Diğer taraftan, dost ve müttefik bir ülkenin Dışişleri Bakanlığı, Türkiye Genelkurmay Başkanlığının Türkiye Millî Savunma Bakanlığına bağlanması yolunda almış oldukları karara gerekçe tespit etmek için yerli ve yabancı kuruluşların katıldığı toplantılar icra etmiş ve raporlar yayımlamıştır. Hatta, aynı ülkenin Genelkurmay Başkanı, Türkiye'ye gelip Türkiye'deki sistemi tenkit eden ve maddi hatalarla dolu bir konuşma yapmıştır. Böylesine bir girişim, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez gerçekleşmiştir. Bu durumu: "Askerler her konuda beyanatta bulunuyor" diyenlerin dikkatine sunuyorum. Bu gayretlerin bir devamı olarak, Türk Silahlı Kuvvetlerinin konumu konusunda içeriği pek çok maddi hata ile dolu yeni bir belge yayımlanmıştır. Bu belgede dikkat çeken en önemli konu, dokümanı oluşturan 22 bölümden 9'unun Polis Akademisi tarafından yazılmış olmasıdır. Kurumsal iş birliğine en fazla ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde, devletin önde gelen kurum ve kuruluşlarının bu tür çalışmalara katılmalarının nasıl bir fayda sağlayacağını da takdirlerinize bırakıyorum.TESEV'e ağır eleştiriAğırlıkla Türk Silahlı Kuvvetlerinin işlevlerinin ele alındığı raporun ön sözünde yer alan: "itaat kültürünün yerine itiraz kültürünü yerleştirmeyi amaçladığı" yolundaki ifadeler, raporun gerçek niyetini açıkça ortaya koymaktadır. Bu belgenin tanıtımı 22 Eylül 2006 tarihinde, yani daha bir kaç gün önce icra edilen bir toplantı ile yapılmıştır. Bu toplantıda yerli ve yabancı konuşmacılar tarafından yapılan bazı beyanlar her türlü teamül, nezaket ve tahammül sınırını aşmaktadır.TSK'yı zorluyorlarBu beyanların, Mayıs 2006'da yayımlanmış bir belgenin aylar sonra yapılan tanıtım toplantısı vasıtasıyla, kasım ayında Avrupa Birliği tarafından yayımlanacak ilerleme raporu öncesine denk getirilmesinin amacının da Silahlı Kuvvetleri cevap vermeye zorlamak ve hazırlanacak olan rapora, bu cevabî beyanatımızı bir gerekçe olarak dahil ettirmek olduğu aşikârdır. İktidar TSK'yı savunmadıBütün bu mesnetsiz beyanlara maalesef devletin hiçbir kurum ve kuruluşundan, kamuoyundan herhangi bir açıklama ve tepki gelmemiştir. Siyasi her türlü polemiğin dışında kalmak için azami gayret gösteren Türk Silahlı Kuvvetlerinin Avrupa Birliği paravanası arkasına gizlenerek yapılan bu ithamlara karşı kendini savunma hakkını kullanması da en tabii hakkıdır. Unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bazı çevrelerin hedef tahtası değildir. Ben bir askerim ve yasaların bana verdiği görevleri yerine getiriyorum. Asker olarak bizim siyasetle ilgimiz yoktur. Ancak güvenlik ve rejim ile ilgili temel mülahazalarımızdan rahatsızlık duyanlar varsa, bu onların kendi rahatsızlıklarıdır. Şimdi bu konuyla ilgili düşüncelerimi açıklamak istiyorum. Kretchmer'e de yüklendiTürk Silahlı Kuvvetleri ile ilgili olarak Avrupa Birliği yetkilisi Bay KRETSCHMER bir ip ucu veriyor: "Silahlı Kuvvetlerin ulusal güvenlik konusuna çok geniş perspektiften bakarak, kamu hayatının hemen her yönüyle ilgili, örneğin: din eğitimi, kültürel haklar, üniversite gibi hususlarda açıklamalar yaptığı, bu açıklamaların halk üzerinde büyük etkisi olduğu, Silahlı Kuvvetlerin halktan en çok saygı gören en istikrarlı kurum olarak değerlendirilmesi gerçeğinden cesaret alarak bu açıklamalarda bulunmayı meşru gördükleri" tespitinde bulunuyor.