Bir gurup, bir ekip bir dağın zirvesine doğru tırmanmaktadırlar.
Onları uzaktan seyreden kalabalık, iki guruba ayrılmış durumdalar.
Bir taraf diyor ki; bu dağın zirvesine doğru tırmanan gurup bizim içimizden çıkan, bizi temsil eden, bizim adımıza zahmet çeken, zorluklara katlanan bir guruptur ve dağın ardındaki düşmanın durumundan, vurucu gücünden, tuzaklarından bizleri haberdar etmek için tırmanmaktadırlar dolayısıyla onlara madden ve manen destek olmak boynumuzun borcudur.
Diğer bir taraf ise diyor ki; dağın zirvesine doğru tırmanan o gurup evet bizim içimizden çıkmıştır, bizim desteklerimizle oralara kadar varmışlardır ama zirveye ulaştıklarında dağın ardındaki düşmana işaret verecekler, hakkımızda bilgi verecekler, zaaflarımızı ve zayıf noktalarımızı düşmana bildirecekler ve topyekûn imha edilmemize sebep olacaklar.
Biri diyor ki düşmanlarımız hakkında bilgi toplayacaklar ve ona göre tedbir almamızı sağlayacaklar, diğeri de diyor ki bizim hakkımızda düşmana bilgi sızdıracaklar ve daha çabuk, daha kolay yenilmemize sebep olacaklar.
Tam da bıçak sırtı dedikleri bir durum.
Acaba söz konusu gurup, içinden çıktıkları bu kitlenin sulh ve selameti için mi yollardadırlar yoksa imhası ve ifsadı için mi?
Acaba söz konusu bu ekip, niyetleri halis olduğu halde bilgi, beceri, tecrübe ve yetenek eksikliğinden ötürü zaman zaman "kaş yapayım derken göz çıkaran" türünden eylemlere ve söylemlere imza attıkları için mi, düşmana taşeronluk yapmakla suçlanmaktadırlar?
Karpuz gibi ikiye ayrılmış durumda olan kalabalık kitlenin bir parçası öyle bir parçası böyle diyor.
Bıçak sırtı vaziyeti sür git devam ediyor.
"Daha önceki zirveye çıkışlarında, dağın ardındaki düşmanla kaş-göz işareti ile konuştuklarında başımıza şu şu felaketler gelmedi mi?" şeklinde uzunca soru listesi sunan taraf haksız sayılabilir mi?
Dağın zirvesine doğru tırmanan söz konusu gurupla ilgili olarak ikiye ayrılmış olan ve bir birine taban tabana zıt yorumlar yapan, çok farklı sonuçlar çıkaran bu iki gurubu uzaktan izleyen üçüncü bir gurup ise onlar hakkında adaletle hüküm vermek istiyor.
"Kim haklı kim haksız?" sorularının doğru cevaplarına ulaşmak için kılı kırk yarıyor, çok ince eliyor ve sık dokuyor.
Her iki türlü de yorumlanabilecek durumda olan eylemlere ve söylemlere imza atarak arkalarındaki kitleyi ikiye bölen o guruptan sadır olan her sözü ve her davranışı mercek altına yatırarak doğruyu yanlıştan, haklıyı haksızdan ayırmaya çalışıyor.
Bu "bıçak sırtı" vaziyeti doğru okumaya çalışan bu üçüncü gurubun işi daha zor gibi.
Allah kolaylık versin.
Onları uzaktan seyreden kalabalık, iki guruba ayrılmış durumdalar.
Bir taraf diyor ki; bu dağın zirvesine doğru tırmanan gurup bizim içimizden çıkan, bizi temsil eden, bizim adımıza zahmet çeken, zorluklara katlanan bir guruptur ve dağın ardındaki düşmanın durumundan, vurucu gücünden, tuzaklarından bizleri haberdar etmek için tırmanmaktadırlar dolayısıyla onlara madden ve manen destek olmak boynumuzun borcudur.
Diğer bir taraf ise diyor ki; dağın zirvesine doğru tırmanan o gurup evet bizim içimizden çıkmıştır, bizim desteklerimizle oralara kadar varmışlardır ama zirveye ulaştıklarında dağın ardındaki düşmana işaret verecekler, hakkımızda bilgi verecekler, zaaflarımızı ve zayıf noktalarımızı düşmana bildirecekler ve topyekûn imha edilmemize sebep olacaklar.
Biri diyor ki düşmanlarımız hakkında bilgi toplayacaklar ve ona göre tedbir almamızı sağlayacaklar, diğeri de diyor ki bizim hakkımızda düşmana bilgi sızdıracaklar ve daha çabuk, daha kolay yenilmemize sebep olacaklar.
Tam da bıçak sırtı dedikleri bir durum.
Acaba söz konusu gurup, içinden çıktıkları bu kitlenin sulh ve selameti için mi yollardadırlar yoksa imhası ve ifsadı için mi?
Acaba söz konusu bu ekip, niyetleri halis olduğu halde bilgi, beceri, tecrübe ve yetenek eksikliğinden ötürü zaman zaman "kaş yapayım derken göz çıkaran" türünden eylemlere ve söylemlere imza attıkları için mi, düşmana taşeronluk yapmakla suçlanmaktadırlar?
Karpuz gibi ikiye ayrılmış durumda olan kalabalık kitlenin bir parçası öyle bir parçası böyle diyor.
Bıçak sırtı vaziyeti sür git devam ediyor.
"Daha önceki zirveye çıkışlarında, dağın ardındaki düşmanla kaş-göz işareti ile konuştuklarında başımıza şu şu felaketler gelmedi mi?" şeklinde uzunca soru listesi sunan taraf haksız sayılabilir mi?
Dağın zirvesine doğru tırmanan söz konusu gurupla ilgili olarak ikiye ayrılmış olan ve bir birine taban tabana zıt yorumlar yapan, çok farklı sonuçlar çıkaran bu iki gurubu uzaktan izleyen üçüncü bir gurup ise onlar hakkında adaletle hüküm vermek istiyor.
"Kim haklı kim haksız?" sorularının doğru cevaplarına ulaşmak için kılı kırk yarıyor, çok ince eliyor ve sık dokuyor.
Her iki türlü de yorumlanabilecek durumda olan eylemlere ve söylemlere imza atarak arkalarındaki kitleyi ikiye bölen o guruptan sadır olan her sözü ve her davranışı mercek altına yatırarak doğruyu yanlıştan, haklıyı haksızdan ayırmaya çalışıyor.
Bu "bıçak sırtı" vaziyeti doğru okumaya çalışan bu üçüncü gurubun işi daha zor gibi.
Allah kolaylık versin.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Aç bırakılan halka türlü tiyatrolar dayatılıyor / 08.11.2024
- Bugün soykırımcıya mal satanlar… / 07.11.2024
- Siz varsınız diye… / 05.11.2024
- Gündem değiştikçe hacım seviniyor, niye ki? / 03.11.2024
- Ne mızrak çuvala ne de minare kılıfa sığıyor / 02.11.2024
- Halkın hüznünden beslenen bir zihniyet / 01.11.2024
- Yaz saati inadı ve … / 31.10.2024
- Cumhuriyetin 101. yıl dönümünde ahvalimiz… / 30.10.2024
- İktidarın aşırı rahatlığı rahatsız edici / 29.10.2024
- Yalan yuva yapmış yaldızlısından / 27.10.2024
- Bugün soykırımcıya mal satanlar… / 07.11.2024
- Siz varsınız diye… / 05.11.2024
- Gündem değiştikçe hacım seviniyor, niye ki? / 03.11.2024
- Ne mızrak çuvala ne de minare kılıfa sığıyor / 02.11.2024
- Halkın hüznünden beslenen bir zihniyet / 01.11.2024
- Yaz saati inadı ve … / 31.10.2024
- Cumhuriyetin 101. yıl dönümünde ahvalimiz… / 30.10.2024
- İktidarın aşırı rahatlığı rahatsız edici / 29.10.2024
- Yalan yuva yapmış yaldızlısından / 27.10.2024