BTP’li Ömer Eyercioğlu sığınmacı istilasının asıl hedefini açıkladı
Eyercioğlu, "Asıl plan bu coğrafyanın gerçek sahiplerini buradan uzaklaştırıp bir başkasına yer açmaktır. Bu da kabul etmek lazım ki en büyük milli güvenlik problemidir" dedi.
12.07.2024 09:39:00 / Güncelleme: 12.07.2024 09:43:47
Bülent TAPICI
Bülent TAPICI





Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Eyercioğlu Türkiye'nin çok büyük bir nüfus operasyonu altında olduğunu söyledi.
Türkiye'ye 100 milyon yabancı getirme hesapları olduğunu ifade eden Eyercioğlu, "Asıl plan bu coğrafyanın gerçek sahiplerini buradan uzaklaştırıp bir başkasına yer açmaktır. Bu da kabul etmek lazım ki en büyük milli güvenlik problemidir" dedi.
Eyercioğlu yenimesaj.com.tr'ye şu açıklamayı yaptı;
"2000'li yılların başında merhum Prof. Dr. Haydar Baş ikiz yasaların çıktığı, Avrupa Birliği sevdasının bizi bir yerlere taşıdığı günlerde, "Avrupa birliği ile yapılan anlaşmanın arka planında Türkiye'deki tarım nüfusunun 10 milyonun altına indirilmesi hedefi vardır. Bu bakımdan da hızla tarım kesiminin topraklarını terk edip şehre yönlendirilmesi sağlanacak. Bu bir devlet politikası olarak uygulanacak" demişti.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın ne kadar haklı olduğunu bugün görüyoruz. Bunu yapmak için de insanlar silahla topraklarından çıkarılmadı. Nasıl yapıldı? İnsanlar 1 liraya ürettiğini 50 kuruşa satmak zorunda bırakıldı ve böylece onlar topraklarını terk etti ve şehre geldi. Bu Avrupa için iki tane stratejik hedefin sonucuydu; bir Avrupa'nın tarım potansiyelini kullanmak yani 'siz üretmeyin bizden satın alın. Bizim üyemiz olacaksanız bu yola girmeniz lazım çünkü Avrupa için Türkiye büyük bir tarım potansiyeli. Dolayısıyla bir tehdit oluşturacak bizim çiftçimiz, bizim üreticimiz, bizim hayvancımız için bunu terk etmeniz lazım' demişlerdi.
O dönemlerde hatırlayınız Türkiye'de Tarım Bakanı Fransız devletine yapmış olduğu hizmetler dolayısıyla Fransa'dan devlet nişanı aldı. Bir ülkenin Tarım Bakanı bir başka ülkenin madalyasını aldı. Bu dönemde köylü çeşitli yöntemlerle şehre transfer edildi, çeşitli yöntemlerle bu topraklar boşta kaldı. Toprakların boşta kalması ne kadar sürecek? Şehirde sıkışan, geçinemeyen insanlar artık o toprakları satmak zorunda kalacaklar. Bu da Avrupa'nın ikinci stratejik hedefiydi. Çünkü ileriye dönük olarak iç denizlerin bulunduğu bölgelerde bu buzul çağının sonuna geldiğimiz dönemde yaşanabilir arazilerin nereler olduğu artık tespit edilmiş durumda. Bu bölgelerde çok önemli bir şekilde nüfus kaydırmaları yapılacak, gerekirse kaoslar ve savaşlarla buralar arındırılacak ve ABD'den, Avrupa'dan, Kuzey Avrupa'dan birçok insan buraya gelip yerleşecek. Asıl hedef ve plan budur ve bu doğrultuda maalesef yıllardan beri ilerliyor.
Türk devleti kendi politikalarıyla dışarıdan işçi falan getirmiyor, göçmen getirmiyor. Dikkat ederseniz dışarıdan gelen sığınmacı, göçmen her ne isim veriyorsanız bunların tamamı dış baskılarla, oldubittilerle gerçekleşiyor. Bu bir planın programın parçası değil yani ülke yarın 100 milyon yabancıyı istihdam edecekse ya da 100 milyon insanın burada yaşamasını istihdam edecekse hangi plan ve programın sonucunda bu gerçekleşecek ve bu 100 milyon yabancının karşılığında ne kadar yerli nüfus oluşacak? Doğum oranlarındaki eksilerin ne anlama geldiğini düşünürsek aslında bir şekilde burada bir yer değiştirmenin gerçekleştiğini net bir şekilde görebiliriz. Onun için bütün bu görünen problemlerin arkasında asıl plan da belki de bu coğrafyada ileriye dönük olarak bu coğrafyanın gerçek sahiplerini buradan uzaklaştırıp bir başkasına yer açmaktır. Bu da kabul etmek lazım ki en büyük milli güvenlik problemidir."
Türkiye'ye 100 milyon yabancı getirme hesapları olduğunu ifade eden Eyercioğlu, "Asıl plan bu coğrafyanın gerçek sahiplerini buradan uzaklaştırıp bir başkasına yer açmaktır. Bu da kabul etmek lazım ki en büyük milli güvenlik problemidir" dedi.
Eyercioğlu yenimesaj.com.tr'ye şu açıklamayı yaptı;
"2000'li yılların başında merhum Prof. Dr. Haydar Baş ikiz yasaların çıktığı, Avrupa Birliği sevdasının bizi bir yerlere taşıdığı günlerde, "Avrupa birliği ile yapılan anlaşmanın arka planında Türkiye'deki tarım nüfusunun 10 milyonun altına indirilmesi hedefi vardır. Bu bakımdan da hızla tarım kesiminin topraklarını terk edip şehre yönlendirilmesi sağlanacak. Bu bir devlet politikası olarak uygulanacak" demişti.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın ne kadar haklı olduğunu bugün görüyoruz. Bunu yapmak için de insanlar silahla topraklarından çıkarılmadı. Nasıl yapıldı? İnsanlar 1 liraya ürettiğini 50 kuruşa satmak zorunda bırakıldı ve böylece onlar topraklarını terk etti ve şehre geldi. Bu Avrupa için iki tane stratejik hedefin sonucuydu; bir Avrupa'nın tarım potansiyelini kullanmak yani 'siz üretmeyin bizden satın alın. Bizim üyemiz olacaksanız bu yola girmeniz lazım çünkü Avrupa için Türkiye büyük bir tarım potansiyeli. Dolayısıyla bir tehdit oluşturacak bizim çiftçimiz, bizim üreticimiz, bizim hayvancımız için bunu terk etmeniz lazım' demişlerdi.
O dönemlerde hatırlayınız Türkiye'de Tarım Bakanı Fransız devletine yapmış olduğu hizmetler dolayısıyla Fransa'dan devlet nişanı aldı. Bir ülkenin Tarım Bakanı bir başka ülkenin madalyasını aldı. Bu dönemde köylü çeşitli yöntemlerle şehre transfer edildi, çeşitli yöntemlerle bu topraklar boşta kaldı. Toprakların boşta kalması ne kadar sürecek? Şehirde sıkışan, geçinemeyen insanlar artık o toprakları satmak zorunda kalacaklar. Bu da Avrupa'nın ikinci stratejik hedefiydi. Çünkü ileriye dönük olarak iç denizlerin bulunduğu bölgelerde bu buzul çağının sonuna geldiğimiz dönemde yaşanabilir arazilerin nereler olduğu artık tespit edilmiş durumda. Bu bölgelerde çok önemli bir şekilde nüfus kaydırmaları yapılacak, gerekirse kaoslar ve savaşlarla buralar arındırılacak ve ABD'den, Avrupa'dan, Kuzey Avrupa'dan birçok insan buraya gelip yerleşecek. Asıl hedef ve plan budur ve bu doğrultuda maalesef yıllardan beri ilerliyor.
Türk devleti kendi politikalarıyla dışarıdan işçi falan getirmiyor, göçmen getirmiyor. Dikkat ederseniz dışarıdan gelen sığınmacı, göçmen her ne isim veriyorsanız bunların tamamı dış baskılarla, oldubittilerle gerçekleşiyor. Bu bir planın programın parçası değil yani ülke yarın 100 milyon yabancıyı istihdam edecekse ya da 100 milyon insanın burada yaşamasını istihdam edecekse hangi plan ve programın sonucunda bu gerçekleşecek ve bu 100 milyon yabancının karşılığında ne kadar yerli nüfus oluşacak? Doğum oranlarındaki eksilerin ne anlama geldiğini düşünürsek aslında bir şekilde burada bir yer değiştirmenin gerçekleştiğini net bir şekilde görebiliriz. Onun için bütün bu görünen problemlerin arkasında asıl plan da belki de bu coğrafyada ileriye dönük olarak bu coğrafyanın gerçek sahiplerini buradan uzaklaştırıp bir başkasına yer açmaktır. Bu da kabul etmek lazım ki en büyük milli güvenlik problemidir."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.