Allah Resulü: ‘Selman, biz Ehl-i Beyt’tendir’
Allah Resulü, Selman’ı çok sever, kendisine özel bir ilgi gösterirdi. Onun hakkında, “Selman, biz Ehl-i Beyt’tendir” buyurmuştur
17.03.2023 20:00:00





Allah Resulü, Selman'ı çok sever, kendisine özel bir ilgi gösterirdi. Onun hakkında, "Selman, biz Ehl-i Beyt'tendir" buyurmuştur.
Bir gün Selman, Peygamberin huzuruna geldi. Allah Resulü onu ihtiramla yanına oturttu.
O mecliste bulunan Hz. Ömer, bu durumdan rahatsız olarak, "Bu Acem de kimdir ki, Arap'tan daha üstün bir yere oturmuş" dedi.
Allah Resulü şöyle buyurdu: "Hz. Adem'den günümüze kadar insanların tamamı tıpkı bir tarağın dişleri gibi eşittirler. Arab'ın Acem'den ve beyazın siyahtan takva dışında hiçbir üstünlüğü yoktur. Salman dipsiz deniz ve tükenmeyen bir hazinedir. Selman, biz Ehl-i Beyt'tendir. İlim, hikmet ve burhan ondan kaynar."
İbn-i Bureyd'den gelen bir rivayette ise Peygamberin şöyle buyurduğu nakledilir:
"Yüce Allah, kendi sevdiği dört kişiyi Benim de sevmemi emretti. Bunlar Ali, Ebuzer, Mikdad ve Selman'dır."
Enes b. Mâlik şöyle rivayet ediyor: "Cennet şu üç kişiyi görmeye müştaktır: Ali, Ammar ve Salman."
Selman Hz. Peygamberin vefatından sonra ömrünün sonuna kadar Hz. Ali'nin hilafetini savundu. Hz. Ebubekir'in hilafetine alenen muhalefet edenlerdendi.
İmam Bâkır, Hz. Ali'den rivayetle şöyle demektedir: "Yeryüzü Peygamber ümmetinden yedi kişi için dardır. Onların varlığıyla insanlara rızık verilir. Onların vasıtasıyla rahmet yağmurları iner; Salman-ı Farisî, Mikdad, Ebuzer, Ammar ve Huzeyfe o yedi kişidendir."
Hz. Ali sonra şöyle buyurdu: "Ben, onların imamı ve rehberiyim, onlarla birlikte Fâtımâ'nın cenaze namazını kıldım."
Selman her şeyini Allah yolunda sadaka verir ve geçimini de el emeğiyle sağlardı.
Giydiği cübbenin yarısını sergi olarak kullanır ve üzerinde otururdu. Diğer yarısını da uyurken üzerine sererdi.
İbn-i Ebi'l Hadid'in nakline göre Salman'ın kalacak evi yoktu. Medinelilerin evlerinin gölgesinde otururdu.
Bir gün adamın biri ona, "Sana kalacak bir ev yapalım" dedi.
Selman, "Benim eve ihtiyacım yoktur" diye cevap verdi.
Adam, yoğun ısrarlar sonucu Selman'a genişliği ve yüksekliği kendi boyu kadar olmak şartıyla bir ev yaptı. Selman'ın günlük yiyeceği kuru ekmek ve su idi.
Selman, Hz. Ömer devrinde bir müddet Medain Valiliği yapmıştı.
Vali olmasına rağmen dünya lezzetlerinden ve süslerinden kaçınarak gösterişsiz küçük bir evde kalıyordu.
O kadar sade yaşıyordu ki Medain'i sel basınca halk, mallarını toplarken Selman evinde geçimini sağladığı üç beş parça sade malını alıp tepeye çıkan ilk kişi oldu.
Selman halkın perişan halini görünce şöyle dedi: "Kıyamette de az yükü olanlar kurtuluşa ereceklerdir."
Mesudi şöyle naklediyor: "Selman devamlı yün elbise giyerdi. Palansız (çıplak) merkebe biner ve arpa ekmeği yerdi.
Ölüm halindeyken Sa'd b. Ebi Vakkas şöyle dedi: "Bizlere birkaç tavsiyede bulun."
Selman dedi ki: "Bir iş yapmak istediğinde, hüküm verdiğinde, mal böldüğünde kısacası her halinde Allah'ı an."
Selman bunları söyledikten sonra ağlamaya başladı. Sa'd b. Ebi Vakkas, "Niçin ağlıyorsun?" diye sordu.
Selman dedi ki: "Allah Resulü'nün şöyle buyurduğunu duydum: 'Kıyamette aşılması zor yamaçlar vardır, o yamaçlardan sadece yükü ve dünya malı az olanlar geçebilecektir.' Benim etrafımda ise ne kadar çok eşya var."
Sad b. Ebi Vakkas diyor ki: "Selman'ın etrafına baktım. Evinde bir adet kalem, su tulumu ve ibrikten başka bir şey göremedim."
Selman-ı Farisi'nin ilmi
Selman'ın Allah Resulü ile yaptığı ilmî toplantılar onu, zamanının Lokman Hekimi etmişti.
Hasan b. Mansur şöyle der: "İmam Sâdık'a, 'Selman muhaddis miydi?' diye sorduğumda, o, 'evet' dedi. 'Ona kim hadis öğretiyordu?' dedim. İmam Sâdık, 'Melek öğretiyordu' buyurdu."
Keşşi, Rical adlı eserinde şöyle naklediyor:
"Vaktiyle Salman, Kûfe'de demirciler pazarından geçiyordu. Birden bir gencin bağırarak yere düşüğünü gördü.
İnsanlar, Selman'a 'Ey Selman, bu gencin baş ağrısı var, eğer kulağına dua okursanız iyileşir ve kendisine gelir' dediler.
Selman, gencin kulağına dua okudu, genç iyileşerek ayağa kalktı. Ve şöyle dedi: 'Ben bunların zannettiği gibi hasta değilim. Demirci dükkanının önünden geçerken demircinin kızarmış demiri dövdüğünü görünce, 'Onlar için demirden kamçılar vardır' ayetini hatırladım. Kıyametin azabının korkusundan bayılıp yere düştüm.'
Gencin bu sözleri Selman'ın çok hoşuna gitti. Onu kendisine din kardeşi ederek gidip gelmeye başladı.
Bir gün bu genç hastalandı. Selman onu ziyarete gittiğinde arkadaşının can vermek üzere olduğunu gördü. Selman ölüm meleğine hitaben şöyle dedi: 'Ey ölüm meleği! Bu kardeşimin canını alırken ona kolaylık tanı!'
Azrail: 'Ya Selman! Ben tüm mü'minlerin canını alırken onlara kolaylık tanıyorum' dedi." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)
Bir gün Selman, Peygamberin huzuruna geldi. Allah Resulü onu ihtiramla yanına oturttu.
O mecliste bulunan Hz. Ömer, bu durumdan rahatsız olarak, "Bu Acem de kimdir ki, Arap'tan daha üstün bir yere oturmuş" dedi.
Allah Resulü şöyle buyurdu: "Hz. Adem'den günümüze kadar insanların tamamı tıpkı bir tarağın dişleri gibi eşittirler. Arab'ın Acem'den ve beyazın siyahtan takva dışında hiçbir üstünlüğü yoktur. Salman dipsiz deniz ve tükenmeyen bir hazinedir. Selman, biz Ehl-i Beyt'tendir. İlim, hikmet ve burhan ondan kaynar."
İbn-i Bureyd'den gelen bir rivayette ise Peygamberin şöyle buyurduğu nakledilir:
"Yüce Allah, kendi sevdiği dört kişiyi Benim de sevmemi emretti. Bunlar Ali, Ebuzer, Mikdad ve Selman'dır."
Enes b. Mâlik şöyle rivayet ediyor: "Cennet şu üç kişiyi görmeye müştaktır: Ali, Ammar ve Salman."
Selman Hz. Peygamberin vefatından sonra ömrünün sonuna kadar Hz. Ali'nin hilafetini savundu. Hz. Ebubekir'in hilafetine alenen muhalefet edenlerdendi.
İmam Bâkır, Hz. Ali'den rivayetle şöyle demektedir: "Yeryüzü Peygamber ümmetinden yedi kişi için dardır. Onların varlığıyla insanlara rızık verilir. Onların vasıtasıyla rahmet yağmurları iner; Salman-ı Farisî, Mikdad, Ebuzer, Ammar ve Huzeyfe o yedi kişidendir."
Hz. Ali sonra şöyle buyurdu: "Ben, onların imamı ve rehberiyim, onlarla birlikte Fâtımâ'nın cenaze namazını kıldım."
Selman her şeyini Allah yolunda sadaka verir ve geçimini de el emeğiyle sağlardı.
Giydiği cübbenin yarısını sergi olarak kullanır ve üzerinde otururdu. Diğer yarısını da uyurken üzerine sererdi.
İbn-i Ebi'l Hadid'in nakline göre Salman'ın kalacak evi yoktu. Medinelilerin evlerinin gölgesinde otururdu.
Bir gün adamın biri ona, "Sana kalacak bir ev yapalım" dedi.
Selman, "Benim eve ihtiyacım yoktur" diye cevap verdi.
Adam, yoğun ısrarlar sonucu Selman'a genişliği ve yüksekliği kendi boyu kadar olmak şartıyla bir ev yaptı. Selman'ın günlük yiyeceği kuru ekmek ve su idi.
Selman, Hz. Ömer devrinde bir müddet Medain Valiliği yapmıştı.
Vali olmasına rağmen dünya lezzetlerinden ve süslerinden kaçınarak gösterişsiz küçük bir evde kalıyordu.
O kadar sade yaşıyordu ki Medain'i sel basınca halk, mallarını toplarken Selman evinde geçimini sağladığı üç beş parça sade malını alıp tepeye çıkan ilk kişi oldu.
Selman halkın perişan halini görünce şöyle dedi: "Kıyamette de az yükü olanlar kurtuluşa ereceklerdir."
Mesudi şöyle naklediyor: "Selman devamlı yün elbise giyerdi. Palansız (çıplak) merkebe biner ve arpa ekmeği yerdi.
Ölüm halindeyken Sa'd b. Ebi Vakkas şöyle dedi: "Bizlere birkaç tavsiyede bulun."
Selman dedi ki: "Bir iş yapmak istediğinde, hüküm verdiğinde, mal böldüğünde kısacası her halinde Allah'ı an."
Selman bunları söyledikten sonra ağlamaya başladı. Sa'd b. Ebi Vakkas, "Niçin ağlıyorsun?" diye sordu.
Selman dedi ki: "Allah Resulü'nün şöyle buyurduğunu duydum: 'Kıyamette aşılması zor yamaçlar vardır, o yamaçlardan sadece yükü ve dünya malı az olanlar geçebilecektir.' Benim etrafımda ise ne kadar çok eşya var."
Sad b. Ebi Vakkas diyor ki: "Selman'ın etrafına baktım. Evinde bir adet kalem, su tulumu ve ibrikten başka bir şey göremedim."
Selman-ı Farisi'nin ilmi
Selman'ın Allah Resulü ile yaptığı ilmî toplantılar onu, zamanının Lokman Hekimi etmişti.
Hasan b. Mansur şöyle der: "İmam Sâdık'a, 'Selman muhaddis miydi?' diye sorduğumda, o, 'evet' dedi. 'Ona kim hadis öğretiyordu?' dedim. İmam Sâdık, 'Melek öğretiyordu' buyurdu."
Keşşi, Rical adlı eserinde şöyle naklediyor:
"Vaktiyle Salman, Kûfe'de demirciler pazarından geçiyordu. Birden bir gencin bağırarak yere düşüğünü gördü.
İnsanlar, Selman'a 'Ey Selman, bu gencin baş ağrısı var, eğer kulağına dua okursanız iyileşir ve kendisine gelir' dediler.
Selman, gencin kulağına dua okudu, genç iyileşerek ayağa kalktı. Ve şöyle dedi: 'Ben bunların zannettiği gibi hasta değilim. Demirci dükkanının önünden geçerken demircinin kızarmış demiri dövdüğünü görünce, 'Onlar için demirden kamçılar vardır' ayetini hatırladım. Kıyametin azabının korkusundan bayılıp yere düştüm.'
Gencin bu sözleri Selman'ın çok hoşuna gitti. Onu kendisine din kardeşi ederek gidip gelmeye başladı.
Bir gün bu genç hastalandı. Selman onu ziyarete gittiğinde arkadaşının can vermek üzere olduğunu gördü. Selman ölüm meleğine hitaben şöyle dedi: 'Ey ölüm meleği! Bu kardeşimin canını alırken ona kolaylık tanı!'
Azrail: 'Ya Selman! Ben tüm mü'minlerin canını alırken onlara kolaylık tanıyorum' dedi." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.