Avrupa borç krizine 2011 yılında da çare bulunamadı. Aksine, finans piyasaları ve derecelendirme şirketleri hükümetleri önüne katıp sürüklemeye başladı
YENİ MESAJ - BERLİN
2011 yılında kriz zirveleri birbirini izledi. Finans piyasaları devlet tahvilleri için istediği risk primini durmadan yükseltti, çoğu Euro ülkesinin kredi itibarı derecelendirme şirketlerinin gözünden düştü. Kriz bütün olumsuz etkileriyle devam ediyor.Ortak para biriminin kâbus yılı iyi bir haberle başladı. Estonya, milli parasını Euro ile takas eden ilk eski Sovyet Cumhuriyeti oldu. Bu Baltık ülkesi malî disipliniyle Avrupa'nın sınıf birincisi oldu. Ama şubat ayında ilk kötü haber geldi. Almanya Merkez Bankası Başkanı Axel Weber görevi bırakacağını duyurdu. Jean-Claude Trichet'ten boşalacak olan Avrupa Merkez Bankası başkanlığının en güçlü adayı sayılan Weber, fiyat istikrarının korunmasıyla ilgili görüşlerini merkez bankasına kabul ettiremedi.
Büyük alışveriş Ama Euro'nun istikrarı tehlikeye girdiği takdirde ikinci elden tahvil alması da yasak değil. Avrupa Merkez Bankası bu yetkiyi cömertçe kullanarak 2010 yılının Mayıs ayından bu yana 203.5 milyar Euroluk bono satın aldı. Bu işlemlere, piyasaların desteklenmesini ve İtalya ya da İspanya gibi borçlu ülkelerin faiz maliyetinin düşürülmesini gerekçe gösterdi.Bu arada Brüksel'deki kriz zirveleri birbirini izliyordu. Mart ayında 27 Avrupa Birliği ülkesinin devlet ve hükümet başkanları Euro'yu emniyete almak için kapsamlı bir önlemler paketi hazırladılar. 2013 yılına kadar geçerli olacak Avrupa Malî İstikrar Fonu'nun hacmi 500 milyar euroya çıkarıldı. 2013 yılında bu fonun yerini 700 milyar euroluk Avrupa İstikrar Mekanizması alacak. Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ağustos ayında Euro Bölgesi için ekonomi hükümeti kurulmasını ve milli bütçelere borçlanma üst sınırı konmasını önerdiler. Euro tahvili gündemden kalkmıştı. Piyasalar kurban istediEkim ayında iki kriz zirvesi dört güne sığdırıldı. Gece yarısı, Yunanistan'ın borçlarının kısmen affedilmesi kararlaştırıldı. Özel kreditörler alacaklarının yüzde 50'sinden vazgeçecekti. Aynı zamanda Yunanistan'a 2014 yılına kadar 100 milyar Euroluk ek yardım yapılması da karara bağlandı. Sistemik olarak adlandırılan, yani "batırılamayacak büyüklükteki" bankalar ödenmiş sermayesini arttıracak, malî istikrar fonu yabancı sermaye cezbetmek suretiyle şişirilecekti. Bunun nasıl yapılacağı halâ açıklık kazanmış değil. Borç krizi Avrupa'da kurban almaya da başladı. Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu ekim sonunda Euro kurtarma planını halkoyuna sunacağını açıklamakla büyük riske girmiş oldu. Finans piyasalarının İtalya üzerindeki baskısı da kasım ayında had safhaya çıktı. İtalya, on yıl vadeli devlet tahviline ilk kez yüzde 6,7 oranında faiz ödemek zorunda kaldı. Reform planı parlamentoda reddedilen Başbakan Silvio Berlusconi de "şapkasını alıp gitmek" zorunda kaldı.
YENİ MESAJ - BERLİN
2011 yılında kriz zirveleri birbirini izledi. Finans piyasaları devlet tahvilleri için istediği risk primini durmadan yükseltti, çoğu Euro ülkesinin kredi itibarı derecelendirme şirketlerinin gözünden düştü. Kriz bütün olumsuz etkileriyle devam ediyor.Ortak para biriminin kâbus yılı iyi bir haberle başladı. Estonya, milli parasını Euro ile takas eden ilk eski Sovyet Cumhuriyeti oldu. Bu Baltık ülkesi malî disipliniyle Avrupa'nın sınıf birincisi oldu. Ama şubat ayında ilk kötü haber geldi. Almanya Merkez Bankası Başkanı Axel Weber görevi bırakacağını duyurdu. Jean-Claude Trichet'ten boşalacak olan Avrupa Merkez Bankası başkanlığının en güçlü adayı sayılan Weber, fiyat istikrarının korunmasıyla ilgili görüşlerini merkez bankasına kabul ettiremedi.
Büyük alışveriş Ama Euro'nun istikrarı tehlikeye girdiği takdirde ikinci elden tahvil alması da yasak değil. Avrupa Merkez Bankası bu yetkiyi cömertçe kullanarak 2010 yılının Mayıs ayından bu yana 203.5 milyar Euroluk bono satın aldı. Bu işlemlere, piyasaların desteklenmesini ve İtalya ya da İspanya gibi borçlu ülkelerin faiz maliyetinin düşürülmesini gerekçe gösterdi.Bu arada Brüksel'deki kriz zirveleri birbirini izliyordu. Mart ayında 27 Avrupa Birliği ülkesinin devlet ve hükümet başkanları Euro'yu emniyete almak için kapsamlı bir önlemler paketi hazırladılar. 2013 yılına kadar geçerli olacak Avrupa Malî İstikrar Fonu'nun hacmi 500 milyar euroya çıkarıldı. 2013 yılında bu fonun yerini 700 milyar euroluk Avrupa İstikrar Mekanizması alacak. Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ağustos ayında Euro Bölgesi için ekonomi hükümeti kurulmasını ve milli bütçelere borçlanma üst sınırı konmasını önerdiler. Euro tahvili gündemden kalkmıştı. Piyasalar kurban istediEkim ayında iki kriz zirvesi dört güne sığdırıldı. Gece yarısı, Yunanistan'ın borçlarının kısmen affedilmesi kararlaştırıldı. Özel kreditörler alacaklarının yüzde 50'sinden vazgeçecekti. Aynı zamanda Yunanistan'a 2014 yılına kadar 100 milyar Euroluk ek yardım yapılması da karara bağlandı. Sistemik olarak adlandırılan, yani "batırılamayacak büyüklükteki" bankalar ödenmiş sermayesini arttıracak, malî istikrar fonu yabancı sermaye cezbetmek suretiyle şişirilecekti. Bunun nasıl yapılacağı halâ açıklık kazanmış değil. Borç krizi Avrupa'da kurban almaya da başladı. Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu ekim sonunda Euro kurtarma planını halkoyuna sunacağını açıklamakla büyük riske girmiş oldu. Finans piyasalarının İtalya üzerindeki baskısı da kasım ayında had safhaya çıktı. İtalya, on yıl vadeli devlet tahviline ilk kez yüzde 6,7 oranında faiz ödemek zorunda kaldı. Reform planı parlamentoda reddedilen Başbakan Silvio Berlusconi de "şapkasını alıp gitmek" zorunda kaldı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.