile olduğununun; bu milletin fertleri olan Lazının, Kürdünün, Boşnağının, Arabının 'bir bilek, bir yürek' olabildiğinin altını çizerdi. Bunun parçalanmasına asla müsaade etmezdi. Bir defa millete bakış tarzı buydu. Bir başka vasfı da dava ve teşkilat adamı olmasıydı. Siyasete başladığı dönemde seslendirdiğini ifade etmek müthiş cesaret gerektiriyordu. Bazı kavramları konuşmak mümkün değildi. Herkesin konuşmaktan imtina edip kaçındığı o dönemde, bazılarının mahzurlu gördüğü o dönemde kelimeleri çekinmeden açıkça ortaya koyan, bütün dünyaya ilan eden bir liderdi. Erbakan Hoca aynı zamanda kadrosunu yetiştiren bir mürebbi idi. Kendi adamını kendi yetiştirirdi. En küçük teşkilat biriminden en büyük teşkilatına kadar. Mesela bir apartmanın, bir sokağın, bir mahallenin, bir köyün, bir ilçenin, bir vilayetin teşkilatlanması ve yapılanmasından Türkiye geneline kadar insanını adeta eriterek tek tek yetiştirmiş bir liderdi. Bu yönüyle baktığınız zaman bir eğitici, bir mürebbi; bunları idaresine baktığınız zaman mükemmel ir siyasetçiydi. Onun vefatıyla birlikte Türkiye'de ve İslam aleminde çok ciddi bir boşluk ortaya çıktı. Yeri dolar mı, dolmaz mı? Bu Allah'ın takdiri... Benim gördüğüm kadarıyla gidenlerin yerini dolduracak liderler maalesef bugüne kadar gelmedi, gelemiyor. Dua edelim, onu aratmayacak insanlar da çıkar ve onun başlattığı hareket nihai noktaya ulaşır."
YENİ MESAJ - İSTANBUL
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, Saadet Partisi Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın dar-ı bekaya rıhlet etmesinin ardından değerlendirmelerde bulundu. Öncelikle merhum Erbakan'ın ailesine, partili arkadaşlarına, Türk dünyasına ve özellikle İslam dünyasına başsağlığı dileyen BTP Lideri, Erbakan Hoca'nın hakikaten İslam ve Türk dünyası için, kendi partisi için yeri doldurulması mümkün olmayan büyük bir kayıp olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Haydar Baş, şunları söyledi: "Sayın Hocamızın hayatına baktığımız zaman, onun en önemli karakteri milli ve manevi hasletleri bünyesinde barındırmasıdır. Birincisi bir manevi lider, ikincisi ise milli lider olmasıdır. Bazı dönemlerde sanki bu iki haslet birarada olamazmış gibi toplumumuzda bir algılama vardı. Benim gördüğüm kadarıyla bunu kendi şahsında diskalifiye etmiştir. Bir insanın hem manevi, hem de bir milli lider olbileceğini fazlasıyla ispat etmiş bir insandı. İkinci olarak Erbakan Hocamızın hayatına baktığımızda; ciddi bir stratejisi, ilaveten planı, programı ve tezi olan bir devlet adamı kimliği görüyorsunuz. Öyle sıradan bir devlet adamı değil. Birileri almış birini, bir yere koymuş; o da verilen o talimatları yerine getiren bir devlet adamı kimliğine sahip değildi."
Tezi olan milli bir liderdiErbakan Hocanın yaşadığı ülkesi, devleti, milleti ve vatanı hakkında kendi programı, projesi ve tezi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Baş, şöyle devam etti: "Hocayı değerlendirirken bu tespit öne çıkmazsa, ben şahsen Erbakan Hocanın anlaşıldığını kabul etmem. Başkasının angaje etmesiyle yönlenen, denilenleri yerine getiren bir lider değildi. Sivil veya asker karşısında kim olursa olsun, bildiği doğrularla amel eden, bu doğrulardan asla taviz vermeyen bir liderdi. Onun için Erbakan Hocanın -Allah rahmet eylesin- siyasi hayatındaki kesintiler olmuştur. Bazı kurumlar bunu algılayamamıştır. Manevi kimliğinin ardındaki milli iradeyi göremediler. Bazı siyasi şahsiyetlerle karşılaştıklarında, 'onu anlamaşısız' sözünü defaatle kendilerine söyledikleri kanaatindeyim. Siyasi sahnesine çıktığı zaman, enteresan bir sloganı vardı: Önce ahlak ve maneviyat, sonra ağır sanayi. O günleri hiç unutmayız. Üniversitede okuduğumuz yıllardı. Herkesin dilinde 'önce ahlak ve maneviyat, daha sonra ülkenin kalkınması ve sanayi' geliyordu. O da sıradan bir sanayi değil, ağır sanayi. Gelişen dünya şartlarına göre, bu sanayi terimi yerine teknolojinin en ince kademelerinin yer aldığı bir sanayileşme anlayışı kendi parti programlarında deklare edilmişti. Erbakan Hoca böyle bir liderdi. Onun döneminde yaşanılan badireler bugün yaşanmış olsaydı, bugünün liderlerinin olaylara nasıl tepki vereceğini tahmin edemiyorum. Çünkü zamanında onun yolundan gidenler, ondan ayrıldıktan sonra çok garip bir yola girdiler. 'Erbakan Hoca ile bunların arasında bir irtibat vardır' demek, asla ve kat'a mümkün değildir."
Zor kavramları cesaretle seslendirdi"Benim tanıdığım ve bildiğim Erbakan'ın bugünkü bazı siyasilerle alakası yoktur" ifadesini kullanan BTP Lideri, sözlerini şöyle tamamladı: "Bugünkü derken, ondan ayrılanları kastediyorum. Türk milletinin büyük bir aile olduğununun; bu milletin fertleri olan Lazının, Kürdünün, Boşnağının, Arabının 'bir bilek, bir yürek' olabildiğinin altını çizerdi. Bunun parçalanmasına asla müsaade etmezdi. Bir defa millete bakış tarzı buydu. Bir başka vasfı da dava ve teşkilat adamı olmasıydı. Siyasete başladığı dönemde seslendirdiğini ifade etmek müthiş cesaret gerektiriyordu. Bazı kavramları konuşmak mümkün değildi. Herkesin konuşmaktan imtina edip kaçındığı o dönemde, bazılarının mahzurlu gördüğü o dönemde kelimeleri çekinmeden açıkça ortaya koyan, bütün dünyaya ilan eden bir liderdi. Erbakan Hoca aynı zamanda kadrosunu yetiştiren bir mürebbi idi. Kendi adamını kendi yetiştirirdi. En küçük teşkilat biriminden en büyük teşkilatına kadar. Mesela bir apartmanın, bir sokağın, bir mahallenin, bir köyün, bir ilçenin, bir vilayetin teşkilatlanması ve yapılanmasından Türkiye geneline kadar insanını adeta eriterek tek tek yetiştirmiş bir liderdi. Bu yönüyle baktığınız zaman bir eğitici, bir mürebbi; bunları idaresine baktığınız zaman mükemmel ir siyasetçiydi. Onun vefatıyla birlikte Türkiye'de ve İslam aleminde çok ciddi bir boşluk ortaya çıktı. Yeri dolar mı, dolmaz mı? Bu Allah'ın takdiri... Benim gördüğüm kadarıyla gidenlerin yerini dolduracak liderler maalesef bugüne kadar gelmedi, gelemiyor. Dua edelim, onu aratmayacak insanlar da çıkar ve onun başlattığı hareket nihai noktaya ulaşır."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.