Irak'a binbir umut ve vaadlerle gelen Sömürge Valisi Eski İstihbarat ve Terör Uzmanı Paul Bremer açık açık itiraf ediyor: " Irak'ta kalmaya devam ettikçe başımıza yeni yeni çoraplar örülüyor. İşgal sonrası ülke içi dengeler sağlanabilmiş değil, bilhassa orta ve kuzey kesiminde sıkı bir direniş başladı. Bu direnişin ardında kimler var ve sayısal olarak ne kadar güç bulunuyor bunu tam olarak kestiremiyoruz. Aldığımız bazı bilgiler bu planlı saldırıların Saddam sempatizanlarınca gerçekleştirildiği yönünde. Tedbir olarak biz de, daha fazla güç bulundurarak bu bölgelerde daha çok şiddet uygulamak zorunda kalacağız. Saddam bulunmadıkça biz de huzura kavuşamayacağız"
Amerikan yönetimi kendi resmi kaynaklarına göre Irak'ta 200 kadar askerini kaybetti. Bu zaiyatın yarısına yakını Saddam rejiminin devrilmesinden sonra verildi. Hem İngilizler hem de Amerikalılar Irak'ta açılan bu süreçten çok rahatsız oldular.
Amerikan birliklerine yönelik son saldırı sonrası devreye sokulan Çöl Akrebi Operasyonu hiçbir sonuç vermedi. Tam tersine, güneyde İngilizlerce, kuzeyde Amerikan conilerince gerçekleştirilen bu operasyon, işgal güçlerine duyulan nefretin artmasına neden oldu. Kuzeyde Iraklı sivillerin evlerine şok baskınlar düzenlendi, şüpheli görülenlerin evleri başlarına yıkıldı.
Güneyde ise İngiliz askerlerinin ihtiyarlara ve özellikle kadınlara yönelik ahlaksız davranışları hassas Şiiler'i öfkelendirdi. Köpekler eşliğinde evlerin kapıları kırılarak aramalar yapılması ve askerlerin Şii kadınları taciz ederek yoklamalara kalkışması bardağı taşıran son damla oldu.
Bölgenin etnik ve dini hassasiyetlerine duyarsız kalarak insanlık dışı uygulamalara başlayan işgal güçlerinin son haftalarda yoğun gerilla saldırılarıyla karşılaşmaları bir birikim neticesi . Potansiyel ülke halkı fevc fevc patlıyor adeta.
Amerikan askeri çevrelerinden farklı görüşler geliyor. Bazı çevreler, bu saldırıların arkasında Saddam olduğu kanaatinde, bazı çevreler ise bunun doğal bir halk hareketi olduğu ve olmaya da devam edeceği fikrinde.
Suriye, Kuzey Kore ve İran'la başetmeye çalışan Amerika'yı zor günler bekliyor. Afganistan durulmamışken, Irak tam olarak sindirilememişken diğer bölgelerde başarılı olabilmek mümkün değil. Dünyanın dörtbir yanında ve aynı anda savaşmanın belli bir sınırı var. Amerikalılar bu sınırı iyi kullanmak ve bu sınırda durabilmek zorunda.
Irak'ta Çıngıraklı Yılan adıyla yeni bir operasyon başlatacak olan Amerikan askerleri de bölgeden sıkılmaya başladılar. Arkadaşlarının başına gelenlerin kendi başlarına da gelecek olmasından korkan askerlerin psikolojileri bozulmuş durumda. Çoğu asker bu operasyonlara doktorlar tarafından hipnotize edilerek gönderiliyor.
Amerika, saplandığı ve farkına varmak istemediği Irak çamurundan zor kurtulacak. Başkan Bush ve Blair, kendi halkının sesine kulak tıkıyor. Yapılan anketler hem Bush hem de Blair'in gelecek seçimlerde eriyeceğini işaret ediyor.
Akrep ya da Yılan... Hangi hayvan ismi konulursa konulsun, üstüste düzenlenen yerel operasyonlar çözüm olmayacak.
İşgal güçleri mum gibi eriyorlar farkında değiller.
Amerikan yönetimi kendi resmi kaynaklarına göre Irak'ta 200 kadar askerini kaybetti. Bu zaiyatın yarısına yakını Saddam rejiminin devrilmesinden sonra verildi. Hem İngilizler hem de Amerikalılar Irak'ta açılan bu süreçten çok rahatsız oldular.
Amerikan birliklerine yönelik son saldırı sonrası devreye sokulan Çöl Akrebi Operasyonu hiçbir sonuç vermedi. Tam tersine, güneyde İngilizlerce, kuzeyde Amerikan conilerince gerçekleştirilen bu operasyon, işgal güçlerine duyulan nefretin artmasına neden oldu. Kuzeyde Iraklı sivillerin evlerine şok baskınlar düzenlendi, şüpheli görülenlerin evleri başlarına yıkıldı.
Güneyde ise İngiliz askerlerinin ihtiyarlara ve özellikle kadınlara yönelik ahlaksız davranışları hassas Şiiler'i öfkelendirdi. Köpekler eşliğinde evlerin kapıları kırılarak aramalar yapılması ve askerlerin Şii kadınları taciz ederek yoklamalara kalkışması bardağı taşıran son damla oldu.
Bölgenin etnik ve dini hassasiyetlerine duyarsız kalarak insanlık dışı uygulamalara başlayan işgal güçlerinin son haftalarda yoğun gerilla saldırılarıyla karşılaşmaları bir birikim neticesi . Potansiyel ülke halkı fevc fevc patlıyor adeta.
Amerikan askeri çevrelerinden farklı görüşler geliyor. Bazı çevreler, bu saldırıların arkasında Saddam olduğu kanaatinde, bazı çevreler ise bunun doğal bir halk hareketi olduğu ve olmaya da devam edeceği fikrinde.
Suriye, Kuzey Kore ve İran'la başetmeye çalışan Amerika'yı zor günler bekliyor. Afganistan durulmamışken, Irak tam olarak sindirilememişken diğer bölgelerde başarılı olabilmek mümkün değil. Dünyanın dörtbir yanında ve aynı anda savaşmanın belli bir sınırı var. Amerikalılar bu sınırı iyi kullanmak ve bu sınırda durabilmek zorunda.
Irak'ta Çıngıraklı Yılan adıyla yeni bir operasyon başlatacak olan Amerikan askerleri de bölgeden sıkılmaya başladılar. Arkadaşlarının başına gelenlerin kendi başlarına da gelecek olmasından korkan askerlerin psikolojileri bozulmuş durumda. Çoğu asker bu operasyonlara doktorlar tarafından hipnotize edilerek gönderiliyor.
Amerika, saplandığı ve farkına varmak istemediği Irak çamurundan zor kurtulacak. Başkan Bush ve Blair, kendi halkının sesine kulak tıkıyor. Yapılan anketler hem Bush hem de Blair'in gelecek seçimlerde eriyeceğini işaret ediyor.
Akrep ya da Yılan... Hangi hayvan ismi konulursa konulsun, üstüste düzenlenen yerel operasyonlar çözüm olmayacak.
İşgal güçleri mum gibi eriyorlar farkında değiller.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005