Bir yalanın perde arkası

2001 yılı Türkiyesi en az 1919 kadar sorunlu ve en az 1919 kadar kuşatılmış. 1919'da Kuvay-ı Milliye'yi boğan mütareke basını vardı.

Bunlar ünlü gazetelerdi, ünlü yazarlardı. Diyorlardı ki; "Türkiye kurtarılamaz, Kuvay-ı Mİlliye bir boştur. Bizim için en iyi çözüm mandayı kabul etmektir." 2001 de farklı değil. 2001'de de Kuvay-ı Milliye'yi, Bağımsız Türkiye'yi boğmaya çalışanlar var. Fakat tarih şahittir ki "Kuvayı Milliye esastır."

Evet Türkiye, Kurtuluş Savaşı şartlarını yaşıyor. Dış politikadan siyasete, ekonomiden toplumsal alana kadar kuşatılmışlığımız her geçen gün kendisini daha fazla hissettiriyor.

Ülkemizin çökertilmesi ve dışarıya mahkum edilmesinde içeriden ortakların rolü büyük.

Geçmişte Mili Mücadeleyi baltalamak isteyen mütarekeci basın vardı, şimdi de beşinci kol faaliyetlerine aynı mütarekeci basın, Kurntuluş Savaşı'nda bıraktığı yerden devam ediyor.

CIA'nın kontrolündeki bir televizyon kuruluşunun Türkiye versiyonunun ikiz kardeşi gazete, mütareke basını sıfatıyla görevine devam ediyor. Sahibi olduğu TV kanalında Güneydoğu'yu Türkiye haritasının sınırları dışına çıkaran grubun icraatı, şimdilerde Türkiye üzerine yazılan senaryolarla ne kadar da çakışıyor... Güneydoğu'yu Kürt Devleti sınırlarına dahil eden grub, ünlü Yahudi yazar William Safire'in görüşleriyle ne kadar da uyuşuyor.

Ne diyor, Yahudi Safire; "Fırat'ta bir Kürt Devleti kurulması ve Afgan savaşının Irak'a yayılmasını sağlamak için Türklerin Irak'a girmesini sağlamalıyız."

Amaç: Kürt Devleti. Havuç ise asla vermeyecekleri petrol. İşte William Safire ile Güneydoğu'yu bir Kürt devleti sınırları içinde gösteren Doğan grubunun buluşma noksatı bu.

Çamur atan ve attığı çamurla nasıl olsa iz kalır, medyanın, basının yüzde yetmişini elimde tutuyorum mantıklı grubu, tam bir yıl önce de böyle kan tutmuştu.

Avrupa Birliği Katılım Ortaklığı Belgesi'nin imzasına tek itirazın yükseldiği Milli basının sesi Meltem TV'ye ve Yeni Mesaj Gazetesine yine saldırmışlardı. Şimdi de tarih aynı... 7 Kasım 2000'de çamur atanlar, 7 Kasım 2001'de de kaldıkları yerden harekete geçtiler.

7 Kasım'da Kıbrıs'ın, Ege'nin, tüm milli meselelerin Avrupa Birliğine teslim edildiği günlerde bizi şu cümlelerle itham etmişlerdi: Avrupa Birliği karşıtıdırlar, askere sahip çıkıyorlar, misyonerlik faaliyetlerine karşıdırlar. Bu üç sıfatı yakından uzaktan taşımadıkları ve de inanmadıkları, bilakis karşı oldukları bu üç sıfattan dolayı bizi itham etmeye çalışmışlardı.

Tam bir yıl önce Meltem TV'ye, Yeni Mesaj'a çamur atmaya çalışanlar, şimdi yıl dönümünde yeniden yoldan çıkmış görünüyorlar. Süreç 7 Kasım 2000 ile aynı. Şimdi de Kıbrıs, bizzat Dışişleri Bakanı'nın açıklamalarıyla ağır bir bedele dönüşürken; 5. kolcular, Kıbrıs'ı vermeyin diyen Meltem TV'ye ve Yeni Mesaj'a saldırmaya çalışıyorlar.

Yine milli bütünlüğümüz, yine topraklarımız... Yine 7 Kasım... Bu zamanın kimlerin intikam günü olduğunu çok iyi biliyoruz. Ama bu sefer "dul kadının çocukları"nın işi zor.

Mütareke basını aslında kendisinden bekleneni yapıyor. Dışardan teslim alınmaya çalışılan Türkiye için içeriden faaliyetlerin olması sürpriz değil. 5. kol faaliyetleri deniliyor bunlara. Vazifeleri "Millici düşünceyi" boğarak görev yaptıkları dışaradan patronlara görev yerini, yani Türkiye'yi bağlamak. Bunun yolu milli güçleri zayıflatmaktan geçiyor.

O dünyanın kurallarına göre her yol mübah ve her yol meşru. İşte mütarekeci basının nadide taşı Milliyet'in yaptığı şeyin adı da bu. Hortumlamalarıyla ünlü kartelin, elde ettiği paraları nerelere harcadığı da böylece netleşiyor. Hortumdan gelen paralar 5. kol faaliyetlerine gidiyor.

Mütareke basının 2001'deki temsilcisi Milliyet gazetesi, bugün okuyanı güldürecek komiklikte bir iftira ve yalanı kaleme aldı. Mevkutenin yalan üzerine kurulmuş iddialarına bir bakalım...

Kampanyanın birinci iddiası şu; İGDAŞ Yeni Mesaj'a ve Meltem TV'ye niye reklam verdi? Cevabı, Milliyet mevkutesine değil, ancak en ufak soruyu dahi ortadan kaldırmak için veriyoruz: Bir medya kurumuna reklam vermek niçin suç olsun? Şu komediye bakın...

Şimdi soruyoruz: Mevkuteyi rahatsız eden şey acaba nedir?

Verdiğimiz doğru haber mi? Milletle aynı dilden konuşmamız, aynı mefkürede bütünleşmemiz mi? Medyayı sizin yaptığınız gibi şantaj için kullanmamamız mı? Medyayı beyin yıkama aleti görmememiz mi?

Mütarekeci basının en nadide parçası mevkute, Meltem TV'ye özel uygulama yazılıp yapılmadığını da merak ediyormuş... Hiç zahmet etmesinler, biz hemen söyleyelim. Bir özel muamele yapıldığı doğru.

Ama kime? Kendileri gibi şantajcı kartel medyaya en yüksek birim fiyatlarla yüzmilyarlarca lira verilirken, Meltem TV'ye verilen devede kulak bile değil. Şimdi açıkça teklif ediyoruz: Varmısınız dökümanları yayınlamaya...

Kartel medya mevkutesinin bir iddiası da reklamların Ali Müfit Gürtuna'nın belediye başkanlığının öncesinde yayınlanması. Bunun bir sakıncası olduğunu sanmıyorum. Çünkü biz dürüstüz. Dürüstlüğün bu mevkuteye yabancı bir kavram olduğunu da biliyoruz. Bundan dolayı olacak ki, reklamın zamanını çarpıtarak kendi senaryolarına uygun hale getirmeye çalışıyorlar. Reklamla ilgili bu şerhi düşerek, reklamların seçimlerden çok sonra yayınlandığını söyleyelim, hatırlatalım... Tabii ki anlamak isteyen beyinlere. Mütarekeci basının kaygılarının nereden kaynaklandığını da biz çok iyi biliyoruz. Kuvay-ı Miliye mitinglerine yüzbinlerce insanıyla katılan "Anadolu"dan korktuklarını biliyoruz. Mitinglerin isminin "Ulusal Bağımsızlık" olduğunu milletimiz çok iyi biliyor. Maksat bu mitinglere kucak açan tek basın ve medya kuruluşu olan Meltem TV'yi ve Yeni Mesaj gazetesini korkutmak Kuvay-ı Milliyeyi durdurmak. Kuvay-ı Milliye'nin sesini kısmak. İktidara koşan Kuvay-ı Milliye kadrosunun önünü kesmeye çalışıyorlar. Telaşlanmaları normal... Yeni Mesaj ve Meltem TV'ye niye reklam aldın diye soranlara, biz niye çaldın, diye soracağız. Bunu biliyorlar. Telaşları bundan. Evet, sayfalar açılıyor, dosyalar saçılıyor. Temiz eller hareketi başlıyor.

Her biri suç duyurusu niteliğinde millete ve devlete ihanetin ve hortumlamaların dosyalarını açacığız. Bu milletin bağrından çıkan Kuvay-ı Milliye kadrosu, değil trilyonluk hortumlamaların, zerrenin hesabını soracak...

Antarktika'ya kaçsalar bile adalete teslim olacaklar.

Korku bundan, panik bundan, yalan haberler bundan, düzmece senaryoları bundan...