Asgari ücretin, ara zam yapılmasına rağmen yine açlık sınırının altına düşeceğini daha önceki yazılarımızda ifade etmiştik. Aynen dediğimiz gibi oldu.
Türk-İş, 2023 Temmuz ayına ilişkin açlık ve yoksulluk sınırı verilerini açıkladı. Buna göre 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 11 bin 658 liraya, yoksulluk sınırı ise 37 bin 974 liraya yükseldi. Bekar bir çalışanın 'yaşama maliyeti' ise 15 bin 126 lira oldu.
Bildiğiniz gibi, ara zamla birlikte emekçilerin asgari ücreti temmuz itibarıyla net 11 bin 402 liraya yükseltilmişti. Fakat bu zam çalışanların eline ağustos başı itibarıyla geçiyor. Yani emekçilerin geliri daha zamlı maaşlarını almadan yine açlık sınırının altında kaldı. 2022 yılının ikinci ayında açlık sınırının altında kalan asgari ücret, 2023 yılının başında daha işçinin eline geçmeden açlık sınırının altında kalmıştı. Türk-İş, Ocak 2023'te açlık sınırının 8 bin 864 TL'ye yükselerek asgari ücretin üzerine çıktığını açıklamıştı.
Ayrıca bekar bir çalışanın yaşama maliyetinin 15 bin liranın üstüne çıktığını hesaba katarsak, asgari ücret bir kişinin bile ihtiyaç duyduğu geliri karşılayamıyor.
Hükümet, "Çin modeli" diye diye, vatandaşlarımızı 'ucuz iş gücü' haline getirdi. Halbuki Çin, 2008 yılından itibaren bu modeli ayağının altına almış ve Milli Ekonomi Modeli'nin işçilere haklarını veren projelerini uygulamaya başlamıştı. O gün bugündür Çin ekonomisi iç talebe bağlı olarak büyümeye devam ediyor.
Türkiye'de, vatandaşlar ucuz iş gücü haline getirilmesine rağmen, dikkat ederseniz yine yatırım çekememektedir. Çünkü dünyanın en kırılgan 5 ülkesinden birisiyiz, tüm üretim maliyetleri ithalata bağımlı, finans dolara bağımlı ve üretimde vergiler oldukça yüksek. Vatandaşlar ucuz iş gücü olmasına rağmen, diğer bütün üretim maliyetleri katlanarak arttığı için üretim ve yatırım için cazip bir ülke değiliz.
Biz tekrar emekçinin zor durumuna dönelim.
Vatandaşlar açlık sınırının altında bir sefalet maaşına talim edince doğal olarak ihtiyaçlarını borçlanarak karşılamak zorunda kalıyor. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) 21 Temmuz haftasına ait verilerine göre, bireysel tüketici kredileri ve kredi kartlarına olan toplam borç 2 trilyon 208 milyar 668 milyon liraya ulaştı. Tüketici kredilerindeki toplam borç 1 trilyon 401 milyar lirayı aşarken burada en çok payı 877 milyar 273 milyon lirayla ihtiyaç kredisi borcu oluşturdu.
Bireysel kredi kartlarındaki toplam borç ise 807 milyar 273 milyon liraya çıktı. Kredi kartı borcundaki toplam artış geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 182,2 arttı.
Vatandaşlar krediye de rahat ulaşamıyor, çünkü ülkemizde icra dosyaları 23 milyon civarında. Bankaların kara listesine giren vatandaşların eli kolu bağlı vaziyette.
Bu sefer tefecilerin eline düşüyor ve borcunu ödeyemediği zaman da tehditler, şantajlar, kavgalar ve cinayetler katlanarak artıyor.
Vatandaşların içinde bulunduğu karanlık ekonomi tablo bu iken, hükümet yılda 2 kez olan asgari ücret zamlarını yine teke düşürmenin peşinde. Bunu da enflasyonu düşürmek için yaptıklarını söylüyorlar. Benzine, mazota, LPG'ye, doğalgaza, ÖTV'ye, KDV'ye, MTV'ye ve daha nice enflasyon oluşturan maliyet unsuruna zam üstüne zam, bu konularda hiçbir önlem almak yok, ama sıra vatandaşların kuşa dönmüş gelirine gelince, yine kemer sıkma politikaları.
Yahu, asgari ücret zaten enflasyon arttığı için artırılıyor, adamlar enflasyonu düşürüp vatandaşların alım gücünü artıracaklarına, her türlü enflasyon artıcı adımlara devam edip, vatandaşların gelirini düşürüyorlar.
Ben size ne olacağını söyleyeyim, enflasyon aynen artmaya devam edecek ama vatandaşların alım gücü daha da eriyecek.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş, hükümetin bu vatandaşların gelirini eriten politikalarına tepki olarak şu dikkat çekici paylaşımı yapmıştı: "Hükümetlerin sorumluluğu; giyinme, barınma, karın doyurma. AKP'nin yaptığı; giyinme! barınma! karın doyurma!"
BTP lideri Baş, Adım Adım Anadolu programı kapsamında ziyaret ettiği Bandırma'da da şu tespitte bulunmuştu:
"Aldığımız maaşlar, aldığımız paralar daha cebimize girmeden borçlanmaya başladık. Dün 10 lira alacaktık, dediler ki ay sonu sana 15 lira ama dün 9 liraya geçinirken şimdi 17 liraya geçinemez olduk. Ekonomik anlamda, hukuki anlamda, sosyal anlamda ciddi oranda ezilmiş ve yıpranmış vaziyetteyiz. Türkiye bütün bunların sonucunda önümüzdeki 10 yıllık vadede ciddi problemlere gebedir."
BTP lideri, Kocaeli'de yaptığı konuşmada da Cumhurbaşkanı'nın Körfez ülkelerine yaptığı ziyarete değinerek şunları söyledi: "İktidar 20 yıldır, sizin olan zenginlikleri, sizin olan madenleri, sizin olan yeraltı kaynaklarını, size ait olan iş gücünü yabancılara Avrupa'ya, Amerikalıya bedava paraya peşkeş çekti, 20 yıl bu şekilde idare etti. Gelinen son noktada, meteliğe kurşun atılan noktada da, 'Ben bir 20 yıl daha neleri satabilirim de bu insanları tabiri caizse uyutarak 20 yıl daha idare edebilirim' bunun hesabını yapıyorlar. Türkiye böyle bir döneme geldi."
Evet, ülkemize ait olan zenginlikleri yabancılara değil de, milletine verecek olan bir iktidar geldiğinde ancak ekonomik sorunlarımız çözülecek. Vatandaşlarımız en az yoksulluk sınırı üstünde bir maaş alabilirler, bu onların hakkıdır. Ama bu zenginlikler vatandaşlar için kullanılırsa… İşte bunun adı Milli Ekonomi Modeli'dir. Prof. Dr. Haydar Baş bu eşsiz modelini öncelikle Türk milleti için yazmıştır.
Artık ayıkalım ve bu modeli ülkemizde uygulayacak olan BTP'yi ve BTP lideri Hüseyin Baş'ı baş tacı edelim.
- ‘Bugün ithal ettiğin et, yarını yok eder’ / 22.11.2024
- ABD’nin ‘balistik füze’ kararı ne anlama geliyor? / 20.11.2024
- Sıkıştıkça laikliğe saldırıyorlar! / 19.11.2024
- Daron Acemoğlu’nun zamanlaması manidar! / 16.11.2024
- Kötü ekonomi, ölümcül sonuçlar doğuruyor / 15.11.2024
- İşsiz, çalışan ve emekli, hepsi mağdur / 13.11.2024
- Beklenen enflasyona göre belirlemek büyük adaletsizlik! / 12.11.2024
- Atatürk, son anlarında çokça 'Allah' demiştir / 09.11.2024
- Trump’ın dönüşü, dünyayı ve Türkiye’yi nasıl etkiler? / 08.11.2024