Dün Beşar Esad ve Suriye'yi kısaca özetledim. Bugün ülkemizin nasıl bu BOP'a girdiğini kısaca özetlemeye çalışacağım.
Türkiye'de, BOP hazırlığı 90'lara dayanır. ABD birçok kapı çaldı. Bu kapılardan biri de Prof. Dr. Haydar Baş'ın kapısıydı. Sayın Baş, dünyalık iktidar teklifine hiç düşünmeden "hayır" dedi. ABD başka kapılara yöneldiler.
Devletle sorun yaşayan, geniş kitleleri milli ve manevi değerlerle galeyana getiren, sivri çıkışlar yapan, mağdur rolünü iyi oynayan bir lider profili arıyorlardı, buldular da. 28 Şubat organizasyonu, şiir ve Pınarhisar günleri istenilen şartları da oluşturmuştu.
Evet, şiir okumuş ve hapse atılmıştı. Hapiste ABD elçisi başta olmak üzere binlerce kişi ziyaretine gelmiş, mağdur şöhreti dünyayı sarmıştı. Hapisten çıkan Erdoğan'ın ilk işi ABD'ye iadeyi ziyaret olmuş ve Beyaz Saray'da ağırlanmıştı.
Ülkemiz ise zor günlerden geçiyordu. Bir yandan depremler, diğer yandan ekonomik krizler ve işsizlik talimatla kurulan koalisyon hükümetini zora sokmuştu.
Artı magazin medyasının bilinçli olarak Milli Görüş hareketini din yerine koyup, bu maske altında milletin dinine saldırması, bazı devlet kurumlarının da bu saldırıya destek vermesi milletimizi, mağdurlar (!) vadisine doğru sürüklüyordu.
Ve Milli Görüşün önde gelen isimleri, Erdoğan liderliğinde bu vadi de gömlek çıkarıp, yeni bir isim ama aynı mağdur edebiyatı, umut tüccarlığı ve dini söylemlerle milletimizi bir anda kendi dalgalarına kattılar. Dünden tek farkları vardı artık AB ve ABD aleyhine laf etmiyorlardı.
İşte o dalga iktidara götürdü AKP'yi. AKP iktidar olmuştu ama Erdoğan yasaklı olduğu için meclis dışındaydı. Deniz Baykal ve CHP çare oldu Erdoğan'a. Tak seçim, şak başbakanlık geliverdi bir anda.
Milletimize ilk söylenen, 'bizden üç yıl bir şey beklemeyin' sözüydü. Millet üç yıl sonrasını merak ederken Erdoğan ve AKP, ABD ve AB'ye sadakat testlerinden geçiyorlardı.
1 Mart tezkeresi geçmemesine rağmen hükümet geçmiş gibi hareket etti. AB'ye nikâh kıyıldı. Zina, domuz eti, faiz yasallaştı. AB'ye sıradan entegre değil tam entegrasyon sözü vermişlerdi. Madalya, İsrail ziyaretleri, İsrail büyüklerinin mezarı başında saygı duruşlarıyla üç yıl geçti.
2. üç yıl başladı. Artık millet bir şey bekliyordu. Yol yapmaya başladılar. Diğer taraftan ise Gülen yapılanmasına her istediklerini fazlasıyla vermeye devam ettiler.
2007'de Gül cumhurbaşkanı seçildi. Artık AKP'nin önünü kimse kesemezdi. Ergenekon derken eller bir anda TSK'ya uzandı. Birileri araziye çıkıyor. Şurayı kazın, diyor. Kazıyorlar. O da ne? Silah. TSK darbe yapacaktı. Komuta kademesinde yüzlerce general, subay içeri alındı. TSK, siyasetin ve medyanın dilinde sakız oldu. Yıprandı, yıprandı, yıprandı.
3. üç yıl başladı. Yol yanına AVM, hastane, stat yapımları da eklenmişti. Bir başka yapılan ise Oslo görüşmeleriydi. Diğer taraftan yeni anayasa, Cumhurbaşkanını halkın seçmesi, referandum vs. adlarla tek adamlığa gidecek yolların siyasi ve hukuki alt yapı işlemlerinin çalışmaları da yapılıyordu.
Ki, BOP pazarında işler tıkınmaya başladı. Şam'a üç saatte gidilememiş, Suriye yangını iyice büyümüş ve ülkemizi de hafiften ısıtmaya başlamıştı.
4. üç yıl ise tam bir sürprizle başladı. Açılım adı altında PKK'ya da, ne istedilerse verdiler. Neden şikayetçi oldularsa yok ettiler. Diğer taraftan ise küstürdükleri Gülen yapılanması AKP'ye büyük bir sürpriz hazırlamıştı. Sürprizin adı 17-25 Aralık'tı.
Her tarafı rüşvet, yolsuzluk sarmıştı. Haram kokuyordu ortalık haram. Ve çatışma başladı. Ortaya çıkanlar değil kimlerin, neden çıkarıldığı gündem edildi. Suçlu Gülen yapılanması? Hükümetin önünü kesmek istiyor. Zaten İsrail dostudur, mantığını millet kabullendi. Başka suçlu yok mu, o paralar neyin nesi, sorusunu bile sormadı.
Cumhurbaşkanlığı seçimi, yerel seçimler, Şam'a giden otobüsün rötar yapması derken 5. Üç yıla girdik. Kaos, kaos, kaos.
BOP ateşinin yeni üssü Türkiye? 2011'de Suriye'de hortlayan mantık bu sefer doğu bölgelerimizde hortladı. Hak, özgürlük, özerklik vs. derken her gün asker ve polisimiz katledilmeye başlandı. 3 yüzden fazla güvenlik görevlimizi kaybettik. Binden fazla terörist telef oldu. Birçok şehir harabe konumunda ve bu savaş sürüyor.
Ekonomi faiz ve kaynağı belirsiz parayla nefes alıyor. Dost kalmadı. Dost dikleri de arkadan vurdu. Artık insanımız bile birbirine şu cu, bu cu diyerek bakıyor. Söyleyin (!) Bu işi nereye gidiyor?
Türkiye'de, BOP hazırlığı 90'lara dayanır. ABD birçok kapı çaldı. Bu kapılardan biri de Prof. Dr. Haydar Baş'ın kapısıydı. Sayın Baş, dünyalık iktidar teklifine hiç düşünmeden "hayır" dedi. ABD başka kapılara yöneldiler.
Devletle sorun yaşayan, geniş kitleleri milli ve manevi değerlerle galeyana getiren, sivri çıkışlar yapan, mağdur rolünü iyi oynayan bir lider profili arıyorlardı, buldular da. 28 Şubat organizasyonu, şiir ve Pınarhisar günleri istenilen şartları da oluşturmuştu.
Evet, şiir okumuş ve hapse atılmıştı. Hapiste ABD elçisi başta olmak üzere binlerce kişi ziyaretine gelmiş, mağdur şöhreti dünyayı sarmıştı. Hapisten çıkan Erdoğan'ın ilk işi ABD'ye iadeyi ziyaret olmuş ve Beyaz Saray'da ağırlanmıştı.
Ülkemiz ise zor günlerden geçiyordu. Bir yandan depremler, diğer yandan ekonomik krizler ve işsizlik talimatla kurulan koalisyon hükümetini zora sokmuştu.
Artı magazin medyasının bilinçli olarak Milli Görüş hareketini din yerine koyup, bu maske altında milletin dinine saldırması, bazı devlet kurumlarının da bu saldırıya destek vermesi milletimizi, mağdurlar (!) vadisine doğru sürüklüyordu.
Ve Milli Görüşün önde gelen isimleri, Erdoğan liderliğinde bu vadi de gömlek çıkarıp, yeni bir isim ama aynı mağdur edebiyatı, umut tüccarlığı ve dini söylemlerle milletimizi bir anda kendi dalgalarına kattılar. Dünden tek farkları vardı artık AB ve ABD aleyhine laf etmiyorlardı.
İşte o dalga iktidara götürdü AKP'yi. AKP iktidar olmuştu ama Erdoğan yasaklı olduğu için meclis dışındaydı. Deniz Baykal ve CHP çare oldu Erdoğan'a. Tak seçim, şak başbakanlık geliverdi bir anda.
Milletimize ilk söylenen, 'bizden üç yıl bir şey beklemeyin' sözüydü. Millet üç yıl sonrasını merak ederken Erdoğan ve AKP, ABD ve AB'ye sadakat testlerinden geçiyorlardı.
1 Mart tezkeresi geçmemesine rağmen hükümet geçmiş gibi hareket etti. AB'ye nikâh kıyıldı. Zina, domuz eti, faiz yasallaştı. AB'ye sıradan entegre değil tam entegrasyon sözü vermişlerdi. Madalya, İsrail ziyaretleri, İsrail büyüklerinin mezarı başında saygı duruşlarıyla üç yıl geçti.
2. üç yıl başladı. Artık millet bir şey bekliyordu. Yol yapmaya başladılar. Diğer taraftan ise Gülen yapılanmasına her istediklerini fazlasıyla vermeye devam ettiler.
2007'de Gül cumhurbaşkanı seçildi. Artık AKP'nin önünü kimse kesemezdi. Ergenekon derken eller bir anda TSK'ya uzandı. Birileri araziye çıkıyor. Şurayı kazın, diyor. Kazıyorlar. O da ne? Silah. TSK darbe yapacaktı. Komuta kademesinde yüzlerce general, subay içeri alındı. TSK, siyasetin ve medyanın dilinde sakız oldu. Yıprandı, yıprandı, yıprandı.
3. üç yıl başladı. Yol yanına AVM, hastane, stat yapımları da eklenmişti. Bir başka yapılan ise Oslo görüşmeleriydi. Diğer taraftan yeni anayasa, Cumhurbaşkanını halkın seçmesi, referandum vs. adlarla tek adamlığa gidecek yolların siyasi ve hukuki alt yapı işlemlerinin çalışmaları da yapılıyordu.
Ki, BOP pazarında işler tıkınmaya başladı. Şam'a üç saatte gidilememiş, Suriye yangını iyice büyümüş ve ülkemizi de hafiften ısıtmaya başlamıştı.
4. üç yıl ise tam bir sürprizle başladı. Açılım adı altında PKK'ya da, ne istedilerse verdiler. Neden şikayetçi oldularsa yok ettiler. Diğer taraftan ise küstürdükleri Gülen yapılanması AKP'ye büyük bir sürpriz hazırlamıştı. Sürprizin adı 17-25 Aralık'tı.
Her tarafı rüşvet, yolsuzluk sarmıştı. Haram kokuyordu ortalık haram. Ve çatışma başladı. Ortaya çıkanlar değil kimlerin, neden çıkarıldığı gündem edildi. Suçlu Gülen yapılanması? Hükümetin önünü kesmek istiyor. Zaten İsrail dostudur, mantığını millet kabullendi. Başka suçlu yok mu, o paralar neyin nesi, sorusunu bile sormadı.
Cumhurbaşkanlığı seçimi, yerel seçimler, Şam'a giden otobüsün rötar yapması derken 5. Üç yıla girdik. Kaos, kaos, kaos.
BOP ateşinin yeni üssü Türkiye? 2011'de Suriye'de hortlayan mantık bu sefer doğu bölgelerimizde hortladı. Hak, özgürlük, özerklik vs. derken her gün asker ve polisimiz katledilmeye başlandı. 3 yüzden fazla güvenlik görevlimizi kaybettik. Binden fazla terörist telef oldu. Birçok şehir harabe konumunda ve bu savaş sürüyor.
Ekonomi faiz ve kaynağı belirsiz parayla nefes alıyor. Dost kalmadı. Dost dikleri de arkadan vurdu. Artık insanımız bile birbirine şu cu, bu cu diyerek bakıyor. Söyleyin (!) Bu işi nereye gidiyor?
Akın Aydın / diğer yazıları
- Sinirde Avrupa’da birinci dünyada ikinci olmuşuz / 24.11.2024
- Tarımı bitirdiler… Şahidim Sayın Erdoğan’dır / 23.11.2024
- Ümmü'l-Benin gibi Ehl-i Beyt’i sevmek / 22.11.2024
- Mevzu kılıç kaldırmak değil, Atatürk / 21.11.2024
- AKP, Türkiye’de fakirliği bitiren partidir! / 20.11.2024
- Türk Milleti nasıl sıradanlaştırıldı? / 18.11.2024
- AKP’den önce Suriye’de PYD yoktu / 17.11.2024
- Siyasetin gündeminde sen yoksun kardeşim / 16.11.2024
- İİT-İsrail ve Erdoğan / 15.11.2024
- MHP ile başlatılan süpernova / 14.11.2024
- Tarımı bitirdiler… Şahidim Sayın Erdoğan’dır / 23.11.2024
- Ümmü'l-Benin gibi Ehl-i Beyt’i sevmek / 22.11.2024
- Mevzu kılıç kaldırmak değil, Atatürk / 21.11.2024
- AKP, Türkiye’de fakirliği bitiren partidir! / 20.11.2024
- Türk Milleti nasıl sıradanlaştırıldı? / 18.11.2024
- AKP’den önce Suriye’de PYD yoktu / 17.11.2024
- Siyasetin gündeminde sen yoksun kardeşim / 16.11.2024
- İİT-İsrail ve Erdoğan / 15.11.2024
- MHP ile başlatılan süpernova / 14.11.2024