Batı sözde insan hakları adına çıkardığı beyannamelerde yazılanları hiçe saymaktadır. İnsan hakları sadece siyasi ve ideolojik bir koz haline getirilmiştir. İnsan hakları konusu özellikle bugün demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkeleri ile beraber uluslararası ilişkilerde farklı amaçlarla kullanılmaktadır.
Batı insan haklarını sürekli ihlal etmiştirBu husus dünya ülkelerinin insan hakları ihlalleri konusunda hazırladıkları raporlarda da görüldüğü gibi tamamen siyasi bir boyut kazanmıştır. Mesela, "Avrupa Birliğine üye ülkelerin insan hakları konusunda birbirlerini eleştirdikleri örneğine hemen hemen hiç rastlanmamaktadır. Oysa bu ülkelerdeki bazı insan hakları ihlalleri hakkında Uluslararası Af Örgütü gibi kuruluşların pek çok raporu var. AB üyesi ülkelerin birçoğu hakkında Avrupa İnsan Hakları Divanında, İnsan Hakları Sözleşmesinin ihlal edildiği gerekçesiyle açılmış pek çok dava ve verilmiş karar mevcuttur.Avrupa İnsan Hakları Divanında İtalya aleyhindeki başvurular Türkiye'nin yedi misli, Fransa aleyhindekiler Türkiye'nin üç misli, İngiltere aleyhindekiler de Türkiye'den çok fazla olmasına rağmen; AB üyeliği konusunda Türkiye'nin önüne getirilen ilk mesele insan hakları ihlalleridir. Bu bağlamda, Lozan'da azınlık olarak sayılmayanlara azınlık statüsünde haklar verilmesi ve böylece Türkiye'nin parçalanmasının önünü açacak düzenlemelerin insan haklarıdır denilerek yerine getirilmesinin istenmesi düşündürücüdür. Türkiye'yi ziyaret eden AB üyesi ülkelerinin Dışişleri bakanları resmi programlarında olmamasına rağmen, özellikle bazı dernek yetkilileri ile görüşmeler talep etmekte, hapishaneleri ziyaret talebinde bulunmaktadır. Bu talepler, özellikle AB kapısında yarım asırdır bekletilen Türkiye'ye karşı, Avrupa'nın elindeki "insan hakları" kozunun bir yansımasıdır.Şurası bir gerçek ki, uluslararası arenada özellikle Türkiye için insan hakları denilince; hakların temini ve her türlü yaşam koşullarının iyileştirilmesinden değil, siyasi taleplerin yerine getirilmesinden bahsedilmektedir.
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET İÇİN NE DEDİLER
Prof. Dr. Cahit Babuna / İstanbul Ünv. Emekli Öğr. ÜyesiArtan nüfus tehlike değildirEski ve klasik ekonomik anlayışta insanların ihtiyaçları sınırsız tabiatın sunduğu varlıklar ise sınırlı olarak benimsenmiş bulunmaktadır. Milli Ekonomi modelinde ise bunun tam tersi olduğu bildirilmektedir. İnsanların ihtiyaçları sınırlı tabiatın sundukları ise sınırsızdır. Ancak sınırsız olan, insanların ihtiyaçları değil ve fakat "İHTİRASLARIDIR", kazanma hırsıdır. Bireyler kendi ihtiyaçlarından çok daha fazla değer oluşturma kabiliyetindedir. Ancak var olan KAPİTALİST ekonomik modelleri, insanların kabiliyetlerini devreye koymak yerine, onları devre dışı bıraktığı için sınırsız kaynaklara rağmen insanlığın büyük bir kesimi yokluk içerisindedir. Aslında dünyada artan nüfus bir tehlike değildir, değerli bir varlıktır. Esas tehlike O nüfusun kapitalist ülkeler tarafından adeta bloke edilip kendilerine dönük istismar edilmesidir. Eğer artan nüfusla dünyada fakirlik oluşsaydı, şimdiki daha çok nüfuslu dünyada, ilerlemenin ters yönde gelişmesi gerekirdi. Fakir ülkelerin perişan durumlarının sebeplerine bakılırsa -o durumda olmalarının sebebi, kendi nüfus çoğalmalarına bağlı değildir. Perişanlıkları "BATI KAPİTALİZMİN" ve istismarcıların onları sömürmesine bağlı olmalarıdır.
Batı insan haklarını sürekli ihlal etmiştirBu husus dünya ülkelerinin insan hakları ihlalleri konusunda hazırladıkları raporlarda da görüldüğü gibi tamamen siyasi bir boyut kazanmıştır. Mesela, "Avrupa Birliğine üye ülkelerin insan hakları konusunda birbirlerini eleştirdikleri örneğine hemen hemen hiç rastlanmamaktadır. Oysa bu ülkelerdeki bazı insan hakları ihlalleri hakkında Uluslararası Af Örgütü gibi kuruluşların pek çok raporu var. AB üyesi ülkelerin birçoğu hakkında Avrupa İnsan Hakları Divanında, İnsan Hakları Sözleşmesinin ihlal edildiği gerekçesiyle açılmış pek çok dava ve verilmiş karar mevcuttur.Avrupa İnsan Hakları Divanında İtalya aleyhindeki başvurular Türkiye'nin yedi misli, Fransa aleyhindekiler Türkiye'nin üç misli, İngiltere aleyhindekiler de Türkiye'den çok fazla olmasına rağmen; AB üyeliği konusunda Türkiye'nin önüne getirilen ilk mesele insan hakları ihlalleridir. Bu bağlamda, Lozan'da azınlık olarak sayılmayanlara azınlık statüsünde haklar verilmesi ve böylece Türkiye'nin parçalanmasının önünü açacak düzenlemelerin insan haklarıdır denilerek yerine getirilmesinin istenmesi düşündürücüdür. Türkiye'yi ziyaret eden AB üyesi ülkelerinin Dışişleri bakanları resmi programlarında olmamasına rağmen, özellikle bazı dernek yetkilileri ile görüşmeler talep etmekte, hapishaneleri ziyaret talebinde bulunmaktadır. Bu talepler, özellikle AB kapısında yarım asırdır bekletilen Türkiye'ye karşı, Avrupa'nın elindeki "insan hakları" kozunun bir yansımasıdır.Şurası bir gerçek ki, uluslararası arenada özellikle Türkiye için insan hakları denilince; hakların temini ve her türlü yaşam koşullarının iyileştirilmesinden değil, siyasi taleplerin yerine getirilmesinden bahsedilmektedir.
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET İÇİN NE DEDİLER
Prof. Dr. Cahit Babuna / İstanbul Ünv. Emekli Öğr. ÜyesiArtan nüfus tehlike değildirEski ve klasik ekonomik anlayışta insanların ihtiyaçları sınırsız tabiatın sunduğu varlıklar ise sınırlı olarak benimsenmiş bulunmaktadır. Milli Ekonomi modelinde ise bunun tam tersi olduğu bildirilmektedir. İnsanların ihtiyaçları sınırlı tabiatın sundukları ise sınırsızdır. Ancak sınırsız olan, insanların ihtiyaçları değil ve fakat "İHTİRASLARIDIR", kazanma hırsıdır. Bireyler kendi ihtiyaçlarından çok daha fazla değer oluşturma kabiliyetindedir. Ancak var olan KAPİTALİST ekonomik modelleri, insanların kabiliyetlerini devreye koymak yerine, onları devre dışı bıraktığı için sınırsız kaynaklara rağmen insanlığın büyük bir kesimi yokluk içerisindedir. Aslında dünyada artan nüfus bir tehlike değildir, değerli bir varlıktır. Esas tehlike O nüfusun kapitalist ülkeler tarafından adeta bloke edilip kendilerine dönük istismar edilmesidir. Eğer artan nüfusla dünyada fakirlik oluşsaydı, şimdiki daha çok nüfuslu dünyada, ilerlemenin ters yönde gelişmesi gerekirdi. Fakir ülkelerin perişan durumlarının sebeplerine bakılırsa -o durumda olmalarının sebebi, kendi nüfus çoğalmalarına bağlı değildir. Perişanlıkları "BATI KAPİTALİZMİN" ve istismarcıların onları sömürmesine bağlı olmalarıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.