Bu mükâfatlar Ehl-i Beyt için
İnsan suresinde Ehl-i Beyt’e cennette verilecek mükâfatlar hakkında buyurulur ki: “Sen onları gördüğün zaman saçılmış birer inci sanırsın. Her nereye baksan bir nimet ve büyük bir mülk görürsün. Onların üzerinde hafif ipek ve ağır işlenmiş atlas olan yeşil elbiseler vardır. Gümüşten bileziklerle bezenmişlerdir”
28.08.2023 10:20:00
Hakan Akkuş
Hakan Akkuş
İnsan suresinde Ehl-i Beyt'e büyük müjdeler verilmiştir:
"Ve onları sabretmeleri dolayısıyla cennetle ve ipekle ödüllendirmiştir." (İnsan, 12)
Daha sonra da onların cennetteki makamını beyan ederek şöyle demektedir: "Orada tahtlar üzerinde yaslanıp dayanmışlardır. Onlar orada ne (yakıcı) bir güneş ve ne de dondurucu bir soğuk görürler." (İnsan, 13)
Evet, emniyet ve rahatsızlık diyarı olan o yerde lezzet ve keyif içinde ve huzur dolu ve sevinçli bir halet içerisinde bulunmaktadırlar. Öyle ki ne soğuktan ve ne de sıcaktan dolayı üzülmemekte ve etkilenmemektedirler.
Daha sonra da şöyle buyuruluyor: "Gümüşten billur kaplar ki onları belli bir ölçüyle tespit etmişlerdir. Orada onlara bir kadeh içirilir ki, karışımı zencefildir. Bir pınar ki orada selsebil olarak adlandırılır. Çevrelerinde ebedi kılınmış civanlar dolaşır durur; sen onları gördüğün zaman saçılmış birer inci sanırsın. Her nereye baksan bir nimet ve büyük bir mülk görürsün. Onların üzerinde hafif ipek ve ağır işlenmiş atlas olan yeşil elbiseler vardır. Gümüşten bileziklerle bezenmişlerdir. Rableri onlara tertemiz bir şarap içirmiştir." (İnsan, 16-21).
Bu şarap dünyadaki şaraplar gibi insanın aklını zail kılmamaktadır. İnsani sefalet ve zavallılığa sürüklememektedir. O melekutî ve pak şaraptan içen mü'minlerin cisim ve ruhları güzel bir koku saçmaktadır. Manevi ve anlatılmaz bir sefa onların tüm vücudunu kaplamaktadır.
Allah Teâlâ onlara verdiği onca nimetleri bir bir saydıktan sonra da şöyle buyurmaktadır: "Şüphesiz bu sizin için bir mükâfattır. Sizin çaba harcamanız da şükre değer görülmüştür." (İnsan, 22).
Allah Teâlâ bu surede iyilerin manevi makamlarını beyan ettikten ve onları cennetle müjdeledikten sonra da zalim ve kâfir düşmanlarını da acıklı bir azap ve uhrevi bir işkence ile korkutmaktadır. Eğer bu surenin ayetleri iyice incelenecek olursa bu surenin her iki grup hakkındaki hakikat ve gerçekleri açıkça beyan ettiği anlaşılacaktır.
Bu Kur'ani nükte ve incelikleri ise ancak İlahi Kitabın derinliklerinde yüzen, onun sırlarını keşfetme makamında bulunan ve keskin bir görüşle bu büyük İlahi reçetenin değerli hikmetlerini bilen kimseler anlayabilir.
Onlar öyle kimselerdir ki Kur'an'ın huzurunda ayetleri tilavet ettiğinde veya Kur'an'ın kıraatini işittiğinde sadece kulaklarıyla değil, ruh ve canlarıyla dinleyen ve o melekûtî manalara gayriihtiyari bir şekilde teslim olan kimselerdir. İlahi korku sebebiyle tüm bedenleri titremektedir. O zaman da büyük bir aşk ile İlahi emir ve yasaklara uymaya hazırlanmaktadırlar.
"Ve onları sabretmeleri dolayısıyla cennetle ve ipekle ödüllendirmiştir." (İnsan, 12)
Daha sonra da onların cennetteki makamını beyan ederek şöyle demektedir: "Orada tahtlar üzerinde yaslanıp dayanmışlardır. Onlar orada ne (yakıcı) bir güneş ve ne de dondurucu bir soğuk görürler." (İnsan, 13)
Evet, emniyet ve rahatsızlık diyarı olan o yerde lezzet ve keyif içinde ve huzur dolu ve sevinçli bir halet içerisinde bulunmaktadırlar. Öyle ki ne soğuktan ve ne de sıcaktan dolayı üzülmemekte ve etkilenmemektedirler.
Daha sonra da şöyle buyuruluyor: "Gümüşten billur kaplar ki onları belli bir ölçüyle tespit etmişlerdir. Orada onlara bir kadeh içirilir ki, karışımı zencefildir. Bir pınar ki orada selsebil olarak adlandırılır. Çevrelerinde ebedi kılınmış civanlar dolaşır durur; sen onları gördüğün zaman saçılmış birer inci sanırsın. Her nereye baksan bir nimet ve büyük bir mülk görürsün. Onların üzerinde hafif ipek ve ağır işlenmiş atlas olan yeşil elbiseler vardır. Gümüşten bileziklerle bezenmişlerdir. Rableri onlara tertemiz bir şarap içirmiştir." (İnsan, 16-21).
Bu şarap dünyadaki şaraplar gibi insanın aklını zail kılmamaktadır. İnsani sefalet ve zavallılığa sürüklememektedir. O melekutî ve pak şaraptan içen mü'minlerin cisim ve ruhları güzel bir koku saçmaktadır. Manevi ve anlatılmaz bir sefa onların tüm vücudunu kaplamaktadır.
Allah Teâlâ onlara verdiği onca nimetleri bir bir saydıktan sonra da şöyle buyurmaktadır: "Şüphesiz bu sizin için bir mükâfattır. Sizin çaba harcamanız da şükre değer görülmüştür." (İnsan, 22).
Allah Teâlâ bu surede iyilerin manevi makamlarını beyan ettikten ve onları cennetle müjdeledikten sonra da zalim ve kâfir düşmanlarını da acıklı bir azap ve uhrevi bir işkence ile korkutmaktadır. Eğer bu surenin ayetleri iyice incelenecek olursa bu surenin her iki grup hakkındaki hakikat ve gerçekleri açıkça beyan ettiği anlaşılacaktır.
Bu Kur'ani nükte ve incelikleri ise ancak İlahi Kitabın derinliklerinde yüzen, onun sırlarını keşfetme makamında bulunan ve keskin bir görüşle bu büyük İlahi reçetenin değerli hikmetlerini bilen kimseler anlayabilir.
Onlar öyle kimselerdir ki Kur'an'ın huzurunda ayetleri tilavet ettiğinde veya Kur'an'ın kıraatini işittiğinde sadece kulaklarıyla değil, ruh ve canlarıyla dinleyen ve o melekûtî manalara gayriihtiyari bir şekilde teslim olan kimselerdir. İlahi korku sebebiyle tüm bedenleri titremektedir. O zaman da büyük bir aşk ile İlahi emir ve yasaklara uymaya hazırlanmaktadırlar.