Bazı sivil toplum kuruluşları soyguna çanak tutuyor
Ülkelerin kontrolleri için 1980'li yıllara kadar diktatörleri destekleyenler, o ülkelerdeki halk hareketlerinin önüne geçemeyeceklerini gördüklerinde; tam tersi bir uygulama içerisine girdiler. Bu tarihten sonra kullanılan sloganlar "demokrasi ve insan hakları" oluverdi.
İnsan hakları adı altında çatışmayı körüklüyorlarİnsan hakları adı altında "çok kültürlü" lük ve "azınlık" hakları kavramları devreye konarak, devletlerin içlerinden milli bütünlüğü bozacak ve "devlet-millet çatışması" nı sağlayacak faaliyetler başlatıldı. Etnik parçalanma ile, güçlü devletler yerine her şeyi ile global firmaların kontrolüne ve ABD hegomanyasına dahil olmuş devletçikler hedeflenmektedir.
Sivil toplum kuruluşları kullanılıyorSözde demokrasinin desteklenmesi adı altında oluşturulan sivil toplum kuruluşları, devletlerin idari yapılanmasına ve hükümetlere yön vermeya başlamışlardır. Hem global tefecilerin çıkarlarına hizmet eden bu zümre sayesinde; bu güçler, ellerini bu tarz kirli işlere sokmamakta, hem de bu yöntem çok daha ucuza mal olmaktadır. Çok az paraya değerlerini ve kimliklerini satan bu azdan da az grup üzerinden yürütülen sözde demokrasi projesi ile, kitleler yönlendirilmektedir. Böylece devlet kendi milleti ile, millet de kendi devleti ile kavgalı hale getirilerek, bilerek veya bilmeyerek global odakların ve sömürgeci ülkelerin çıkarlarına hizmet etmektedirler.
Devlet-millet çatışması sürekli körükleniyorÖzellikle Müslüman ülkelerde dindarların kendi topraklarında "inançlarını yaşayamadıkları" iddiası ile, kitleler, önce kendi devleti ile kavgalı hale getirilmiş; ancak dini yaşantının AB ve ABD gibi sözde uygar toplumlarda yaşanacağı yalanları ile, devletinden koparılan kitleler emperyal devletlerin istismarına açık hale getirilmiştir. Bunu izleyen sürecin hemen ardından şimdilerde ise "dinlerarası diyalog" adı altında kendi kültüründen ve toprağından koparılan kitlelerin, dinleri değiştirilerek topraklarının ve kaynaklarının "global odaklar tarafından sömürülmesine tepkisiz" hale getirilmek istenmektedir.
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET İÇİN NE DEDİLER
Prof. Dr. Yuri Kadak / Estonya- TalinnModel herkesi kuşatıyorYirminci yüzyıl sonlarında, devlet ve vatandaş arasındaki bağın hiçbir mantıki gerekçeye dayanmadan yıpratılması, hatta koparılmaya çalışılarak dengelerin zorlanması çok ciddi problemlerden biri. Eserde benim en önemli bulduğum yön bu problemi telafi eden bir mekanizmayı somutlaştırması ve formülleştirmesi. Prof. Dr. Baş, devleti güçlendirirken, Sosyal Devlet enstrümanlarıyla milleti de kuvvetlendiriyor; "kaba devlet"i değil, bilakis "baba devlet" yapısını oluşturuyor. Model, öyle bir yapı geliştiriyor ki, hiçbir din, ırk ve sınıf farkı gözetmeksizin herkesi destekliyor, herkes kabiliyetine göre bu destekten azami istifade ile ya katma değer üretiyor veya üretilene müşteri olarak ekonominin sürekli büyümesine katkı sağlıyor. Bu yaklaşım, bugün insanlığın tıkandığı noktada, beklenen yaklaşımdır. Bu bağlamda sayın Prof. Dr. Baş, insanlık ve bilim adına bir yüzakı bilgedir. Ve "milli devlet sosyal devlet" çatısı altında bir sistem halinde ortaya konan düsturlar, yalnızca yıkıcı globalleşmenin önünü kesmek değil, aynı zamanda buna tepki olarak ortaya çıkabilecek aşırı milliyetçilik akımlarının da beslenebileceği kaynakları kesiyor. Ve dünyamız şu anda tam olarak ta böyle bir ışığa muhtaçtır.
Ülkelerin kontrolleri için 1980'li yıllara kadar diktatörleri destekleyenler, o ülkelerdeki halk hareketlerinin önüne geçemeyeceklerini gördüklerinde; tam tersi bir uygulama içerisine girdiler. Bu tarihten sonra kullanılan sloganlar "demokrasi ve insan hakları" oluverdi.
İnsan hakları adı altında çatışmayı körüklüyorlarİnsan hakları adı altında "çok kültürlü" lük ve "azınlık" hakları kavramları devreye konarak, devletlerin içlerinden milli bütünlüğü bozacak ve "devlet-millet çatışması" nı sağlayacak faaliyetler başlatıldı. Etnik parçalanma ile, güçlü devletler yerine her şeyi ile global firmaların kontrolüne ve ABD hegomanyasına dahil olmuş devletçikler hedeflenmektedir.
Sivil toplum kuruluşları kullanılıyorSözde demokrasinin desteklenmesi adı altında oluşturulan sivil toplum kuruluşları, devletlerin idari yapılanmasına ve hükümetlere yön vermeya başlamışlardır. Hem global tefecilerin çıkarlarına hizmet eden bu zümre sayesinde; bu güçler, ellerini bu tarz kirli işlere sokmamakta, hem de bu yöntem çok daha ucuza mal olmaktadır. Çok az paraya değerlerini ve kimliklerini satan bu azdan da az grup üzerinden yürütülen sözde demokrasi projesi ile, kitleler yönlendirilmektedir. Böylece devlet kendi milleti ile, millet de kendi devleti ile kavgalı hale getirilerek, bilerek veya bilmeyerek global odakların ve sömürgeci ülkelerin çıkarlarına hizmet etmektedirler.
Devlet-millet çatışması sürekli körükleniyorÖzellikle Müslüman ülkelerde dindarların kendi topraklarında "inançlarını yaşayamadıkları" iddiası ile, kitleler, önce kendi devleti ile kavgalı hale getirilmiş; ancak dini yaşantının AB ve ABD gibi sözde uygar toplumlarda yaşanacağı yalanları ile, devletinden koparılan kitleler emperyal devletlerin istismarına açık hale getirilmiştir. Bunu izleyen sürecin hemen ardından şimdilerde ise "dinlerarası diyalog" adı altında kendi kültüründen ve toprağından koparılan kitlelerin, dinleri değiştirilerek topraklarının ve kaynaklarının "global odaklar tarafından sömürülmesine tepkisiz" hale getirilmek istenmektedir.
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET İÇİN NE DEDİLER
Prof. Dr. Yuri Kadak / Estonya- TalinnModel herkesi kuşatıyorYirminci yüzyıl sonlarında, devlet ve vatandaş arasındaki bağın hiçbir mantıki gerekçeye dayanmadan yıpratılması, hatta koparılmaya çalışılarak dengelerin zorlanması çok ciddi problemlerden biri. Eserde benim en önemli bulduğum yön bu problemi telafi eden bir mekanizmayı somutlaştırması ve formülleştirmesi. Prof. Dr. Baş, devleti güçlendirirken, Sosyal Devlet enstrümanlarıyla milleti de kuvvetlendiriyor; "kaba devlet"i değil, bilakis "baba devlet" yapısını oluşturuyor. Model, öyle bir yapı geliştiriyor ki, hiçbir din, ırk ve sınıf farkı gözetmeksizin herkesi destekliyor, herkes kabiliyetine göre bu destekten azami istifade ile ya katma değer üretiyor veya üretilene müşteri olarak ekonominin sürekli büyümesine katkı sağlıyor. Bu yaklaşım, bugün insanlığın tıkandığı noktada, beklenen yaklaşımdır. Bu bağlamda sayın Prof. Dr. Baş, insanlık ve bilim adına bir yüzakı bilgedir. Ve "milli devlet sosyal devlet" çatısı altında bir sistem halinde ortaya konan düsturlar, yalnızca yıkıcı globalleşmenin önünü kesmek değil, aynı zamanda buna tepki olarak ortaya çıkabilecek aşırı milliyetçilik akımlarının da beslenebileceği kaynakları kesiyor. Ve dünyamız şu anda tam olarak ta böyle bir ışığa muhtaçtır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.