'Allah’ın razı olduğu şeye biz, Ehl-i Beyt'te razıyız'
O gece Resûlullah’ın türbesine girip kabrinin yanında durdu ve ceddine şöyle seslendi: “Selam olsun sana ey Allah’ın Elçisi! Ben, Senin yavrun ve kızın Fâtıma’nın oğlu Hüseyin’im. Ben, ümmetinin arasında onların hidayeti ve önderliği için Senin halife kıldığın torununum. Ey Allah’ın Peygamber’i! Şahit ol ki onlar Bana yardımda bulunmadılar. Beni korumadılar. İşte bunlar Seninle tekrar görüşünceye dek var olan şikayetlerimdir.”
20.08.2024 08:30:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
İmam Hüseyin, (Medine valisi) Velid'in kendisine yaptığı (Yezid'e) biat teklifini açıkça reddetti. O gece ceddi Resûlullah'ın kabrini ziyaret etti.
İmam Hüseyin, Velid'in meclisinden çıktığı gece Resûlullah'ın türbesine girip kabrinin yanında durdu ve ceddine şöyle seslendi:
"Selam olsun sana ey Allah'ın Elçisi! Ben, Senin yavrun ve kızın Fâtıma'nın oğlu Hüseyin'im. Ben, ümmetinin arasında onların hidayeti ve önderliği için Senin halife kıldığın torununum.
Ey Allah'ın Peygamber'i! Şahit ol ki onlar Bana yardımda bulunmadılar. Beni korumadılar. İşte bunlar Seninle tekrar görüşünceye dek var olan şikayetlerimdir."
Hz. Hüseyin Medine'den ayrılmaya karar verdiğinde bir kez daha Resûlullah'ın kabrini ziyaret etmiştir.
"Allah'ım! Bu Senin Peygamber'in Muhammed'in (s.a.v.) kabridir. Ben ise Senin Peygamber'inin kızı Fâtıma'nın oğluyum.
Şu anda Senin bildiğin bir olayla karşılaşmış bulunuyorum. Allah'ım! Ben iyiliği severim, kötülükten hoşlanmam. Ey celal ve ikram sahibi olan Allah! Bu kabrin ve bu kabrin içerisinde yatan şahsın hürmetine Benim için Senin ve Peygamber'inin rızasına mukadder olan bir yolu mukadder eyle."
İmam Hüseyin Medine'den ayrılıp Mekke'ye vardı. Mekke'de dört ay kaldı. Bu süre zarfında özellikle babası İmam Ali'nin sevenlerinden halifeliğini ilan etmesi çok mektup aldı.
Bilhassa Kûfe halkından gelen mektupların sayısı on beş bini aşmıştır.
Bu mektuplarda Kûfeliler şöyle yazıyorlardı: "Biz, Senin biatına kendimizi bağladık. Biz, Senin yanında ölümü göze aldık! Senin yüzünden cumada cemaatte bulunmamaktayız. Hemen yanımıza gel!"
Hz. Hüseyin bu durum karşısında halkı Yezid'in liderliğine bırakamayacağı düşüncesiyle amcasının oğlu Müslim b. Akil'i Kûfe'ye gönderdi.
Müslim, Kûfe'ye gidip halkla görüştü ve halktan on sekiz bin kişi Hz. Hüseyin'e biat etmeye hazır olduğu konusunda imama mektup gönderdi.
Bu noktada şunu belirtmekte fayda vardır:
İmam Hüseyin'in kıyamı Kûfe halkı için değil, bâtıla karşı hakkın müdafaasını yapmak içindir. Fakat ne hazin tecellidir ki, halk, kendisine acı bir şekilde ihanet etmiş, O'nu yalnız bırakmışlardır.
Hz. Hüseyin Irak'a gitmek üzere, Zilhicce ayının sekizinde Medine'den yola çıktı.
Hz. Hüseyin'in Medine'den ayrılırken yaptığı konuşma dikkate şayandır:
"Bütün hamdler Allah'a mahsustur. Allah neyi dilerse o olur. Kuvvet ve kudret ancak Allah'tandır. Allah'ın salât ve selamı O'nun Resûlü'ne olsun.
Gerdanlık kızların boynuna yazıldığı gibi, ölüm de insanoğlunun üzerine yazılmıştır.
Ya'kub'un Yusuf'u görmeyi arzu ettiği gibi Ben de, atalarımı görmeyi arzu ediyorum. Bana varacağım bir katligâh tayin edilmiştir.
Öyle ki o ıssız çöllerin, yırtıcı kurt ve hayvanların (Kûfe ordusunun) Nevavis ve Kerbela arasındaki bir yerde Benim uzuvlarımı parçaladıklarını, aç karın ve boş dağarcıklarını da Benim bedenimle doldurduklarını adeta gözlerimle görüyorum.
Allah'ın kaza kalemi ile yazılmış böyle bir günden kurtuluş yoktur. Allah'ın razı olduğuna biz Ehl-i Beyt de râzıyız. O'nun bela ve imtihanı karşısında, sabır ve istikamet gösteriyoruz. Sabredenlerin sevabını bize verecektir.
Resûlullah'ın bedeninin parçası olan evlatları, O'ndan hiçbir zaman ayrı düşmeyeceklerdir. Cennette de O'nun yanında olacaklardır.
Çünkü onlar, Peygamber'in hoşnutluğu ve gözünün aydınlığına vesile olacak ve vâdesi de onların vasıtası ile gerçekleşecektir.
Herkes bilsin ki bizim uğrumuzda canından geçmeye ve Allah'a uluşmak yolunda kendisini feda etmeye hazır olan kimse bizimle birlikte hareket etmelidir. Çünkü Ben yarın sabah erkenden hareket edeceğim inşaallah."
Bu konuşma aslında Kerbela'nın bir özeti gibidir. Hz. Hüseyin İlahi takdir gereği başına gelecekleri bilmekte fakat mücadeleden vazgeçmeyi aklına dahi getirmemektedir.
"Allah'ın razı olduğu şeye biz Ehl-i Beyt de râzıyız" ifadesi, "Ey Ehl-i Beyt, Allah sizden her türlü kötülüğü gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister" âyetinin tecellisidir. Ehl-i Beyt, kaza ve kadere rıza makamının en üstündedir. Seçilmiş ve tertemizdirler.
Öte yandan Kûfe'ye, İmam'ın elçisi olarak giden Müslim b. Akil, İmam Hüseyin'in Mekke'den Kûfe'ye hareket ettiği gün isyanı başlatmıştır.
Yezid, Kûfe halkının Hz Hüseyin'e biat etme kararını haber aldığında, zalimliğiyle tanınan Ubeydullah b. Ziyad'ı buraya vali olarak atadı.
Müslim b. Akil, Kûfe'den Hz. Hüseyin'e mektup göndermiş ve "Kûfeliler'den on sekiz bin kişi bana biat etmiş durumdadır. Mektubum Sana ulaşınca gelmekte acele et. Çünkü bütün halk Seninledir" diye yazmıştı.
Bu gelişmeler olurken Yezid, Ubeydullah'ın, Müslim b. Akil'i yakalayıp öldürmesini istemiştir.
Ubeydullah, Kûfe'ye gelip, ilk iş olarak halka tehditkâr bir konuşma yaptı ve Kûfe sokaklarında Müslim b. Akil'i aramaya koyuldu.
Müslim b. Akil, Hicrî 60 yılının Zilhicce ayının sekizinde bir ayaklanma başlattı.
Taberî'nin yazdığına göre dört bin, İbn-i Hibban'a göre üç bin atlı ile harekete geçen Müslim günün sonunda tek başına kaldı.
Burada Hz. Hasan'a yapılan ihanetin aynısına Hz. Hüseyin'in de mâruz kaldığını görüyoruz. İnsanların tek tek ihanet etmesi neticesinde Müslim b. Akil Kûfe sokaklarında yalnız kalmıştı.
Yakalanan Müslim b. Akil, İbn-i Ziyad'ın köşkünün damına çıkarıldı. Boynu vuruldu. Başı meydanlığa düştü. İbn Ziyad, Müslim'in cesedini sokaklarda çocuklara ayağından sürükletti. Sonra da astırdı. Başını ise Şam'a Yezid'e gönderdi.
Müslim b. Akil, Hâşimoğulları'ndan şehid edilip cesedi asılanların ve başı Şam'a gönderilenlerin ilkidir.
Müslim b.Akil, Zilhicce'nin dokuzuncu günü yani Tevriye günü öldürüldü. İmam Hüseyin Mekke'den henüz ayrılmıştı. Ölüm haberi kendisine Kûfe istikametine giderken ulaştı.
İbn Selim der ki: "Müslim'in ölüm haberini duyduğunda İmam, 'İnna lillahi ve inna ileyhi raciun' dedi gözlerinden yaşlar boşandı. Ve 'Müslim gibi kimselerden sonra hayatın hiçbir anlamı yoktur' buyurdu."
Ardından Hz. Hüseyin yanında gelenlere hitaben şöyle buyurdu: "Sevenlerimiz bize yardım etmekten vazgeçmişlerdir. Sizden geri dönmek isteyen geri dönebilir. Ve bizden taraf onun üzerinde hiçbir hak yoktur."
Tarih-i Taberî'de geçtiğine göre; İmam'ın bu konuşmasından sonra O'nun yanında Kûfe'ye doğru ilerleyen insanların pek çoğu yanından ayrıldı. Öyle ki, sadece kendisi ile birlikte Medine'den gelen yakın dostları ile yalnız kaldı." (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Zeynep ve Hz. Masume eserinden)
İmam Hüseyin, Velid'in meclisinden çıktığı gece Resûlullah'ın türbesine girip kabrinin yanında durdu ve ceddine şöyle seslendi:
"Selam olsun sana ey Allah'ın Elçisi! Ben, Senin yavrun ve kızın Fâtıma'nın oğlu Hüseyin'im. Ben, ümmetinin arasında onların hidayeti ve önderliği için Senin halife kıldığın torununum.
Ey Allah'ın Peygamber'i! Şahit ol ki onlar Bana yardımda bulunmadılar. Beni korumadılar. İşte bunlar Seninle tekrar görüşünceye dek var olan şikayetlerimdir."
Hz. Hüseyin Medine'den ayrılmaya karar verdiğinde bir kez daha Resûlullah'ın kabrini ziyaret etmiştir.
"Allah'ım! Bu Senin Peygamber'in Muhammed'in (s.a.v.) kabridir. Ben ise Senin Peygamber'inin kızı Fâtıma'nın oğluyum.
Şu anda Senin bildiğin bir olayla karşılaşmış bulunuyorum. Allah'ım! Ben iyiliği severim, kötülükten hoşlanmam. Ey celal ve ikram sahibi olan Allah! Bu kabrin ve bu kabrin içerisinde yatan şahsın hürmetine Benim için Senin ve Peygamber'inin rızasına mukadder olan bir yolu mukadder eyle."
İmam Hüseyin Medine'den ayrılıp Mekke'ye vardı. Mekke'de dört ay kaldı. Bu süre zarfında özellikle babası İmam Ali'nin sevenlerinden halifeliğini ilan etmesi çok mektup aldı.
Bilhassa Kûfe halkından gelen mektupların sayısı on beş bini aşmıştır.
Bu mektuplarda Kûfeliler şöyle yazıyorlardı: "Biz, Senin biatına kendimizi bağladık. Biz, Senin yanında ölümü göze aldık! Senin yüzünden cumada cemaatte bulunmamaktayız. Hemen yanımıza gel!"
Hz. Hüseyin bu durum karşısında halkı Yezid'in liderliğine bırakamayacağı düşüncesiyle amcasının oğlu Müslim b. Akil'i Kûfe'ye gönderdi.
Müslim, Kûfe'ye gidip halkla görüştü ve halktan on sekiz bin kişi Hz. Hüseyin'e biat etmeye hazır olduğu konusunda imama mektup gönderdi.
Bu noktada şunu belirtmekte fayda vardır:
İmam Hüseyin'in kıyamı Kûfe halkı için değil, bâtıla karşı hakkın müdafaasını yapmak içindir. Fakat ne hazin tecellidir ki, halk, kendisine acı bir şekilde ihanet etmiş, O'nu yalnız bırakmışlardır.
Hz. Hüseyin Irak'a gitmek üzere, Zilhicce ayının sekizinde Medine'den yola çıktı.
Hz. Hüseyin'in Medine'den ayrılırken yaptığı konuşma dikkate şayandır:
"Bütün hamdler Allah'a mahsustur. Allah neyi dilerse o olur. Kuvvet ve kudret ancak Allah'tandır. Allah'ın salât ve selamı O'nun Resûlü'ne olsun.
Gerdanlık kızların boynuna yazıldığı gibi, ölüm de insanoğlunun üzerine yazılmıştır.
Ya'kub'un Yusuf'u görmeyi arzu ettiği gibi Ben de, atalarımı görmeyi arzu ediyorum. Bana varacağım bir katligâh tayin edilmiştir.
Öyle ki o ıssız çöllerin, yırtıcı kurt ve hayvanların (Kûfe ordusunun) Nevavis ve Kerbela arasındaki bir yerde Benim uzuvlarımı parçaladıklarını, aç karın ve boş dağarcıklarını da Benim bedenimle doldurduklarını adeta gözlerimle görüyorum.
Allah'ın kaza kalemi ile yazılmış böyle bir günden kurtuluş yoktur. Allah'ın razı olduğuna biz Ehl-i Beyt de râzıyız. O'nun bela ve imtihanı karşısında, sabır ve istikamet gösteriyoruz. Sabredenlerin sevabını bize verecektir.
Resûlullah'ın bedeninin parçası olan evlatları, O'ndan hiçbir zaman ayrı düşmeyeceklerdir. Cennette de O'nun yanında olacaklardır.
Çünkü onlar, Peygamber'in hoşnutluğu ve gözünün aydınlığına vesile olacak ve vâdesi de onların vasıtası ile gerçekleşecektir.
Herkes bilsin ki bizim uğrumuzda canından geçmeye ve Allah'a uluşmak yolunda kendisini feda etmeye hazır olan kimse bizimle birlikte hareket etmelidir. Çünkü Ben yarın sabah erkenden hareket edeceğim inşaallah."
Bu konuşma aslında Kerbela'nın bir özeti gibidir. Hz. Hüseyin İlahi takdir gereği başına gelecekleri bilmekte fakat mücadeleden vazgeçmeyi aklına dahi getirmemektedir.
"Allah'ın razı olduğu şeye biz Ehl-i Beyt de râzıyız" ifadesi, "Ey Ehl-i Beyt, Allah sizden her türlü kötülüğü gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister" âyetinin tecellisidir. Ehl-i Beyt, kaza ve kadere rıza makamının en üstündedir. Seçilmiş ve tertemizdirler.
Öte yandan Kûfe'ye, İmam'ın elçisi olarak giden Müslim b. Akil, İmam Hüseyin'in Mekke'den Kûfe'ye hareket ettiği gün isyanı başlatmıştır.
Yezid, Kûfe halkının Hz Hüseyin'e biat etme kararını haber aldığında, zalimliğiyle tanınan Ubeydullah b. Ziyad'ı buraya vali olarak atadı.
Müslim b. Akil, Kûfe'den Hz. Hüseyin'e mektup göndermiş ve "Kûfeliler'den on sekiz bin kişi bana biat etmiş durumdadır. Mektubum Sana ulaşınca gelmekte acele et. Çünkü bütün halk Seninledir" diye yazmıştı.
Bu gelişmeler olurken Yezid, Ubeydullah'ın, Müslim b. Akil'i yakalayıp öldürmesini istemiştir.
Ubeydullah, Kûfe'ye gelip, ilk iş olarak halka tehditkâr bir konuşma yaptı ve Kûfe sokaklarında Müslim b. Akil'i aramaya koyuldu.
Müslim b. Akil, Hicrî 60 yılının Zilhicce ayının sekizinde bir ayaklanma başlattı.
Taberî'nin yazdığına göre dört bin, İbn-i Hibban'a göre üç bin atlı ile harekete geçen Müslim günün sonunda tek başına kaldı.
Burada Hz. Hasan'a yapılan ihanetin aynısına Hz. Hüseyin'in de mâruz kaldığını görüyoruz. İnsanların tek tek ihanet etmesi neticesinde Müslim b. Akil Kûfe sokaklarında yalnız kalmıştı.
Yakalanan Müslim b. Akil, İbn-i Ziyad'ın köşkünün damına çıkarıldı. Boynu vuruldu. Başı meydanlığa düştü. İbn Ziyad, Müslim'in cesedini sokaklarda çocuklara ayağından sürükletti. Sonra da astırdı. Başını ise Şam'a Yezid'e gönderdi.
Müslim b. Akil, Hâşimoğulları'ndan şehid edilip cesedi asılanların ve başı Şam'a gönderilenlerin ilkidir.
Müslim b.Akil, Zilhicce'nin dokuzuncu günü yani Tevriye günü öldürüldü. İmam Hüseyin Mekke'den henüz ayrılmıştı. Ölüm haberi kendisine Kûfe istikametine giderken ulaştı.
İbn Selim der ki: "Müslim'in ölüm haberini duyduğunda İmam, 'İnna lillahi ve inna ileyhi raciun' dedi gözlerinden yaşlar boşandı. Ve 'Müslim gibi kimselerden sonra hayatın hiçbir anlamı yoktur' buyurdu."
Ardından Hz. Hüseyin yanında gelenlere hitaben şöyle buyurdu: "Sevenlerimiz bize yardım etmekten vazgeçmişlerdir. Sizden geri dönmek isteyen geri dönebilir. Ve bizden taraf onun üzerinde hiçbir hak yoktur."
Tarih-i Taberî'de geçtiğine göre; İmam'ın bu konuşmasından sonra O'nun yanında Kûfe'ye doğru ilerleyen insanların pek çoğu yanından ayrıldı. Öyle ki, sadece kendisi ile birlikte Medine'den gelen yakın dostları ile yalnız kaldı." (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Zeynep ve Hz. Masume eserinden)