İslam dünyası olarak içinde bulunduğumuz perişan durumun sebepleri üzerinde kafa yormuyoruz.
Günden güne artan maddi ve manevi kayıplarımızın nedenleri hakkında tefekkür etmiyor, kafa çatlatmıyoruz.
Neredeyse günde birkaç defa çeşitli ülkelerin yetkilileri ve sözcüleri tarafından istiskale uğramamızı asla dert etmiyor, bu sefaletten çıkış yollarını araştırmıyoruz.
Önceki kuşaklardan devraldığımız kaynaklarımızın, bizi biz yapan değerlerimizin hızlı bir şekilde elimizden, hayatımızdan ve ayağımızın altından kayıp gitmesine kulak bile kabartmıyoruz.
Daha dün gibi kısa bir zaman önce sahip olduğumuz servetin, sermayenin ve kaynakların neredeyse kaşla-göz arasında ve hangi ara el değiştirdiğini merak bile etmiyoruz.
Koca dünyada, yedi milyarlık insanlık âlemi içinde kan ve gözyaşının, sürgünlerin ve ayrılıkların, feryad ve figanların neden hep bizim payımıza düştüğünü, can yakıcı ve yürek parçalayıcı ağlamaların neden hep bizim dünyamızdan yükseldiğini sorgulamıyoruz.
Sınırsız kaynaklarımıza rağmen neden açlık ve sefalet sürekli bizim dünyamızda kol geziyor, neden bizim insanlarımız yurtlarını-yuvalarını terk ediyor da başka diyarlara göçmenin yollarını arıyorlar ve yollarda yitip gidiyorlar?
21. yüzyılın ilk çeyreğini bitirmek üzere olduğumuz bir zaman diliminde, başkalarının uzayda şehirler kurma planları yaptığı bir devirde neden bizim dünyamızda insanlarımız hala çürük evlerde, toprak ve kerpiç evlerde oturmak zorundalar ve ufacık bir depremde kitlesel ölümler yaşanıyor?
Dış güçlerin, dış mihrakların ve şer şebekelerinin oyunları ve tuzakları neden sürekli bizim dünyamızda etkili oluyor, neden hep bizler kandırılıyoruz ve oyuna geliyoruz türünden soruları sormuyoruz.
Daha ne zamana kadar; "bütün bunlar dış güçlerin oyunları, şer güçlerin yapıp-etmeleri" ezberini tekrarlayacağız ve kolaycılığına yaslanacağız?
"Müslüman bir delikten iki defa ısırılmaz" şeklindeki Nebevî ikazı bildiğimiz halde, bir birimize okuyup durduğumuz halde nerdeyse ısırılmadık yerimiz kalmamış olması bir türlü derin gafletten ve derin uykudan uyandırmıyor bizi, neden?
Başımıza gelenlerin sebepleri üzerinde dahi düşünmeyi akletmiyoruz.
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025