"Sabah çok erken saatlerde büyüklerinin ellerini öpüp aldıkları harçlıkları sevinç çığlıklarıyla birbirine gösteren çocukların, yakınlarını ziyaret eden, sevdiklerine kutlama kartları gönderen yetişkinlerin yerini kimler aldı? Acaba çağ, elektronik iletişim çağı da ondan mı sokaklardan çekildik?" Bu sorgulama artık çok daha sık yapılsa da hayat alışkanlıkları gelişen teknolojiyle birlikte değişen insanların, elektronik ortamda 'yüz yüze sıcaklıktan' uzaklaştığı belirtildi. Ancak, eskiye özlemin varlığını hissettirdiği de göz ardı edilemedi. Kısaca insanlar hala "nerede o eski bayramlar" demekten vazgeçmedi.
EÜ Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ercan Tatlıdil, toplumsal bir değişmenin yaşandığını, ancak bunun aksinin de düşünülemeyeceğini söyledi. Prof. Dr. Tatlıdil, "Tek değişmeyen, bayramın bize atfettiği değerler. Hem inançtan kaynaklanan öneminde, hem sosyal birlikteliğimize sağladığı kavramda bir değişme yok. Bayramın isminde ve duygularında değişme yok. Ama bayram anlayışına yüklenen anlamda, koşulların getirdiği değişim var" dedi.
Büyük şehirde
yaşamanın bedelleri
30 yaş üstü kuşağın çocukluğunda annelerin çalışmadığını, geniş aileler içinde yaşandığını, kentlerin daha küçük olduğunu ve yüz yüze ilişkilerin önemi bulunduğunu belirten Prof. Dr. Tatlıdil, şunları dile getirdi: "Artık büyük yerleşim birimlerinde insanlar işten eve koştururken, ailesine bile zaman ayıramıyor. Koşullar öyle değişti ki, anne babası çalışan küçükler önce kreşe, sonra anaokullarına giderek, doğduklarından itibaren evi terk etmek, büyüklerle beraber mesai yapmak zorunda kalıyor. Akşamları akraba, komşu ziyaretleri yok. Ailelerin kendi çocuklarına bile ayıracak zamanları yok. Dünyanın değişen koşulları içinde çalışmanın büyük bir zaman dilimini alması, kendimize ayırdığımız süreyi azaltıyor. Zaman artık çok önemli hale geliyor." Prof. Dr. Tatlıdil, bu durumda ailelerin, bayram gibi özel zamanlarda çocuklarıyla birlikte daha çok zaman geçirecekleri planlara yöneldiğini, birlikte tatile çıkmanın daha önemli hale geldiğini kaydetti.
Hani o sıcak mektuplar
Elektronik iletişim araçlarının hayata katılmasıyla artık insanların birbirine mektup yazmadığını, kart atmadığını belirten Prof. Dr. Tatlıdil, "Eskiden bir hafta öncesinden sevdiklerimize duygularımızı en iyi tanımlayabilecek kartları aramaya başlardık. İçine yazdıklarımız kadar kartın üzerindeki resimler, adeta sevdiklerimizle bizi kaynaştıran metalardı. Bayramlarda posta kilitlenir, ama biz hep o kartları beklerdik" dedi.
EÜ Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ercan Tatlıdil, toplumsal bir değişmenin yaşandığını, ancak bunun aksinin de düşünülemeyeceğini söyledi. Prof. Dr. Tatlıdil, "Tek değişmeyen, bayramın bize atfettiği değerler. Hem inançtan kaynaklanan öneminde, hem sosyal birlikteliğimize sağladığı kavramda bir değişme yok. Bayramın isminde ve duygularında değişme yok. Ama bayram anlayışına yüklenen anlamda, koşulların getirdiği değişim var" dedi.
Büyük şehirde
yaşamanın bedelleri
30 yaş üstü kuşağın çocukluğunda annelerin çalışmadığını, geniş aileler içinde yaşandığını, kentlerin daha küçük olduğunu ve yüz yüze ilişkilerin önemi bulunduğunu belirten Prof. Dr. Tatlıdil, şunları dile getirdi: "Artık büyük yerleşim birimlerinde insanlar işten eve koştururken, ailesine bile zaman ayıramıyor. Koşullar öyle değişti ki, anne babası çalışan küçükler önce kreşe, sonra anaokullarına giderek, doğduklarından itibaren evi terk etmek, büyüklerle beraber mesai yapmak zorunda kalıyor. Akşamları akraba, komşu ziyaretleri yok. Ailelerin kendi çocuklarına bile ayıracak zamanları yok. Dünyanın değişen koşulları içinde çalışmanın büyük bir zaman dilimini alması, kendimize ayırdığımız süreyi azaltıyor. Zaman artık çok önemli hale geliyor." Prof. Dr. Tatlıdil, bu durumda ailelerin, bayram gibi özel zamanlarda çocuklarıyla birlikte daha çok zaman geçirecekleri planlara yöneldiğini, birlikte tatile çıkmanın daha önemli hale geldiğini kaydetti.
Hani o sıcak mektuplar
Elektronik iletişim araçlarının hayata katılmasıyla artık insanların birbirine mektup yazmadığını, kart atmadığını belirten Prof. Dr. Tatlıdil, "Eskiden bir hafta öncesinden sevdiklerimize duygularımızı en iyi tanımlayabilecek kartları aramaya başlardık. İçine yazdıklarımız kadar kartın üzerindeki resimler, adeta sevdiklerimizle bizi kaynaştıran metalardı. Bayramlarda posta kilitlenir, ama biz hep o kartları beklerdik" dedi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.