Başkan Bush'un bu savaşı nasıl açtığı sorusunu soran yazar, Cumhuriyetçi Başkan'ın kendi sağcı tabanına yönelmeyi tercih ettiğini belirtti. Kürtaj gibi birçok meselede muhafazakar Protestanlar'ın şiddetli bir savunucusu olduğu da savunulanlar arasında. Yazıda dini muhafazakarları bu şekilde heyecanlandıran Bush'un, dış siyasette de yeni muhafazakarları memnun ettiğinden bahsedildi. Blumenthal, 11 Eylül saldırılarının ardından kendini Mesih gibi bir lider tarzında sunmaya başlayan Bush'un, bu olaydan sonra Yahudiler'den daha fazla destek aldığını belirtti.Yazar bu taktikle tutucu Protestanlar'la, Yahudi Amerikalılar'ın kendisinde buluşacağını zanneden Bush'un çelişkilerinin ortaya döküldüğünü anlatarak Mel Gibson'ın İsa Peygamber'in çarmıha gerilişini anlattığı filmine dikkat çekti. 'İsa'nın Çilesi' adlı filmin, ortaçağdaki antisemitik tutkuları yansıttığını belirten yazar, filmin Amerika'da en çok izlenenler arasında olmasını, Amerikan muhafazakarlığındaki kültürel çelişkileri patlattığını belirtti. Blumenthal ayrıca Bush'un muhafazakar Protestanlığı'nın canlanmasının, Yahudi ve Katolikleri tedirgin etmeye, korkutmaya başladığını vurguladı. Bush'un rakibi John Kerry'nin, Yahudi ve Protestan kökleri olan, kendisi Katolik ama modern görüşlü bir siyasetçi olarak tanımlandığı yazının devamı şöyle:"Siyasetteki bu yanlış hesapların ülke içindeki sonuçlarından çok daha kötüsü Ortadoğu'da getirdiği felaket. Çaresizliği arttıkça, Bush, köktenciliğin çeşitli yönlerini temsil ederek kampanya yürütmeye başlıyor. Amerika'daki modernliğe karşı sefere çıkarken, en büyük savaşına başlıyor."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.