Niçin istiyor? Ne çıkarı olabilir? "Avrupa olmazsa ben hiçim... Avrupa'nın vurduğu yerden gül biter... O bana ne diyorsa itirazsız yapmalıyım..." diyen özgüvenini yitirmiş, haysiyetini öldürmüş bir Türkiye'den, son 300 yılın en ileri uygarlığını, ekonomisini, insanlık değerlerini kurmuş AB'ye ne fayda gelir? Türkiye'nin, yalvarıp yakararak...Alttan alarak...Değerini yitirerek...İtibarsız ve şerefsiz kalmış olarak ve Dünya Bankası Türkiye Direktörü Andrew Vorkink'in dediği gibi; "histeriye tutulmuş Avrupa"nın, şamar oğlanı haline gelerek AB'ye girmeye razı olması bize, onlara, AB'ye, dünyaya, insanlığa ne kazandırır?Yol ağzına geldik.Yayınlanan 8 Kasım tarihli yaklaşık 80 sayfalık ilerleme raporu da; "Türkiye'nin, Başbakan'ı aldatılıp, elinden imza alınan ibiş bir ülke haline getirilmiş olduğunu" belgeliyor.Virgüllü, noktalı...Alafranga laflarla dolu...Vatandaşın anlamayacağı cümlelerle yazıyorlar. Filtre ettiğiniz zaman görmektesiniz ki son ilerleme raporunda "yapılmasını istedikleri" 3 ayrı bölümde toplanmış talepler var. Birinci bölümde; fikir özgürlüğü, düşünce hürriyeti, düşündüğünü serbestçe ifade etme, 301. maddenin kaldırılması, seçim barajının halkın Meclis'teki temsilini zayıflatan yüzdesinin düşürülmesi (yüzde 10'dan belki de yüzde 5'e...) gibi hedefler yer alıyor.Bunlar yük değil.Bunlar yapılırsa..Türkiye değer yitirmez.Haysiyeti kırılmaz.Türkiye bunları AB istediği için değil, kendisi için de yapmalı. Zaten fiilen çalışmaz hale gelmiş 301 de kaldırılmalı, seçim barajı düşürülerek Doğu ve Güneydoğu'da yüzde 50 oy almış bir Kürtçü partinin de Meclis'te temsili sağlanmalı.2. bölümde ise 2 hedef var.Vatan bölünmez bütündür.İrtica tehlikesi vardır.Diyorlar ki; bunları unutun, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin siyasi iktidar üzerindeki baskılarını kaldırın; "AB'ye girecekseniz Türkiye'nin bölünebilir olduğunu ve din esasına dayalı siyaset de yapılabileceğini" kabul edin.Yer misin?Yemez misin?Yersen; yani "Türkiye bölünebilir, halk istiyorsa irtica da gelir" diyebiliyorsan Türkiye'yi AB'ye almayı düşünebilirler. Yemezsen "tren kazası oldu" deyip, Aralık ayında yapılacak toplantıda ilişkileri dondurabilirler. Üçüncü bölüm felaket.Belleğinizi tazeleyin.12 ay öncesini hatırlayın.Hani bizim Başbakan Tayyip Erdoğan Brüksel'de, müzakere sürecini başlatacak metindeki "üye ülkelere Türkiye'nin limanları açılacaktır" diye yazan cümleyi tuzak olarak görmüş, imza atmamıştı. Açmış cep telefonunu pilotuna; "Hazırlayın uçağımı, bu iş burada bitmiştir, Ankara'ya dönüyorum" demişti. Fakat İngiltere Başbakanı Tony Blair araya girmiş, "Yapma Tayyip... Sen şimdi bu metnin altına imzayı at... Ankara'ya zaferle dön... Oradan AB'ye bir deklarasyon gönderir, Kıbrıs Türk kesimine ambargoları, izolasyonları kaldırmazsanız, biz de Kıbrıs Rum kesimine limanları açmayız dersin..." diye öğüt vermişti.Kandırmışlardı bizimkini...İmzayı almışlardı.Şimdi son ilerleme raporunda diyorlar ki; imza hukuk demektir, ya altına imza attığın metnin gereğini yap, Türkiye'nin limanlarını Kıbrıs Rum kesimine de aç ya da aralıkta "tren kazası" olabilir, sizi trenden aşağı atabiliriz.Şamar oğlanı yaptılar.Haysiyetimizi öldürüyorlar.Şerefsiz Türkiye istiyorlar.Niçin istiyorlar?Ne çıkarları olabilir? Necati Doğru/ Vatan
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.