BTP’li Ömer Eyercioğlu’ndan iktidara ekonomi eleştirisi

Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Eyercioğlu AKP iktidarının ekonomi politikası üzerine değerlendirmeler yaptı.

BTP Genel Başkan Yardımcısı Eyercioğlu, yenimesaj.com.tr'ye şunları söyledi;

"Aslında bütün mesele şu farkı görebilmektir; yatırım için kullandığınız para nedir, bu paranın kaynağı nedir? Paranın kaynağına baktığımız zaman yabancı sermaye olduğunu görüyoruz. Yabancı sermaye de döviz kuruna bağlı olduğu için siz eğer yatırım için yabancı sermaye kullanıyorsanız birçok riskle karşı karşıyasınız demektir. Bu para maliyetlidir. Bu para ülkenize girdiği zaman bunun karşılığında ödemeniz gereken bedeller vardır. Bu bedellerin en başında faiz gelir daha sonra buradan yapılan her türlü üretim sizin ürettiğiniz ara mamuller dahil olmak üzere gizli bir verginin dışarıya aktarılması anlamına gelir ve ipler hep başkalarının elindedir. Sürekli şantaj alt altında bir ekonomiyi yürütmek zorunda kalırsınız.


"Bu sistemde ekonominiz büyüdükçe borcunuz artar"


Türkiye bugün bu sıcak paranın arkasına koşmakta ve dünya ortalamasının çok çok üzerinde faizler ödemeyi kabul etmektedir.  Şuanda ödenmesi gereken faiz bedelleri gayri safi milli hasılayla karşılaştırıldığında çok önemli bir oran tutmaktadır. Bu nedenle topyekun bir değişikliğe ihtiyaç var. Nedir bu değişiklik? Aslında ülkenin gelir kalemlerinin nereden sağlanacağını çok iyi belirlemek ve kullandığınız paranın nereden ve nasıl elde edildiği çok önemlidir. Bunu ne kadar yabancı para üzerine yaparsanız o kadar yabancılaşırsınız ve ekonominiz büyüdükçe borcunuz artar.  Dikkat ederseniz dünyada bu tür ekonomi uygulayan bütün ülkeler borçludur ve ekonomik büyüme her zaman borç artışı anlamına gelir çünkü büyüyen ekonomi çok daha fazla paranın piyasada dönmesini gerektirir ve bu para dışarıdan temin edildiği için her yaptığınız iş sizin aleyhinize döner. Yaptığınız üretim, büyüme sürekli olarak borcun da büyümesi anlamına gelir.


"Bağımsız politika Milli Ekonomi Modeli ile olur"

Peki ne yapmak lazım? Öncelikle Türkiye'de bağımsız, yetkin ve kararlı bir ekonomikpolitikaya ihtiyaç var. Bu politikayı uygulayabilmek için başta bağımsız bir ekibe ve bağımsız bir düşünceye ihtiyaç var. Bunu ortadan kaldıracak sistemin ülkenin kendi kaynaklarını kendi adına kullanmasını esas alması lazım ve kullandığı paranın milli olmasını gerektirir yani malınızın ve üretiminizin karşılığını kendi paranız cinsinden ortaya koymanızı gerektirir. Bunu da dünyada bir tek ekonomik model ortaya koymuştur, bu da Prof. Dr. Haydar Baş Bey'e ait olan Milli Ekonomi Modeli'dir. 


"Maliyetli para sürekli olarak pahalılığı getiriyor"


Milli Ekonomi Modeli'nde senyoraj her milletin hakkıdır. Sizin ekonomik bir büyümeniz varsa, kaynağınız varsa, insan gücünüz varsa, emeğiniz varsa üretiminiz varsa bunun karşılığı olarak kendi paranız da olmalı ve dolaşıma kendi paranızı sokmanız gerekir.  Bu şu demektir; kağıdınız emeğinizin karşılığıdır, kağıdınız madeninin karşılığıdır, kağıdınız sanayi ve tarım istihsalinin karşılığıdır. Bugün bu denklem bozulmuş olduğu için biz kullandığımız TL cinsindeki parayı bile döviz karşılığında borçlanarak bastığımız için sürekli olarak maliyetli para kullanıyoruz ve maliyetli para da sürekli olarak bize pahalılığı getiriyor, enflasyonu getiriyor.

"Türkiye maden zengini bir ülkedir"

İşte Milli Ekonomi Modeli eğer uygulamaya girerse ki bunu uygulayabilmek için dediğim gibi yetkin bir kadroya ihtiyaç var, bir kere ekonomik modeli bilecek, bunu uygulamak için kararlı olacak, bağımsız bir yapıda olacak yoksa ipleri başkalarının elinde olan bir iktidarın ya da bir yönetimin böyle bir politikayı uygulama imkanı asla yoktur. Bu politika devreye girdiğinde ne olacak? Türkiye açısından konuşalım; Türkiye maden zengini bir ülkedir, 3 katrilyon dolarlık büyük bir maden rezervine sahiptir.  Dünyada birçok ülkeyi madenlerini sömürmek için şunu avutuyorlar; yatırım yabancı parayla yapılır. Peki maden bize aitse o madeni çıkarmak için biz niye bir yabancı yatırıma ihtiyaç duyalım? Bizim iş gücümüz var mı, maden bize ait mi, bunu çıkarabilecek teknolojiye sahip miyiz? Tüm bu soruların cevabı evet.


Prof. Dr. Haydar Baş 'Senyoraj hakkı' demişti

Bugünün koşullarında çok basit sistemlerle bu madenler çıkarılıyor ve işleniyor hatta birçok madenimiz işlenmeden yurt dışına transfer ediliyor ki, çok az maden
vergisi ödensin diye. Bu sebeple Türkiye çok zengin dikkat ederseniz Prof. Dr. Haydar Baş Bey bir dönem bu madenler karşılığında senyoraj hakkını kullanacağını ve bununla da çok büyük bir ekonomi getiri elde edeceğini, yabancı parayı sıfırlayarak milli parayı devreye koyacağını söylemişti. Kendisi buna itiraz edenlere şu cevabı veriyordu; bugün sizin Merkez Bankanızda diyelim ki 20 ton altın olsa 20 ton altının karşılığında kağıt para bassan bu enflasyon doğurur mu, doğurmaz. Niye, karşılığında 20 ton altınınız var. Peki bu altın kasanız da dururken, para da kıymet de yerin altında durunca kıymet değil mi? Düşünün ki kasayı yerin altına indirdiniz, aynı para orada duruyor. O halde diyordu ki, 'Biz maden rezervimizin tespitini yaptıralım ve bu tespitin karşılığında da senyoraj gelinimizi devreye koyalım. Bu parayı önden bastığımız için bu madeni çıkarabilecek kaynağı ortaya koymuş oluruz, iş gücümüz zaten var. Dolayısıyla maliyetli hiçbir paraya ihtiyaç duymadan, yabancı bir kaynağa ihtiyaç duymadan, devlet millet ortaklığıyla bu madenlerimizi işleriz ve paşa paşa bu madenlerle bütün ülke ve insanlarına refahı sağlarız, zenginliği sağlarız"


"Milli Ekonomi Modeli sömürüyü ortadan kaldıracak yegane sistemdir"

Türkiye'de şu anda sadece altın çıkaran 30 tane maden işletmesi var. Aslında Erzincan İliç'teki maden faciası Türkiye'nin önündeki çok büyük perdeleri ortadan kaldırdı ve Türkiye'de ne büyük çapta bir soygunun yapıldığını gözler önüne serdi. İşte bu büyük hazineyi millet adına kullanmanın adı Milli Ekonomi Modeli'dir. Milli Ekonomi Modeli dünyada uygulanan şu andaki ekonomik sistemlerin koymuş ortaya getirmiş olduğu 200 yıllık ekonomik sistemi, daha doğrusu sömürüyü ortadan kaldıracak yegane sistemdir,  bunu uygulayabilecek kadro da Türkiye'de mevcuttur."