Bir okuyucumuz mesaj göndermiş: "IMF, Dünya Bankası ve ekonomistler, küresel bir dalgaya karşı uyarıda bulunurlarken, içeride özellikle sizin de içinde olduğunuz bir grup köşe yazarı, Cumhurbaşkanlığı seçimi 'risk yaratır' derken; Ali Babacan, nasıl oluyor da bu kadar rahat ve kaygısız konuşuyor? Acaba bildiği ve bizlerle paylaşmadığı bazı bilgiler olabilir mi?" Sevgili dostlar, Babacan ile ilgili soruya cevap vermek bana düşmez. Ne bildiği veya ne bilmediği konusunda bir fikrim yok. Bu yüzden soruyu cevapsız bırakalım ve gelin ben sizlere kısa bir hikâye anlatayım: Kral, veziri çağırmış ve sormuş: "Bu konuları nasıl hallederiz?", Vezir düşünmeden cevap vermiş "Kolay, şunu şöyle yaparız, onu öyle yapınca bu da böyle olur." Kral, durmuş, ellerini açmış ve yukarı bakarak şöyle demiş "Allahım bana da bu vezirimin aklından ver de, ben de bir gece rahat uyuyayım..." Umarım, rahat olanların ve rahat konuşanların aklından Allah hepimize kısmet eder. Bu noktada konuyu kapatmadan özellikle "Türkiye ekonomik olarak çok iyi yolda" diyenlere yöneltmek istediğim bir soru var: Türkiye bu kadar büyük bir ekonomik patlamaya rağmen, dünya liginde neden 19'uncu sıradan 20'nci sıraya geriledi? Bu gerileme, Türkiye'deki büyüme de 'konjonktürden' payını aldı ama diğerleri kadar alamadı anlamına gelir mi? Sevgili dostlar, bazı okuyucularımızın daha önceki yazılarda paylaştığımız verilere yönelik istekleri oldu, onları da sizlere aktarmak istiyorum: Türkiye'nin son 26 yılından veriler... - Türkiye, 1980-2006 arasında 1 trilyon 880 milyar dolardan fazla bir kaynak elde etti. Bu kaynağın 1.25 trilyon dolardan fazlası iç ve dış borçlanma ile elde edildi... - 1980-2006 arasında vergiden elde edilen kaynaklar, borçlanma ile elde edilen kaynakların yarısından az olarak gerçekleşti... - Paranın sistem dışında toplanması ve vergi toplayamamamızın sonucu ağır oldu ve yapılan borçlanmaya karşı son 26 yıl içinde 440 milyar dolardan fazla sadece faiz ödedik... - Ödediğimiz iç borç faizi dış borç için ödediğimiz toplam faizin dört ila beş katı olarak gerçekleşti... Her dalgalanma içerideki borcu katlarken, dalgalanmalarda elinde iç borç senedi bulunduran binde birin altında gerçek ve tüzelkişi, inanılmaz gelirler elde ettiler... - 440 milyar faiz ödediğimiz dönemde sadece 80-100 milyar dolar arası değişen bir yatırım yaparken, 250 milyar doların üstünde personel giderimiz oldu. - Personel giderimiz ile yatırım yaptığımız tutarın toplamı ödediğimiz faiz kadar olamadı... - Yatırım harcamalarımız son 26 yılda 2.5-3 kat arasında bir artış gösterirken, iç borç faiz ödemelerimiz 75'ten, dış borç faiz ödemelerimiz ise 19 kattan fazla arttı... - İç ve dış borçlara ödediğimiz faizdeki artış oranı ilk başladığı noktaya göre ortalama 50 kattan fazla bir artış gösterdi... - Hortumlanan bankaların basit maliyeti 1980-2005 arasında 45 milyar dolar olurken, faize ödediğimiz para 440 milyar doları bile bugün itibarıyla sollayarak neredeyse banka faturasının 10 katına denk geldi... - 1999-2006 arasında ödediğimiz faiz haftalık 700 milyon dolar ile 1 milyar dolar arasında değişti ve 2004 yılında 1 milyar doları dahi geçerek tepe noktasına ulaştı. - Alınan dış borçların yüzde 50'sinden fazlası son beş yıl içinde alındı... - Son 26 yılda yatırım harcamalarının toplamı, toplam borçlanmanın yüzde 10'unun bile altında kalırken, topladığımız toplam verginin yüzde 15'inin altında kaldı... Sonuç: Bu verileri de dikkate alıp 'Ekonomide uçuyoruz' diyebilirler ve matematik olarak ispatlarlarsa, ben de onların neferi olmaya hazırım.Yiğit Bulut/ Radikal
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.