Geçmişten günümüze en köklü ve en kutsal kurumlarımızdan biri olan aile yapımız üzerinde oynanan oyunlar günümüzde her sahada yapılmaktadır. Aile yapısını zayıflatmadan bu milleti köle yapamayacağını bilen batı dünyası son yıllarda kültürel alanda ve sembol isimler üzerinde birçok olumsuz hamleler yapmaktadır. Ülkelerin silahsız işgaline giden yolda buradan geçiyor zaten.Geçtiğimiz hafta 10 Kasım Atamızın ebediyete intikalinin 76. yılı olması nedeniyle Cumhuriyetimizin kurucusu ulu Önder M. Kemal Atatürk ve ailesi hakkında aklını yitirmiş -yahut kiraya vermiş- bazı şahıslar tarafından söylenenler ve yazılanlar bu yazıyı yazmama temel sebep olmuştur.Özellikle belirtmeliyim ki yıllardır Atatürk'e düşman hainler tarafından yapılan bu korkunç iftiracıların ipliğini pazara çıkaran bir er kişi var ülkemizde. 150'den fazla üniversitesi ve bir o kadarda tarih bölümü fakültelerinin varlığının olduğu bir dönemde hiç kimseden ses seda çıkmazken yine iş BAŞ'a düştü ve halkımız O'nun sayesinde gerçek atasını tanımaya başladı.Prof. Dr. Haydar BAŞ Beyin birkaç gün önce kaleme aldığı "Delilleriyle Atatürk'ün Soyağacı" başlıklı makalesi her şeyi açık seçik gözler önüne seriverdi. Türk milleti gerçek Atasını tanımaya başladı.Bu makaleden sonra bu zavallıların sesleri kısıldı fare misali kaçacak delik aramaya başladılar.Ayrıca tarihçi kimliğiyle tarihi bir görevi yerine getiren Tarihçi-Yazar Emre POlat Beyin geniş bir arşiv araştırması sonucu somut belgeler ve deliller ile Atamızın soyağacını ortaya çıkarması bu hainlerin yüzlerindeki perdeyi indirmeye yetti.Bu geniş çaplı araştırmaların sonucunda gördük ki Ulu Önder Atatürk hem ana, hem de baba tarafından seyyiddir. Yani Peygamberimizin soyundandır.Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın bu tarihi makalesinden sonra Eskişehir'de kütüphanemde bulunan Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi M. Kemal Atatürk ile ilgili kitapları gözden geçirirken Yüksel Isak Beyin 2010 yılında Kültür Kitap Sarayı Yayınlarından çıkan "Atatürk'ten Anılar" adlı kitabının 82-85 sayfalarında Mustafa Bilge Işıktürk'e dayandırarak "Gaziye Peynir Getiren Teyze" adlı anıyı sizlerle paylaşmak istedim.Gazi Çiftliği'nde dolaşıp hava alırken oldukça yaşlı bir kadına rastladık. Atatürk attan inerek bu ihtiyar kadının yanına sokuldu. "Merhaba, nine." Kadın Ata'nın yüzüne bakarak hafif bir sesle, "Merhaba" dedi. "Nereden gelip nereye gidiyorsun?" Kadın şöyle bir duralayıp, "Neden sordun ki" dedi. "Buraların sahabısı mısın? Yoksa bekçisi mi?"Paşa gülümsedi, "Ne sahibiyim ne de bekçisiyim nine. Bu topraklar Türk milletinin malıdır. Buranın bekçisi de Türk milletinin kendisidir. Şimdi nereden gelip nereye gideceğini söyleyecek misin?" dedi. Kadın başını salladı. "Tabii söyleyeceğim, ben Sincan'ın köylerindenim bey, otun güç bittiği atın geç yetiştiği kavruk köylerinden birindeyim. Bizim mıhtar bana bilet aldı, trene bindirdi, kodum Angara'ya geldim." "Muhtar niçin Ankara'ya gönderdi seni?" "Gazi Paşamızı görmem için. Başını pek ağrıttım da... Benim iki oğlum gavur harbinde şehit düştü. Memleketi gavurdan kurtaran kişiyi bir kez görmeden ölmeyeyim diye hep dua ettim durdum. Rüyalarıma girdi Gazi Paşa. Ben de gün demeyip mıhtara anlatınca, o da bana bilet alıverip saldı. Angara'ya, geceleyin geldimdi. Yolu neyi de bilemediğimden işte ağşamdan belli böyle kendimi oradan oraya vurup duruyorum bey." "Senin Gazi Paşadan başka isteğin var mı?" Kadının birden yüzü sertleşti. "Tövbe de bey, tövbe de! Daha ne isteyebilirim ki... O, bizim vatanımızı kurtardı. Şehitlerimizin mezarlarını onlara çiğnetmedi. Daha ne isteyebilirim ondan? Onun sayesinde şimdi istediğimiz gibi yaşıyoruz. Şunun bunun gavur dölünün köpeği olmaktan onun sayesinde kurtulmadık mı? Buralara bir defa yüzünü görmek, ona 'sağ ol paşam!' demek için düştüm. Onu görmeden ölürsem gözlerim açık gidecek. Sen efendi bir adama benziyon, bana bir yardım ediver de Gazi Paşayı bulacağım yeri deyiver." Atatürk'ün gözleri dolu dolu olmuştu. Çok duygulandığı her halinden belliydi. Bana dönerek, "Görüyorsun ya Gökçen, işte bu bizim insanımızdır. Benim köylüm, benim vefalı Türk anamdır bu."Attan indim. Yaşlı kadının elini tuttum. "Anacığım. Sen gökte aradığını yerde buldun, dünyalarını süsleyen, seni buralara kadar koşturan Gazi Paşa yani Atatürk işte karşında duruyor" dedim.Köylü kadın bu sesleri duyunca şaşkına döndü. Elindeki değneği yere fırlatıp Atatürk'ün ellerine sarıldı. Görülecek bir manzaraydı bu. İkisi de ağlıyordu. İki Türk insanı biri kurtarıcı, biri kurtarılan, ana oğul gibi sarmaş dolaş ağlıyorlardı. Yaşlı kadın belki on defa öptü atanın ellerini. Ata da onun ellerini öptü. Sonra heybesinden küçük bir paket çıkardı. Daha doğrusu beze sarılmış bir köy peyniri. Bunu Atatürk'e uzattı; "Tek ineğimin sütünden kendi ellerimle yaptım. Gazi Paşa, bunu sana hediye getirdim. Seversen gene yapıp getiririm." Paşa, hemen orada bezi açıp peyniri yedi. Çok beğendiğini söyledi. Sonra birlikte köşke kadar gittik. Oradakilere şu emri verdim; "Bu anamızı alın burada iki gün konuk edin. Sonra köyüne götürün. Giderken de kendisine üç inek verin benim armağanım olsun." Kitapta onlarca anıdan sadece bir tanesini sizlerle paylaştım. Evet, sevgili okuyucular Mustafa Kemal Atatürk olmak kolay değil. Sincanlı anamızın tabiriyle "Memleketimizi gavurdan kurtaran Adam"ı tanımak için yaşadıklarını iyi bilmeliyiz. Atatürk'ü bilmek başı dik, onurlu, insanca yaşamaktır. Selam olsun Ehl-i Beyt soyundan gelen ve ülkemizi düşman işgalinden kurtaran, hür ve bağımsız bir devlet kuran Atasının yolundan yürüyenlere...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Turhan / diğer yazıları
- Neden dedeler parklarda oturur bilir misiniz? / 02.04.2024
- Bir anketin düşündürdükleri / 26.03.2024
- Ramazanın getirdiği bir demet güzellikler / 12.03.2024
- 106. yıl sonra Eskişehir’de… / 27.02.2024
- Emekliler kervanının yeni üyesi / 20.02.2024
- Perşembe akşamı izlenimlerim! / 13.02.2024
- Yerel seçimler üzerine / 07.02.2024
- Bu bizim insanlık namına görevimiz! / 30.01.2024
- Bir nefes sıhhat / 23.01.2024
- Üç cilt çıkan kitaplarımın öyküsü / 16.01.2024
- Bir anketin düşündürdükleri / 26.03.2024
- Ramazanın getirdiği bir demet güzellikler / 12.03.2024
- 106. yıl sonra Eskişehir’de… / 27.02.2024
- Emekliler kervanının yeni üyesi / 20.02.2024
- Perşembe akşamı izlenimlerim! / 13.02.2024
- Yerel seçimler üzerine / 07.02.2024
- Bu bizim insanlık namına görevimiz! / 30.01.2024
- Bir nefes sıhhat / 23.01.2024
- Üç cilt çıkan kitaplarımın öyküsü / 16.01.2024