Rabb'ının maksadını en güzel anlayan insan; Hz. Peygamber (as)'dır. İnsanın kendi kendini aşması, asıl cevhere vasıl olması, oradan hakikatleri değerlendirmesidir. Onun için oraya insan 'Sünnet'siz, 'Hadis'siz gidemez.
Niye gidemez? Çünkü o maksadı en iyi bilen, Peygamber ve O'nun Sünneti, O'nun hadisidir. O bilemeyecek, ben bileceğim. Peki O'na ne lüzum vardı? Bu mantık kadar sakat düşünce olabilir mi? Kısaca bu terbiyede, o nazara mazhar olmuş, o rahatlığı, o zevki maneviyi yaşamış dostlar ola ki, biz bu merdivenleri birer birer çıkabilelim. Yaptığımız ibadetin feyzini almamız lazım. Bu da nasıl olacak? İbadeti yaptığınızda Yaratan'la beraber irtibat halinde olduğunuzu hissetmelisiniz. Cenab-ı Hak, bakınız ayette ne buyuruyor: "...Siz Beni zikredin ki ben de sizi zikredeyim..." (Bakara; 2/152). Bunun manası şudur: Sen "Allah" diyorsun. O da "Ne var kulum?" diyor. Cenab-ı Hakk'ın 99 güzel ismi var. Hangi basamaktan, hangi esmadan, hangi ayetten O'na nida edersen, oradan sana cevap veriyor. Telefonun tuşuna bastığın zaman, bastığın rakamların mukabili olan şahıs karşına çıkıp sana "alo!" diyor mu? Diyor. Bu da aynen onun gibidir. Siz, Cenab-ı Hakk'ın esma-i İlahisini andığınız, O'nun ayetlerini okuduğunuz ölçüde ve de nispette Rabb'ınızla konuşuyorsunuz, irtibat kuruyorsunuz. Akıl boyutuyla da işi bilmek güzel. Bilmezseniz de, manasını anlamasanız da, o sizin kendi iç tabiatınızda, derununuzda fevkalade bir haz, bir maneviyat oluşturuyor. Yani onun faydasını siz görüyorsunuz. İslam ulemasının dediğine itibar etmeyi, onu yapmayı aptallık, olarak kabul ediyorlar. Diğer taraftan da insanı Allah adına cennete ve cehenneme sokan ruhban sınıfına da "eyvallah!" diyorlar, onlara mürit oluyorlar. Bu ne korkunç tezattır, çelişkidir! Şunu demek istiyorum: İnsan manasını bilse de bilmese de okuduğu Kur'an'ın feyzini ahzeder, muhabbetini alır. Kalbi Cenab-ı Hakk'ın muhabbeti ile ihya oluyor. Allah, bu feyzi alanlardan eylesin! Alamadı, ne oldu? Eyvah! İşte bu hâlimize acımamız lazım. Alamıyorsak, asıl kötü taraf bu. Nefsin terbiyesinde, bildiğimiz kadarıyla, değişik metodlar var. Nefsin terbiye ve tezkiyesinde, bir; nefsin tamamen zikrullah ile tezkiye edilmesi, iki; ruhen yüceltilmesi var. Burada bir riyaziyat yolu vardır. Kişi riyaziyatı tercih ederek yoluna devam eder. Diğeri de ubudiyyeti/kulluğu hâl olarak benimser. Birisi eylemden hareketle, fiillerden hareketle netice alır. Diğeri sürekli niyetini ıslah eder.
Niye gidemez? Çünkü o maksadı en iyi bilen, Peygamber ve O'nun Sünneti, O'nun hadisidir. O bilemeyecek, ben bileceğim. Peki O'na ne lüzum vardı? Bu mantık kadar sakat düşünce olabilir mi? Kısaca bu terbiyede, o nazara mazhar olmuş, o rahatlığı, o zevki maneviyi yaşamış dostlar ola ki, biz bu merdivenleri birer birer çıkabilelim. Yaptığımız ibadetin feyzini almamız lazım. Bu da nasıl olacak? İbadeti yaptığınızda Yaratan'la beraber irtibat halinde olduğunuzu hissetmelisiniz. Cenab-ı Hak, bakınız ayette ne buyuruyor: "...Siz Beni zikredin ki ben de sizi zikredeyim..." (Bakara; 2/152). Bunun manası şudur: Sen "Allah" diyorsun. O da "Ne var kulum?" diyor. Cenab-ı Hakk'ın 99 güzel ismi var. Hangi basamaktan, hangi esmadan, hangi ayetten O'na nida edersen, oradan sana cevap veriyor. Telefonun tuşuna bastığın zaman, bastığın rakamların mukabili olan şahıs karşına çıkıp sana "alo!" diyor mu? Diyor. Bu da aynen onun gibidir. Siz, Cenab-ı Hakk'ın esma-i İlahisini andığınız, O'nun ayetlerini okuduğunuz ölçüde ve de nispette Rabb'ınızla konuşuyorsunuz, irtibat kuruyorsunuz. Akıl boyutuyla da işi bilmek güzel. Bilmezseniz de, manasını anlamasanız da, o sizin kendi iç tabiatınızda, derununuzda fevkalade bir haz, bir maneviyat oluşturuyor. Yani onun faydasını siz görüyorsunuz. İslam ulemasının dediğine itibar etmeyi, onu yapmayı aptallık, olarak kabul ediyorlar. Diğer taraftan da insanı Allah adına cennete ve cehenneme sokan ruhban sınıfına da "eyvallah!" diyorlar, onlara mürit oluyorlar. Bu ne korkunç tezattır, çelişkidir! Şunu demek istiyorum: İnsan manasını bilse de bilmese de okuduğu Kur'an'ın feyzini ahzeder, muhabbetini alır. Kalbi Cenab-ı Hakk'ın muhabbeti ile ihya oluyor. Allah, bu feyzi alanlardan eylesin! Alamadı, ne oldu? Eyvah! İşte bu hâlimize acımamız lazım. Alamıyorsak, asıl kötü taraf bu. Nefsin terbiyesinde, bildiğimiz kadarıyla, değişik metodlar var. Nefsin terbiye ve tezkiyesinde, bir; nefsin tamamen zikrullah ile tezkiye edilmesi, iki; ruhen yüceltilmesi var. Burada bir riyaziyat yolu vardır. Kişi riyaziyatı tercih ederek yoluna devam eder. Diğeri de ubudiyyeti/kulluğu hâl olarak benimser. Birisi eylemden hareketle, fiillerden hareketle netice alır. Diğeri sürekli niyetini ıslah eder.